
Hudeybiye Antlaşması’nın En Ağır Maddesi Müslümanların Lehine Nasıl Sonuçlandı?
Hudeybiye Antlaşması'nın en ağır maddesi, Müslümanlar için nasıl beklenmedik bir fırsata dönüştü? Peygamber Efendimiz’in ahde vefâsı, bu zor durumu nasıl lehimize çevirdi?
Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Ebû Basîr isminde Müslüman olmuş bir Mekkeli de Medîne’ye sığınmıştı. Ancak Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, şartnâmeye göre onu müşriklere teslîm etmek zorunda kaldı. Ebû Basîr de önce Allah Rasûlü’nün bu hareketine bir mânâ veremeyerek:
“–Beni puta tapıcılığa mı döndürmek istiyorsunuz?” sözleriyle hayretini izhâr etti. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sâkin bir şekilde onu tesellî buyurdu:
“–Ebû Basîr! Biz ahdimizi bozamayız. Ama sen biraz sabret; Allah Teâlâ, sana ve senin gibilere elbette bir selâmet yolu gösterecektir.”
Bu sözlerden sonra Ebû Basîr, sesini çıkarmayarak hükm-i Peygamberî’ye boyun büktü. Umum müslümanların durumunu düşünerek müşriklere teslîm oldu. Ancak o, Mekke’ye değil, ölüme götürülüyordu. Bunu bildiğinden, yolda bir fırsatını bulup kendisini götürenlere hücûm ederek nefsini müdâfaa etti. Yanındaki iki kişiden Huneys’i öldürdü, diğerini ise elinden kaçırdı. Ebû Basîr, Huneys’in elbisesini, eşyâlarını ve kılıcını aldı, Allah Rasûlü’ne getirdi:
“–Yâ Rasûlâllah! Bunların beşte birini ayır, kendin için al!” dedi. Efendimiz:
“–Ben bunun beşte birini aldığım zaman, onlarla yapmış olduğum muâhedeye riâyet etmemiş olurum. Fakat sen ayrı bir durumdasın. Senin davranışın da, öldürdüğün adamın eşyâsı da seni ilgilendirir.” buyurdu. (Vâkıdî, II, 626-627)
HUDEYBİYE ANTLAŞMASI’NIN EN AĞIR MADDESİ, MÜSLÜMANLARIN LEHİNE NASIL BÜYÜK BİR ZAFERLE SONUÇLANDI?
Firâsetle hareket eden Ebû Basîr, bir müddet sonra Medîne’den çıktı. Deniz kıyısında Mekke ile Şam arasında Îs denilen bir yere yerleşti. Kısa bir müddet sonra orası tarafsız bir bölge olarak bir ilticâ mekânı hâline geldi. Az önce bahsi geçen Ebû Cendel de zâlimlerin elinden kurtularak Ebû Basîr’e katıldı. Böylece Müslümanların sayısı çok geçmeden üç yüze ulaştı. Mekkelilerin Şam ticâret yolu tehlikeye girdi.
Bunun üzerine Mekkeli müşrikler, çâresiz kalarak Peygamber Efendimiz’den bu husustaki maddenin kaldırılmasını taleb ettiler. Yâni Mekke’den Müslüman olup da kaçanların Medîne’ye kabûl olunmasını ricâ ettiler. Böylece Müslümanların baştan kabûl etmek istemedikleri ve en fazla ağırlarına giden madde, ahde vefâ netîcesinde lehlerine işlemiş oldu.[1]
Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz’in ahde vefâsı, bütün mü’minler için bir rahmet ve bereket olmuştur.
Dipnot:
[1]. Bkz. Buhârî, Şurût, 15; İbn-i Hişâm, III, 372.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları
YORUMLAR