İhram ile İlgili Ayet ve Hadisler

İhram nedir? İhramın rükünleri nelerdir? Harem bölgesine ihramsız girmenin cezası nedir? İhramlıya yasak olan ve olmayan şeyler nelerdir? İhram hakkında ayet ve hadisler.

İhram sözlükte; “haram kılmak, kendini mahrûm etmek, saygı duyulacak yer ve zamana girmek ve bunlara saygı duymak” anlamlarına gelir. Bir hac terimi olarak şöyle tarif edilebilir: Hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, diğer zamanlarda mübah olan bazı fiil ve davranışları, hac veya umrenin sonuna kadar kendisine haram kılmasıdır. Namaz ibadeti “tahrîme” denilen “başlama tekbiri” ile başladığı gibi, hac ibadeti de aynı kökten gelen “ihram” süreci ile başlar. İhrama girmek bir çeşit “hacca başlama tekbiri” dir. Bununla, hac veya umre dışında yapılması mübah olan bazı şeyler haram hale gelir. Kötü söz ve davranışları bırakma, kılık-kıyafet, cinsel hayat, avlanmak ve çevredeki bitki örtüsüyle ilgili olmak üzere başlıca beş grupta toplanabilen “ihram yasakları” nın ihlâli, yasağın çeşidine göre değişen cezaları gerektirir. Kurban kesmek, sadaka vermek ve oruç tutmak bunlar arasındadır.

Hanefîlere göre, ihrâm haccın rüknü değil şartıdır. Bu da niyet ve telbiye ile gerçekleşir. Hac veya umreye yahut her ikisine niyet etmek ve Allah için telbiye getirerek ihrâma girmekle bu ibâdetin süreci başlamış olur.

İHRAMIN RÜKÜNLERİ

Hanefîlere göre ihramın niyet ve telbiye olmak üzere iki rüknü vardır. Bunlardan birini terk eden kimse ihrama girmiş olmaz. Diğer üç mezhebe göre ise ihrama girmiş olmak için sadece niyet yeterlidir.

1) Niyet:

Niyet, hac veya umre yapmaya karar vermek, hangisini yapacaksa onu belirlemekle olur. Niyeti dil ile söylemek müstehaptır. Niyet herkesin kendi ana diliyle yapılabilir. Nitekim Hz. İbrahim ve oğlu İsmail (a.s) Kâbe’yi inşa ederken “Bunu bizden kabul buyur, şüphesiz sen her şeyi işitensin, bilensin.”[1] diye dua etmişlerdi. Hac ve umrenin süresi uzun olduğu için “kolaylaştırma” istenir. Namaz gibi ibadetler kısa süreli olup böyle bir duayı gerektirmez.

Hac ve umre menâsiki ihrama girmekle başlar. Mîkât yerinde boy abdesti veya namaz abdesti aldıktan sonra, kerâhet vakti değilse iki rekât ihram namazı kılınır. Bu namazın ilk rekâtında Fâtiha’dan sonra “Kâfirûn”, ikinci rekâtında ise “İhlâs” sûrelerini okumak daha faziletlidir. Bundan sonra, yalnız hac (ifrad haccı) yapacak olan kişi, Allahümme innî ürîdü’l-hacce, fe yessirhü lî ve tekabbelhü minnî” (Allah’ım! Senin rızan için hac yapmak istiyorum. Onu bana kolay kıl ve benden kabul eyle) diye sadece hacca niyet eder. Temettu’ haccı yapacak kimse ise, “Allahümme innî ürîdü’l-umrete fe yessirhâ lî ve tekabbelhâ minnî” (Allah’ım! Senin rızan için umre yapmak istiyorum. Onu bana kolay kıl ve benden kabul eyle) diye niyet eder. Arafat’a çıkmadan önce, Mekke’de hac için ihrama girerken de yukarıdaki gibi hacca niyet eder. Kıran haccı yapacak kimse ise umre ve haccı tek ihramla ve birlikte yapacağı için şöyle niyet eder: “Allahümme innî ürîdü’l-umrete ve’l-hacce, fe yessirhümâ lî ve tekabbelhümâ minnî” (Allah’ım! Senin rızan için umre ve hac yapmak istiyorum. Bunları bana kolay kıl ve benden kabul eyle.)

Bir kimse Kâbe’yi ve çevresindeki kutsal yerleri ziyaret için niyet edip, ihrama girdiği sırada, hacca mı yoksa umreye mi yahut her ikisine birden mi niyet ettiğini kalp ve dili ile belirlemese bile, Hanefîlere göre bu kişinin ihramı geçerli olur. Böyle bir kişinin tavafa başlamadan önce, yapacağı ibadetin hac mı yoksa umre mi olduğunu belirlemesi yeterlidir. Böyle bir belirleme yapmadan tavafa başlarsa, umre için ihrama girmiş sayılır. Tavaf yapmadan, Arefe günü doğrudan Arafat’a çıkarak “vakfe” yapsa, bu ihramı hac için olur ve yapacağı hac da “ifrad haccı” olur.

Şâfiîler’e göre ise bu durumda, hac ve umre ile ilgili menâsikten herhangi birine, meselâ tavafa başlamadan önce niyetteki belirsizliğin giderilmiş olması gerekir. Aksi durumda yapılan menâsik, hac veya umre olarak değer kazanmaz. Çünkü bir ibadet ancak niyetle yapılırsa geçerli olur.

Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre, farz haccını ifa etmeyen kimse, nâfile hacca niyet etse, bu haccı nâfile olur. Nitekim başkası yerine hacca veya adak haccına niyet etmek de farz haccını etkilemez, niyet ettiği haccı yapmış olur. İmam Muhammed ve Şâfiî’ye göre ise, bu durumda nâfile niyetle yapılacak hac farz yerine geçer.[2] Delil, haccı, Ramazan ayında nâfile oruca niyet etmeye kıyastır. Nitekim Ramazan ayında nâfile oruca niyet edilse bile, tutulacak oruç Ramazan orucu sayılır.

2) Telbiye:

Hac veya umre sürecinin başlama anını belirleyen, belirli sözlerin söylenmesinden ibarettir. Telbiye, bir çeşit namazdaki iftitah tekbiri yerindedir. Hz. Peygamber’in telbiyeyi iki rekât ihram namazı kıldıktan sonra yaptığı nakledilir.[3]

Yukarıdaki şekilde uygun niyetten sonra şu telbiye getirilir:

“Lebbeyk, Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülke, lâ şerîke lek.”[4]

Anlamı: “Çağrına uyarak sözüm ve özümle geldim Allah’ım, emrin baş üstüne. Çağrına uyarak sözüm ve özümle geldim ey hiçbir ortağı olmayan sen! Emrin baş üstüne. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Yoktur senin hiçbir ortağın.”

Niyet ve telbiyenin Farsça, Türkçe veya başka bir dilde yapılması mümkün ve caizdir.[5]

Telbiyeyi ihrama girerken en az bir defa söylemek gereklidir. Ancak bu gereklilik bizzat telbiye sözcüklerini söylemek değil, Allah’ı yüceltmek (ta’zîm) için söylenen sözü ifade eder. Hz. Âişe’nin bir soru üzerine, “İhram’a ancak tehlîl ve telbiye ile girilir.”[6] dediği nakledilmiştir. Tehlîl, kelime-i tevhîdi söylemek, yani “Lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur) demektir.

Hanefîlere göre bir kimse mîkâtta niyet ederek telbiye getirince ihrâma girmiş olur. Yolun iniş çıkışlarında, yol arkadaşlarıyla karşılaşmalarda, seher vaktine, yani gecenin son altıda birine ulaşıldığında ve namazlardan sonra çokça telbiye getirmek ve zaman zaman sesi yükseltmek müstahaptır. Tavaf ve sa’y yaparken telbiye getirilmez. Kadınlar gerek telbiye gerekse diğer dua, zikir ve tesbihlerde seslerini fazla yükseltmezler.

Telbiye, Mâlikîler dışında çoğunluğa göre, kurban bayramının birinci günü Akabe cemresine ilk taşın atılmasıyla kesilir. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapmıştır.[7] Umre yapan ise tavafa başlayınca telbiyeyi keser.

Hanefî ve Mâlikîler’e göre, henüz hac ayları başlamadan da ihrama girilebilir. Çünkü onlara göre ihram haccın rüknü değil sıhhat şartıdır. Diğer ibadetlerde olduğu gibi şartın yerine getirilmesi için vaktin girmesi gerekmez.

Şâfiîler’e göre ise ihram şart değil rükün sayıldığı için, hac aylarından önce ihrama girilemez. Hac aylarından önce girilecek bir ihram, umre ihramı olarak geçerli olur. Çünkü umre için belli bir vakit olmadığı için her zaman ihrama girilebilir.

HAREM BÖLGESİNE İHRAMSIZ GİRMENİN SONUÇLARI

Hanefî ve Mâlikîler’e göre ne maksatla olursa olsun, mîkât sınırları dışından gelerek, Harem bölgesine, meselâ Mekke’ye gidecek olan Âfâkîler’in, mîkât sınırını geçmeden ihrama girmeleri gerekir. Çünkü ihram, bu kutsal yere saygı için vâcip kılınmıştır. Bu konuda hac veya umre için gelenlerle, ticaret, ziyaret veya tedavi gibi başka maksatlar için gelenler arasında bir fark yoktur. Bunlar hac veya umre yaptıktan sonra ihramdan çıkarlar.

Mîkat sınırını normal giysileriyle geçen kimse, bir gün veya bir gece bu şekilde kalırsa, bir gün süreyle ihram yasağını çiğnemiş sayılır, yeniden mîkate dönerek ihrama girmezse, kurban cezası gerekir.

Şâfiîler’e göre ise, hac ve umre kastı olmaksızın uzaklardan gelenlerin (Âfâkîler) Harem bölgesine ihramlı olarak girmeleri vâcip değil müstehap hükmündedir. Hıl bölgesi halkı hac veya umre yapmayacakları zaman, Harem bölgesine ihramsız girip çıkabilirler. Harem bölgesinde bulunanlar, ister Mekkeli isterse uzaklardan gelenlerden olsun, Hıl bölgesine, meselâ Arafat veya Cidde’ye gittiklerinde, Harem bölgesine ihramsız dönebilirler.

Doğrudan Harem bölgesine gitme kastı olmaksızın Hıl bölgesindeki herhangi bir yere, meselâ Cidde’ye gidecek olan Âfâkîler’in, mîkât sınırını ihramlı geçmeleri gerekmez. Bunlar, daha sonra Harem bölgesine, meselâ Mekke’ye gitmek isterlerse, Hıl bölgesinde oturanların hükmüne tâbi olurlar. Hac veya umre yapacaklarsa, kaldıkları yerden veya Harem sınırını geçmeden ihrama girerler. Hac veya umre kastı yoksa Harem bölgesine ihramsız girerler ve isterlerse Kâbe’yi ihramsız tavaf ederler.

Medine ziyaretini hacdan önce yapmak üzere mîkât sınırını ihramsız geçenler, Cidde’ye indikten sonra, önce Mekke’ye gitmek zorunda kalırlarsa, Cidde’de –Harem bölgesi sınırını geçmeden- ihrama girerler.[8]

İHRAMLIYA YASAK OLAN FİİLLER

İhrama giren kimselere, ihramdan çıkıncaya kadar yasak olan bazı fiil ve davranışlar vardır. Bunlara “ihram yasakları” denir. Bu yasakları aşağıdaki şekilde gruplandırmak mümkündür:

1) Vücutla ilgili yasaklar:

a) Saç veya sakal tıraşı olmak, bıyıkları kesmek. Âyette şöyle buyurulur: “Kurban (hedy) yerine ulaşmadan başınızı tıraş etmeyin” [9] Bedenin diğer yerleri başa kıyas edilmiştir. Çünkü, ihrâmlı kimse saçları dağınık ve toz toprak içinde olan kimse olarak tanımlanır.

b) Kasık ve koltuk altı kılları ile vücudun diğer yerlerindeki kılları tıraş etmek, yolmak veya koparmak.

c) Tırnak kesmek.

d) Süslenme amacıyla saç, sakal ve bıyıkları yağlamak, boyamak, saçlara biryantin veya jöle sürmek, kadınlar oje ve ruj kullanmak. Vücuda veya ihram örtüsüne güzel koku sürmek, kokulu sabun kullanmak. Hadiste şöyle buyurulur: “İhramlı kimse, koku ve za’feranla kokulanmış elbise giymesin.” [10] Ebû Hanife’ye göre, kokulu veya kokusuz yağ sürünmek, tam bir uzvu kapsarsa ceza gerekir.

2) Giyim ve giyim eşyası ile ilgili yasaklar:

Giyimle ilgili yasaklar yalnız erkeklere yöneliktir. Kadınlar normal elbiselerini giyerler, yalnız yüzlerini örtmezler.

a) Dikişli elbise ve iç çamaşırı türü giyim eşyasını giymek.

Normal şekilde giymeksizin palto, pardesü gibi giyim eşyasını üzerine örtmek veya omzuna almakta bir sakınca bulunmaz. Yine bele kuşanılan kemer, omuza asılan çanta, ayaklara giyilen, üzeri ve topukları açık ayakkabı veya terlik ihram yasaklarına girmez. Diğer yandan bu gibi giysileri bulamayan için kolaylık getirilir. İbn Abbâs (r.a.), Hz. Peygamberin Arafat’ta şöyle buyurduğunu nakleder: “Kim terlik (nalin) bulamazsa mestlerini giysin, peştemal bulamayan da fistan giysin” [11] Ancak bunları giyenlere fidye gerekir. Çünkü İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Allah’ın Rasûlü bir soru üzerine ihrâmlının giyip giyemeyeceği şeyleri şöyle açıklamıştır: “İhramlı kimse gömlek, sarık, fistan, bornoz ve mest giyemez. Terlik bulamayan mestlerini giysin ve onların topuktan aşağısını ayırsın. Yine koku ve zaferanla kokulanmış hiçbir şeyi giymesin” [12]

Mutat olan bir giysiyi bir gün veya bir gece süresince giymek ceza kurbanını gerektirir. Süre kısalınca ceza, giyme süresine göre sadakaya dönüşür.[13]

Şâfi ve Hanbelîler’e göre, bunları giymek zorunda kalan kimseye fidye gerekmez.

b) Başı ve yüzü örtmek, takke ve benzeri şeyler giymek, başa sarık sarmak.

Hz. Peygamber hac sırasında devesinden düşüp vefât eden ihramlı sahabî için şöyle buyurmuştur “Onun başını örtmeyiniz. O, kıyâmet günü telbiye getirerek diriltilir.” [14]

Kadın ihrâma girince, başını ve yüzü dışında bütün bedenini dikişli elbiseyle örter. Kadının yüzü erkeğin başı gibi açık tutulur. Hadiste şöyle buyurulur “İhrâmlı kadın yüzünü örtecek şekilde başını bağlamasın ve eldiven giymesin.” [15] Kadın, ihrâmda üç konuda erkekten ayrılır: Dikişli elbise giymek, mest giymek ve başını örtmek.

c) Eldiven, çorap ve topukları kapatan ayakkabı giymek.

Hadislerde şöyle buyurulur: “… İhramlı kadın eldiven giymesin.” [16], “İhramlı kimse, mest giyemez. Terlik bulamayan mestlerini giysin ve onların topuktan aşağısını ayırsın.” [17] Topukları örten ayakkabı giymek ihram yasağı kapsamına girer.

3) Cinsel konularla ilgili yasaklar:

a) Cinsel ilişki ve genellikle cinsel ilişkiye götüren öpme, oynaşma, şehvetle tutma gibi davranışlarda bulunmak.

Kur’an’da şöyle buyurulur: “Kim hac aylarında ihrâma girerek haccı kendisine farz kılarsa, hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur.” [18]Ayetteki; “refes ”; cinsel temas ve buna götüren davranışlar için kullanılan kinâyeli bir sözcüktür. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kim hac yapar, hac sırasında cinsel temastan kaçınır ve günah işlemezse, annesinden doğduğu gündeki gibi günahlarından kurtulur.” [19]

Hanefîlere göre, ihrâmlının evlenmesi ve nişanlanması câizdir. Ancak zifaf hacdan sonraya geciktirilir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s) ihramlı iken Meymûne (r. anhâ) ile evlenmiştir.[20] Çoğunluk fakihler aksi görüşte olup onlar, Hz. Peygamber’in Meymûne ile ihramsız iken evlendiğini söylerler[21] ve ayrıca şu hadise dayanırlar: “İhrâmlı kimse evlenemez, kendisiyle evlenilmez ve dünür de gönderilmez.” [22]

Hac için ihrama giren kimse Arafat’ta vakfeden önce cinsel temasta bulunsa, haccı fasit olur, gelecek yıl kaza etmesi gerekir. Ayrıca ceza olarak bir küçük baş hayvanı (dem) kurban eder. Cinsel temasa yol açacak öpme, şehvetle dokunma gibi fiillerde, boşalma olsun veya olmasın bir küçük baş hayvan kurban gerekir. Mâlikîler dışında, cumhûra göre bu durumda hac fâsit olmaz.[23]

b) Şehevî duyguları tahrîk edici sözler söylemek.

4) Av yasağı:

Gerek Harem bölgesi içinde, gerek dışında eti yenen veya yenmeyen her türlü kara avını avlamak, avcıya avını göstermek ve avlanmasına yardımcı olmak veya av hayvanlarına zarar vermek yasaktır.

Kur’an’da, ihramlıya av yasağı ve bu yasağa uymayanla ilgili ceza çeşitlerini bildiren çeşitli âyetler vardır.[24]

Yaratılışı bakımından vahşî, ürkek ve insandan kaçan hayvanlara av hayvanı denir. Suda yaşasa bile doğup büyümesi karada olan hayvanlar kara hayvanı sayılır. Deniz hayvanlarını avlamak yasak olmadığı gibi, tavuk, koyun, sığır gibi evcil hayvanların kesilmesi de ihram yasağına girmez.

5) Harem bölgesiyle ilgili yasaklar:

Mekke kenti ve çevresindeki Harem denilen bölgedeki av hayvanlarının avlanması, bitkilerinin kesilmesi veya koparılması ister ihramlı ister ihramsız herkes için yasaktır. Bu yasakların mü’minler için bir çeşit çevreyi koruma eğitimi olduğunda şüphe yoktur.

6) Allah’a karşı isyan ve insanlara karşı kötü davranışta bulunmak:

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Hac sırasında, kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur.” [25] Hadiste de, bu şekilde korunarak hac yapanın annesinden doğduğu gündeki gibi günahlarından kurtulacağı bildirilmiştir.”[26] Âyette geçen iki terim şöyle tanımlanabilir:

1. Füsûk: Allah’a karşı tâatten ayrılıp, ısyan sayılan şeyleri yapmak.

2. Cidâl: Başkalarıyla tartışmak, hakaret ve kavga etmek. Bu tür davranışlar her zaman yasak olmakla birlikte, ihramlı iken bunlardan daha çok sakınmak gerekir.

İHRAMLI İÇİN YASAK KAPSAMINA GİRMEYEN FİİL VE DAVRANIŞLAR

İhramlı kişiye yukarıda belirtilenlerin dışında kalan yıkanmak, kokusuz sabun kullanmak, ihram örtüsü ve giysilerini yıkamak, dişlerini fırçalamak, sürme çekmek, kırılan tırnağı ve rahatsızlık veren bir kılı koparmak, diş çektirmek, kan aldırmak, yara üzerine sargı sarmak, silâh taşımak, bilezik, küpe veya saat takmak, kemer kullanmak, omuza çanta asmak, gece battaniye veya yorganla örtünmek, ceket, palto vb. giysiyi soğuktan korunmak için omuzlarına almak, şemsiye kullanmak, gölgede oturmak, balık vb. su ürünlerini avlamak, yılan, akrep, fare, sinek, kene gibi av hayvanı sayılmayan hayvan ve haşereler ile saldırgan kurt ve kaplan gibi yırtıcı hayvanları öldürmek yasaklar kapsamına girmez.

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/127. [2] İbn Âbidîn, age, IV, 483, 484. [3] Zeylaî, age, III, 21. [4] Buhârî, Hac, 26, Libâs, 69; Müslim, Hac, 19, 147, 269, 271; Dârimî, Menâsik, 22, Tirmizî, Hac, 97. [5] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr terc. IV, 476. [6] Mâlik, Muvatta’, Hac, 52. [7] Nesaî, Menâsik, 229, İbn Mâce, Menâsik, 69; Ebû Dâvud, Menâsîk, 27, 28; Tirmizî, Hac, 78, 79. [8] Komisyon, İlmihal, Diyanet, I, 522. [9] Bakara, 2/196 [10] Buhârî, Hac, 21, Libas, 8, 13; Müslim, Hac, 1, 2. [11] Buhârî, İlim, 53, Hac, 21, Libâs, 8, 13, 14, 37; Müslim, Hac, 1, 5; Tirmizî, Hac, 18, 19; Nesâî, Menâsik, 30, 32-34, 37-39. [12] Buhârî, Hac, 21, Libas, 8, 13, Müslim, Hac, 1, 2; İbn Hanbel, II, 4, 8. [13] İbn Âbidîn, age, IV, IV, 489. [14] Buhârî, Cenâiz, 20, 21; Müslim, Hac, 93, 94, 97-103; Ebû Dâvud, Cenâiz, 80. [15] Buhârî, Sayd, 13; Ebû Dâvud, Menâsîk, 31; Tirmizî, Hac, 18; Nesâî, Menâsik, 33, 39. [16] Buhârî, Sayd, 13; Ebû Dâvud, Menâsîk, 31; Tirmizî, Hac, 18; Nesâî, Menâsik, 33, 39. [17] Buhârî, Hac, 21, Libas, 8, 13, Müslim, Hac, 1, 2; İbn Hanbel, II, 4, 8. [18] Bakara, 2/197. [19] Buhârî, Hac, 4; Muhsar, 9, 10; Müslim, Hac, 438; Nesaî, Hac, 4; İbn Mâce, Menâsik, 3; A. İbn Hanbel, II, 229, 410, 484. [20] Buhârî, Sayd, 12, Nikâh, 30, Megâzî, 43; Müslim, Nikâh, 46, 47, 48; Tirmizî, Hac, 24. [21] Tirmizî, Hac, 23, 24; Dârimî, Menâsik, 21; A.b. Hanbel, VI, 393. [22] Müslim, Nikâh, 41-45; Ebû Dâvud, Menâsik, 38; Tirmizî, Hac, 23; Nesâî, Menâsik, 91. [23] Geniş bilgi için bk. Kâsâni, Bedâyiu’s-Sanâyi, II, 183-206, 216-219; Şirâzî, Mühezzeb, I, 204-212; İbn Kudâme, age, III, 295-344; Şevkânî, Neylu’l-Evtâr, V, 8,9; Zühaylî, age, III, 230, vd. İbnu’l-Humâm, Fethu’l-Kadîr, II, 255. [24] bk. Mâide, 5/1,2, 95-97. [25] Bakara, 2/197. [26] Buhârî, Hac, 4; Muhsar, 9, 10; Müslim, Hac, 438; Nesaî, Hac, 4; İbn Mâce, Menâsik, 3; A. İbn Hanbel, II, 229, 410, 484.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İHRAM NEDİR?

İhram Nedir?

İHRAM NEDİR? İHRAMA NASIL GİRİLİR?

İhram Nedir? İhrama Nasıl Girilir?

İHRAMA GİRME YERLERİ

İhrama Girme Yerleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.