İhrama Girme Yerleri

Mikat nedir? İhrama girilen yerlere ne ad verilir? İhrama girme yeri ve zamanı.

Mîkat, ihrâma girme yeri ve zamanı demektir. Çoğulu mevâkîttir. Bir terim olarak; Mekke çevresinde, çeşitli bölge ve ülkelerden hacca gelenlerin ihrâma girecekleri özel yerleri ifade eder. Bir kimsenin, hac veya umre için, mîkatleri ihramsız geçmesi câiz olmaz. Aksi halde mîkât yerine dönmek veya kurban cezası gerekir.

Diğer yandan Hanefîlere göre, ihrama mîkat yerinden önce girmek câizdir. Hatta bir sakınca doğmayacaksa ihrâmı öne almak daha faziletlidir. “Hac ve umreyi Allah için tamamlayınız” [1] âyetinde buna delâlet vardır. Mîkatleri beklemeksizin, ailesinin bulunduğu yerden ihrâma girmek hac ve umreyi eksiksiz tamamlamak demektir. Çünkü meşakkat ecri artırır. Nitekim İbn Ömer’in Beyt-i Makdis’ten, Imran İbn Husayn’ın Basra’dan, İbn Abbas’ın Şam’dan ve İbn Mes’ud’un Kadisiye’den ihrama girdikleri nakledilmiştir.[2]

Diğer üç mezhebe göre ise ihrama mîkât sınırında girmek sünnete uygun olduğu için daha faziletlidir.

Kur’an-ı Kerîm’de Kâbe’ye “el-Beytü’l-Haram”,[3] onu çevreleyen mescide “el-Mescidü’l-Haram”[4] denildiği gibi, bu mescidin içinde bulunduğu Mekke kenti ve çevresi de “harem”[5] yani “saygın, saygıya değer bölge” adını alır. Böylece Kâbe’nin çevresini kuşatan bölgeler, yakından uzağa doğru “harem bölgesi”, “hıl bölgesi” ve “âfâk” olmak üzeri üçe ayrılır. Hac veya umre niyetiyle hicaza gelecek kişilerin, bu üç bölgede oturma veya buralardan geliş durumuna göre ihrama girme yerleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.[6]

İHRAMA GİRİLECEK YERLER

A – Harem Bölgesinde Oturanlar:

Mekke ile çevresinde, sınırları belirli saygın ve güvenli bölgeye “Harem bölgesi” denir. Bu bölgede oturanlara Mekkî (Mekkeli) denir. Harem bölgesinin sınırlarını Cebrâil (a.s)’ın rehberliğinde Hz. İbrahim belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber tarafından yenilenmiştir. Bu sınırlar Kâbe’ye eşit uzaklıkta değildir. En yakını Mekke’ye 8 km. mesafede Medine yönünde “Ten’îm”; en uzak olanları ise Tâif yönünde “Ci’râne” ve Cidde yönünde Hudeybiye yakınlarındaki “Aşâir” dir. Diğerleri ise, Irak yolu üzerinde “Seniyyetülcebel”, Yemen yolu üzerinde “Edâtü libn” ve Arafat sınırında “Batn-ı Nemîre” dir.

Mekke’de oturanlar; hac için bulundukları yerden veya Harem bölgesi sınırları içinde kalan herhangi bir yerden ihrâma girerler. Hz. Peygamber Mekke’de oturan sahâbîlere hac için ihrâma, Mekke’nin içinden girmelerini emir buyurmuştur.[7] Mekke dışında, harem dâhilinde evi olanlar da böyledir.

Mekkeliler umre için Hıl bölgesine çıkarak, meselâ Ten’îm veya Arafat gibi Harem bölgesi dışındaki bir yerden ihrama girerler. Ancak umrede ihrâma girmek için Hıl’in en faziletli yeri Hanefî ve Hanbelîler’e göre “Ten’im”, sonra “Ci’râne”, sonra “Hudeybiye” dir. Nitekim Rasûlullah (s.a.s), Veda haccında Hz. Âişe’nin âdetli olması yüzünden eksik kalan umresini, kurban bayramından sonra, Ten’im’den ihrama girerek yapmasını bildirmiştir. Bu sırada Hz. Âişe’ye, kardeşi Abdurrahman eşlik etmiştir.[8] Ten’îm, Mekke merkezine 8 km. kadar uzaklıkta, Hıl bölgesinin Kâbe’ye en yakın bir yeri olup, Mekke yerlilerinin umre için ihrama girdikleri yerdir.

Mekkeli olmayan kişiler (Âfâkî veya Hıl bölgesinden gelenler) hac veya umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra yeniden umre yapmak istediklerinde, aynı şekilde Hz. Âişe gibi Harem dışına çıkarak meselâ Ten’îm veya Arafat’tan ihrama girerler.

B – Hill Bölgesinde Oturanlar:

Harem bölgesiyle, beş mîkât yerinin çevrelediği alan arasındaki bölgeye “Hıl” denir. Bu bölgede oturanlara “Mîkâtî veya Hıllî” denir. Hıl’de oturanların hac veya umre için ihrâma girme yeri (mîkât), ailelerinin bulunduğu yer veya bu yerle Harem arasında kalan, Hıl’den dilediği herhangi bir yerdir. Delil, hac ve umreyi tamamlamayı emreden âyettir.[9] Hz. Ali ve İbn Mes’ud’un görüşü böyledir. Hanefîler bu görüşü benimsemiştir. İmam Mâlik’e göre bunların mîkât yeri, kendi evleridir.

C – Mikatlerin Çevrelediği Alan Dışından Gelenler: (Âfâkî)

Arabistan’da Mîkâtler dışında oturanlarla, dış ülkelerden hac veya umre niyetiyle Hicaz’a gidenler için geldiği bölge veya ülkeye göre ihramsız geçmemeleri gereken beş nokta Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir. Bunlardan herbirine “mîkat”, bu noktaların sınırladığı ve Hıl bölgesinin dışında kalan yerlere “Âfâk”, bu yerlerde yaşayan insanlara da “Âfâkî” denir. İbn Abbâs (r.a.)’tan şöyle dediği nakledilmiştir. “Rasûlullah (s.a.s)’in ihrama girme yeri olarak belirlediği noktalar şunlardır: Medineliler için Zülhuleyfe, Şamlılar için Cuhfe, Necidliler için Karnü’l-Menâzil ve Yemenliler için Yelemlem. Bunlar, hac ve umre yapmak isteyenlerden, belirtilen bölge veya ülkeler yönünden gelen diğer belde yolcuları için de mîkât yeridir. Mîkât sınırları içinde oturanlar, ailelerinin bulunduğu yerden ihrama girerler. Mekke halkı ise Mekke’den ihrama girer.” [10] Câbir İbn Abdillah (r.a)’den merfû olarak rivâyet edilen Müslim hadisinde bunlara, Iraklılar için mîkât yeri olarak Zâtü Irk ilâve edilmiştir.[11]

Mekke’ye olan uzaklığı 54 km. ile 450 km. arasında değişen bu ihrama girme yerleri, uzaklık sırasına göre şöyledir:

MÎKÂT YERLERİ:

1. Zülhuleyfe: Mekke’ye Medine üzerinden gelenlerin mîkâtıdır. Medine’ye yaklaşık 10 km., Mekke’ye ise 450 km. mesafededir. Mekke’ye en uzak mîkât yeri burasıdır. Hz. Peygamber Vedâ haccında, halen Âbâr-ı Ali (Hz. Ali’nin kuyuları) denilen bu mîkâtta ihrama girmiştir.

2. Cuhfe: Türkiye, Suriye, Mısır, Mağrib ve Avrupa tarafından deniz yoluyla gelenlerin mîkâtıdır. Mekke’ye yaklaşık 187 km. uzaklıktadır.

3. Zâtü Irk: Irak yönünden ve diğer doğu ülkelerinden gelenlerin mîkatıdır. Mekke’ye uzaklığı yaklaşık 94 km. dir.

4. Karnü’l-Menâzil: Necid ve Kuveyt yönünden gelenlerin mîkâtı olup, günümüzde Seyl adını alır ve Mekke’ye yaklaşık 96. km. uzaklıktadır.

5. Yelemlem: Yemen’den gelenlerin mîkâtı olup, Mekke’nin güneyinde bulunur ve Mekke’ye uzaklığı yaklaşık 54 km. dir. Mekke’ye en yakın mîkât budur.

Süveyş yönünden Kızıldeniz yolu ile gelenler, Cuhfe yakınında Râbığ denilen yerin hizasında ihrama girerler. Hava yolu ile Cidde’ye gelenler ise, geldikleri yöndeki mîkâtın hizasını geçmeden, niyet ve telbiye getirerek ihrama girerler.

İhrâma girme yerlerini Hz. Peygamber tâyin ettiği için hac, umre, ticaret, çalışma, tedavi veya başka bir amaçla gelen her müslümanın buralarda veya daha önce ihrâma girmiş olması gerekir. Eğer yol, bu noktalardan geçmiyorsa buraların hizalarından ihrama girilir.

Mîkâtlerden içeride bulunan kimseler, ihrâmsız Mekke’ye girebilirler. Fakat hac veya umre yapmak istediklerinde bulundukları yerden ihrama girmeleri gerekir. Mîkât içinde, fakat Mekke dışında bulunanlar, bulundukları yerde; Mekke’nin içinde oturanlar ise, kaldıkları evde ihrama girerler. Hıl bölgesi ile Harem bölgesinde oturanların umre için ihrama girme yeri, hıl bölgesinin herhangi bir yeridir.

Dışarıdan hac veya umre için gelen kimse mîkâtı ihrâmsız geçerse ya bir kurban keser veya geri dönüp mîkât yerinde ihrâma girer. Mekke’ye girme niyeti olmaksızın mîkâtı ihramsız geçene ise birşey lâzım gelmez. Günümüzde gezi, görev veya ticaret gibi bir amaçla Cidde’ye gidenlerin veya kara ya da hava yoluyla mîkât sınırlarının içinden transit olarak geçenlerin durumu böyledir. Bunlar mîkât sınırları içinde iken, sonradan hac veya umre yapmaya karar verirse, Hıl bölgesinde bulunma durumlarına göre, bulundukları yerden ihrama girerler.

Dipnotlar:

[1] Bakara,2/196 [2] İbn Âbidîn, age, IV, 464, 465. [3] Mâide, 5/2. [4] İsrâ 17/1. [5] Kasas, 28/57; Ankebût, 29/67. [6] Kâsânî, age, II, 163 - 167; İbnü’l - Hümâm, age, II, 131-134; Meydânî, Lübâb, I, 178 vd. ; Şîrâzî, Mühezzeb, I, 202-204; İbn Kudâme, Muğnî, III, 257. [7] Zeylaî, Nasbü’r-Râye, III, 16. [8] Buhârî, Cihâd, 125, Umre, 6; Müslim, Hac, 135, 136; A. İbn Hanbel, III, 309, 394; Tirmizî, Hac, 91. [9] bk. Bakara, 2/196. [10] Buhârî, Hac, 5, 7, 9, 11, 12, Sayd, 18; Müslim, Hac, 11, 12; Ebû Dâvud, Menâsik, 8; Nesâî, Menâsik, 19, 20-23; A. İbn Hanbel, I, 238. [11] Müslim, Hac, 18; bk. Buhârî, Hac, 13; Ebû Dâvud, Menâsik, 8.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MİKAT NEDİR, NERESİDİR?

Mikat Nedir, Neresidir?

İHRAMA GİRİLECEK YERLER

İhrama Girilecek Yerler

HAC İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Hac ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.