Hıristiyanlıkta Peygamberlere İmanın Değerlendirilmesi

Hıristiyanlıkta peygamberlere imanın değerlendirilmesi...

Yeni Ahit’te, Eski Ahit ve Kur’an’dan farklı olarak nübüvvet müessesesinde köklü değişiklikler söz konusu olmuştur. Tanrı, ilahî vahyin kaynağı olarak takdim edilse de İsa, peygamberliğin de ötesinde bir misyon kazanmış, Tanrı’nın kendisine hulul ettiği, yaşayan bir vahiy ve nihayet havarilerin onun adına peygamberlik yaptıkları Rab konumuna geçmiştir.

Bu noktada ilahî dinlerin bilinen nübüvvet anlayışlarından bir sapma söz konusu olmaktadır. Yani peygamber, Tanrı kabul edilmiş, vaktiyle onun tebliğde bulunduğu havarileri de yine onun tarafından görevlendirilmek suretiyle peygamberlik yapmaya başlamışlardır. Yeni Ahit’te peygamber olduğunu iddia eden şahıslar, İsa mesih tarafından nasıl peygamberlikle görevlendirildiklerini bizzat anlatmaktadırlar.[1]

Doğrusu Tanrı-insan ilişkisinde İsa’nın şahsında gerçekleştirilen bu statü değişikliği Eski Ahit ve Kur’an’ın nübüvvet telakkisiyle uyuşmamaktadır.

Yeni Ahit’te de Eski Ahit’te olduğu gibi kadın peygamberlerin varlığından bahsedilmektedir. Mesela Fanuel’in kızı Anna ve Havari Filipus’un 4 kızı, kabul edilen kadın peygamberlerdendir.

İslâm inancına göre Hz. İsa da diğer peygamberler gibi Allah tarafından vahiy ve tebliğle vazifelendirilen peygamberlerden birisidir. Yüce Allah kendisine İncil diye bilinen kitabı indirmiştir.  Ancak zaman içerisinde dini ve siyasi sebeplerden dolayı Hıristiyanlar, Hz. İsa’yı tazimde aşırı gitmiş ve neticede onu Tanrı’nın oğlu diye nitelendirmişlerdir. Böylece o, peygamber İsa iken, sonra Tanrı’nın oğlu İsa konumuna yükseltilmiştir. Havariler de Tanrı İsa’nın tebliğle görevlendirdiği peygamlerleri olarak kabul edilmiştir.

Yine İslâm’da Hz. İsa çarmıha gerilmemiş (Yahudiler ona benzeyen birini Muhtemelen Yahuda İskaryot’u çarmıha germişler), O Allah tarafından göklere yükseltmiştir.

Bu durum âyetlerde şöyle bildirilmiştir: “Allah’ın Resulü olan Meryem oğlu İsa’yı öldürdük demelerinden dolayı onları lanetledik. Gerçekte onu ne öldürdüler ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler tam bir kararsızlık içendedirler. Onların zandan başka hiçbir sağlam bilgileri yoktur ve kesin olarak İsa’yı öldürmediler. Bilakis, Allah, onu nezdine yükseltmiştir. Ölümünden önce ehl-i kitaptan herbiri ona iman edecek ve ölümünden sonra da o insanlara şahid olacaktır.[2]

Yüce Allah’ın peygamber olan Hz. İsa’yı kendisini öldürmek isteyen yahudilerden koruduğu açıktır. Onu kendi katına çıkardığı da şüphesizdir. Ancak bunun Allah katına yükselişinin şekli ve zamanı tam olarak belli değildir. İslâm alimlerinin çoğunun yorumuna göre Allah onu kudretiyle manevî semalardaki hususi mevkiine kaldırmıştır. Kıyametten önce onu tekrar dünyaya gönderecektir. O zaman bütün ehl-i kitap onun peygamber olduğuna iman edecektir. Hz. İsa dünyada kaldığı müddetçe Kur’an’la amel edecektir.

Yahudiler, Hz. İsa’nın ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmezler. Hıristiyanlar Hz. Muhammed’in peygamber olduğuna inanmazlar. Müslümanlar ise başta Hz. Musa ve İsa olmak üzere Hz. Adem’den itibaren Allah tarafından gönderilen bütün peygamberlere iman ederler. Bu da İslâm dininin cihanşumül, en son hak ve gerçek din olduğunun en açık göstergesidir.[3]

Dipnotlar:

[1] Resüllerin İşleri, 22/6-10.

[2] Nisa, 4/157-159.

[3] Daha geniş bilgi için bk. Mustafa Sinanoğlu, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an-ı Kerim’de Nübüvvet (Basılmamış Doktara Tezi), İstanbul 1995, s. 214-220, 394-400.

İslam ve İhsan

HIRİSTİYANLIKTA PEYGAMBERLERE İMAN

Hıristiyanlıkta Peygamberlere İman

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.