Hutbede Okunan Dualara Amin Denir mi?

Hutbede okunan dualara amin denir mi? Hutbe esnasında nelere dikkat etmeliyiz? Hutbenin önemi nedir? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım anlatıyor...

Eskiden beri hutbede dua var. Fakat bu dualar arapça yapıldığı için halkımızda Arapça bilmediği için amin demiyordu ama dua yapılıyor. Zaten hutbenin bir parçası da duadır. Öncelikle şunu ifade etmek lazım ki hutbe namaz gibidir Hanefi mezhebi açısından. Binalialeyh hatip efendi hutbeye çıkmak üzere adımını attığı andan itibaren cemaat namaz halindedir. Şu kadar varki namazdaki kadar ricit bir yani bir oturma şekli yoktur. Rahat oturabilirsiniz, bağdaş kurabilirsiniz.

Efendim ama nasıl namazda konuşmak yasaksa, hutbede de konuşmak yasaktır. Hatta konuşan bir kimseye sus deseniz, hutbenin şartını ihlal etmiş olursunuz. Efendimiz (s.a.v) eskiden biliyorsunuz Hz. Peygamber Efendimiz döneminde mescit çakıl döşeli, kum döşeli. “O çakıllarla oynayan bir kimse boşa çıkmıştır yani namazı boşa gitmiştir, namazının sevabını kaybetmiştir.” buyurmaktadır. pür dikkat hatip efendiyi dinlemek ile mükellefiz. Dinlerken de namazdaki gibi sukût etmekle mükellefiz, memuruz, görevliyiz. Nasıl namazdayken biri dua ettiğinde ona “Amin” demiyor isek, namazda iken dışardan biri bir şey söylediğinde ona tepki veremiyor isek hutbede iken de aynen namazdaki halimizi sürdürmemiz gerekiyor.

Bundan sebeple Hanefi mezhebinde hutbeye çıktığında imam efendi selam vermez. Çünkü selam verdiğinde cemaatin “Aleykümselam” demesi gerekir. Fakat Şafii mezhebinde selam verir. Onun için Hambeli mezhebinde selam verir. Umreye gittiğimizde, hacca gittiğimizde orda Cuma namazını kıldığımızda hatip efendi hutbeye çıkar çıkmaz ilk yaptığı şey selam verir ve cemaatte selam verir.

Hanefi mezhebinde diyalog şeklinde değildir hutbe. Monologdur. Adı üzerinde bir hutbe irad edilir. Orada karşılıklı bir konuşma yoktur. Duasını da yapar ama duaya “Amin” demez. Efendimiz (s.a.v) ismi zikredildiğinde cemaat –  sallallahu aleyhi ve sellem - içinden der. Dışından demez.

Bu yönüyle de eğer imam efendi hutbede dua ederse cemaat içinden “Amin” demelidir. Dışından “Amin” demesi doğru değildir. Bu yüzden de imam efendilerin böyle cevap doğrucu cümle kurmaları, mesela “Hepiniz bayramını tebrik ediyorum, Allah (c.c) razı olsun.” gibi tümünden “Amin” demeyi gerektireceği için böyle bir cümleyi kurmaması daha uygundur.

Cemaatin her ne olursa olsun hatiple bir etkileşime girmesi doğru değildir. Hatip ne derse desin cemaat sukût halinde dinlemek durumundadır.

Bir başka mesele de hutbenin çok uzun olması doğru değildir. Efendimiz (s.a.v) buyurur ki: “Hutbenin kısa, namazın uzun olması gerekir.” yani işin fıkhı bunu gerektirir. Namazın uzun olması, hutbenin kısa olması makbuldür.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah inçe gönül sahiplerinden razı olsun.

    Keşke yazılı olsaydı da okusaydık internet paketinin az şimdi izlemeyeceğim.

    • İlginiz için teşekkür ederiz. Videoyu metin haline getirerek haberimizin içine koyduk. İyi günler dileriz.

      • Teşekkürler. Facebook sayfanızdaki son paylaşımınızda yazılı ve videolu anlatımı belirttiğiniz için merak ettim ve bu sayfayı tekrar açtım ve yazılı olarakta eklediğiniz için teşekkür.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.