
Hicr Suresi 3. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hicr Suresi 3. ayeti ne anlatıyor? Hicr Suresi 3. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Hicr Suresi 3. Ayetinin Arapçası:
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Hicr Suresi 3. Ayetinin Meali (Anlamı):
Onları kendi hallerine bırak, yiyip içsinler, dünyanın sefâsını sürsünler, boş ümitler onları oyalaya dursun. Aldırış etme, yakında onlar başlarına nelerin geleceğini öğrenecekler.
Hicr Suresi 3. Ayetinin Tefsiri:
Kâfirler,
yaptıklarının kötülüğünü anladıkları ve fecî âkıbetleriyle karşılaştıkları
zaman “Keşke müslüman olsaydık!” diye hasret ve pişmanlıklarını dile
getireceklerdir. Bu da:
›
Ya ölüp âhiretteki yerlerini gördüklerinde,
›
Yahut kıyâmetten sonra âhiretteki azapla karşılaştıklarında böyle
temennî edeceklerdir. Fakat bu temenninin bir faydası olmayacaktır. Çünkü artık
geriye dönüş ve eksikleri telâfi imkânı kalmamıştır.
Bu
hususta Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kıyamet
gününde cehennemlikler cehennemde toplanırlar. Kıble ehlinden Allah’ın dilediği
bir kısmı da günahları sebebiyle onlarla beraber bulunur. Kâfirler, bunlara:
«Siz müslüman değil miydiniz?» derler. Onlar da «Evet!» diye cevap verirler. «O
halde gördünüz ya müslümanlığınızın hiç faydası yokmuş, işte siz de bizimle
beraber ateşte yanıyorsunuz» diye onları kınarlar. Onlar: «Hayır öyle değil;
bizim bir takım günahlarımız vardı. Yüce Allah, onunla mesul tuttu» derler.
Bunun üzerine Yüce Allah o kâfirlere gazap buyuracak; rahmeti ve ihsanıyla da
kıble ehlinden olanların kurtuluşlarını emredecek, onlar da cehennemden
çıkacaklar. İşte o vakit kâfirler: «Ah, keşke biz de müslüman olsaydık»
diyecekler.” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 242; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, X, 379)
Bu
bakımdan onlara İslâm’ı tebliğden geri kalmamak şartıyla kâfirlerin dünya
hayatında yiyip içmelerine, hayvanlar gibi nefsânî arzularının, zevk ve
eğlencenin peşine düşmelerine fazla aldırış etmeye değmez. Çünkü bunlar boş bir
aldanıştır; sonu hüsrandır. Ölümle bunların bir hiç olduğunu fark edecek, gerçek
hayatın âhiret hayatı olduğunu anlayacaklardır. “Âh! Keşke!” diyecekler, fakat
iş işten geçmiş olacaktır.
“Emel”;
dünyayı sevmek, ona dört elle sarılmak ve âhiretten yüz çevirmektir. Dünya
işlerinin görülebilmesi için bunun belli bir miktarı normal görülse de,
husûsiyle tûl-i emel, yani ardı arkası kesilmez dünyevî arzu ve istekler
zararlı ve tehlikelidir. Böyle bir hastalık kalpte yerleştiği zaman onu bozar
ve onun tedavisini güçleştirir. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle
buyurur:
“Dört
şey bedbahtlık alâmetidir: Göz damarlarının donup Allah korkusuyla yaş
akıtmaması, kalbin katılaşması, ardı arkası kesilmeyen boş arzular ve dünya hırsı.” (Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, X, 226)
Yaşayacağı
günler hatta alacağı nefesler bile sayılı olan insan, bu tür kalbî
hastalıklardan uzaklaşarak ömrünü imanla sona erdirmenin gayreti içinde
olmalıdır:
Hicr Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hicr Suresi 3. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR