Herkese Örnek

Toplumda her tabakadan insanın O’nun hayatına mürâcaat ederek aradığını O’nda bulabilmesi ve kendine O’nu örnek alabilmesi açısından Peygamberimizin (s.a.s.) örnekliği.

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz her müslümana fiilî kıstastır. Cenâb-ı Hak O’nu kıyâmete kadar gelecek insanlara numûne kıldığı için, hayatın en alt tabakasından en üst mertebesine kadar her safhasından geçirmiştir. Zira zengin bir insan ancak zenginlere, fakir bir insan da ancak fakirlere örnek olabilir. Ömründe hiç zorluk, meşakkat, yokluk görmemiş biri; hayatı çileler içinde geçmiş birine emsal teşkil edemez. Bunun zıddı da aynen geçerlidir.

Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem ise bir yetim olarak dünyaya gelmiş, boykot yıllarında mahrûmiyetin en ağırını yaşamış, zulmün envâını tatmıştır. Buna mukâbil, kendisine ikbâl kapıları da açılmış, “peygamberlik” ve “devlet reisliği” gibi en kudretli mevkîlere kadar hayatın hemen hemen bütün mertebelerini yaşamıştır.

Efendimiz’in bu özelliği, toplumda her tabakadan insanın O’nun hayatına mürâcaat ederek aradığını O’nda bulabilmesi ve kendine O’nu örnek alabilmesi içindir.

Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem; bizler için, en mükemmel numûne-i imtisaldir. Her ayrıntısı nezih, tertemiz hayatıyla, sîretiyle, sûretiyle ve sünnetiyle yediden yetmişe, garip bir yetimden muktedir bir hükümdara kadar her fert için, saâdet ve selâmet yollarının yegâne mürşidi ve rehberidir.

O’nun irşad halkası, insanlığın bütün tabakalarından her tâifeyi içinde toplayan bir külliye hâlinde idi. Bütün milletler, lisanlarının, renklerinin ve sınıflarının farklılığına, içtimâî durum ve kültürlerinin çeşitliliğine rağmen orada toplanıp birleşiyordu. Herhangi bir insanın oraya girmesini engelleyen hiçbir kayıt mevcut değildi. Orası sadece bir kavme veya belli bir zümreye mahsus olmayıp, insana sırf insan olmak haysiyetiyle değer verilen bir ilim ve irfan ziyafetiydi. O ziyafete iştirak hususunda zayıfla güçlünün, birbirinden farkı yoktu.

Nitekim Peygamber Efendimiz’e tâbî olanlara bir bakacak olursak; aralarında Habeşistan Necâşîsi Ashama, Mean ulusu Ferve, Himyer reisi Zülkılâ, Fîrûz-i Deylemî, Yemen ulularından Merkebud, Umman vâlilerinden Ubeyd ve Câfer gibi mümtaz şahsiyetleri görürüz.

Tekrar baktığımızda ise, bu hükümdar ve reislerin yanı sıra Bilâl, Yâsir, Suheyb, Habbâb, Ammâr, Ebû Fukeyhe ve emsâli köle ve zayıflardan olan kimsesizleri; Sümeyye, Lübeyne, Zinnîre, Nehdiyye, Ümmü Übeys gibi câriyeleri ve himâyesiz kalmış kadınları görürüz.

PEYGAMBERİMİZİN ÖRNEKLİĞİ

Bu itibarla, her ne vaziyette olursak olalım, kendi durumumuzu Peygamber Efendimiz’in hâliyle mîzân edip istikâmetimizi gözden geçirmeliyiz. Zira İslâm, hayatımızın bütün muhtevâsını O’nun örnek hayatıyla tanzim etmemizi isteyerek bize âdeta şöyle seslenmektedir:

  • Eğer servet sahibi, zengin bir kişi isen, bütün Arabistan’a hâkim olan, bilumum Arap ulularını kendisine muhabbetle râm eden O yüce Peygamber’in tevâzu ve cömertliğini tefekkür et!..
  • Eğer zayıf tebaadan biri isen, Mekke’de zâlim ve gâsıp müşriklerin zulüm ve baskısı altında yaşayan Peygamber’in hayatından örnek al!
  • Eğer zulüm ve haksızlığa mâruz kalmış bir tebliğci isen, Tâif’te taş kalpli müşriklerin taşladığı, fakat yine de hâlinden şikâyet etmeyip Cenâb-ı Hak’tan af ve merhamet dileyen rahmet Peygamberi’nin hâlini düşün!
  • Eğer muzaffer bir fâtih isen, Bedir ve Huneyn’de düşmanına galebe çalan cesaret ve teslîmiyet Peygamber’inin hayatından ibret al!
  • Allah göstermesin, eğer mağlûbiyete uğradığın olursa, o zaman da Uhud Harbi’nde yaralanan, şehîd sahâbîleri arasında metânetini kaybetmeden şecaat ve cesaretle dolaşan mütevekkil Peygamber’i hatırla!
  • Eğer muallim isen, mescidde Suffe Ashâbı’na ince, rakîk ve hassas gönlünün feyzini aktararak ilâhî emirleri öğreten Peygamber’i düşün!
  • Eğer bir talebe isen, kendisine vahiy getiren Cibrîl-i Emîn’in önünde oturan Peygamber’i tasavvur et!
  • Eğer öğüt veren bir vâiz ve sözüne îtimâd edilen bir mürşid isen, Mescid-i Nebevî’de ashâbına hikmet saçan Peygamber’i dinle! O’nun tatlı sesine kulak ve gönül ver!
  • Eğer ilâhî hakîkatleri tebliğ etmek, hakkı tutup kaldırmak istiyorsan ve bu hususta seni destekleyen bir yardımcın dahî yoksa, Mekke’de her türlü yardımdan mahrum bir hâlde iken zâlimlere hakkı ilân edip onları hidâyete davet eden Peygamber’in hayatına bak!
  • Düşmana galebe çalıp onun belini kırdınsa, karşındakinin inadını kırıp ona üstün geldinse, bâtılı perişan edip hakkı yücelttinse, Mekke’nin fethi günü mukaddes beldeye gâlip bir kumandan olduğu hâlde, büyük bir tevâzu ile devesi üzerinde secde edercesine giren şükür hâlindeki Peygamber’i gözünün önünde canlandır!
  • Eğer çiftlik sahibi bir kişi isen ve oradaki işlerini yoluna koymak istersen, Benî Nadîr, Hayber ve Fedek arâzisine mâlik olduktan sonra onları ıslah ve en iyi yolda idâre edecek şahısları iş başına getiren Peygamber’den örnek al!
  • Eğer kimsesiz biri isen, Abdullah ve Âmine’nin yetimleri, ciğerpâreleri olan biricik Mâsum’u, nurlu Yetim’i düşün!
  • Eğer yetişmiş bir genç isen, Mekke’de amcası Ebû Tâlib’in sürüsüne çobanlık yapan peygamber namzedi gencin hayatına dikkat et!
  • Eğer huzurlu bir aile yuvası kurmak isteyen bir genç isen, Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem’in aile hayatına ve tavsiyelerine dikkat et! Bu işte tercihin takvâ olsun ki, iki cihan saâdetine eresin!
  • Eğer ticaret kervanlarıyla yola çıkan bir tâcir isen, Sûriye’den Busra’ya giden kâfilenin en ulusu olan Zât’ın ahvâlini mülâhaza et!
  • Eğer kadı ve hâkim isen, Mekke uluları birbirine girip vuruşacağı sırada Hacer-i Esved’i Kâbe’deki yerine koyma hususunda O’nun âdil ve firâsetli hakemliğini düşün!
  • Ve tekrar gözünü tarihe çevirerek Medîne’de, Mescid-i Nebevî’de oturup darlık içindeki fakirle varlık sahibi zengini, huzûrunda eşit tutarak insanlar arasında en âdilâne bir sûrette hüküm veren O Peygamber’e bir bak!
  • Eğer bir zevc isen, Hazret-i Hatice’nin ve Hazret-i Âişe’nin zevci olan O mübârek Zât’ın temiz sîretine, derin hissiyâtına ve şefkatine dikkat et!
  • Eğer bir baba-dede isen, Fâtımatü’z-Zehrâ’nın babası ve Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin’in dedesi olan bu Zât’ın onlara karşı davranışlarındaki incelikleri öğren!

Velhâsıl, senin sıfatın ne olursa olsun, hangi ahvâl içinde bulunursan bulun, akşam-sabah, her vakit ve anda Hazret-i Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem’i kendin için en mükemmel bir mürşid ve en güzel bir rehber olarak bulursun…

O öyle bir mürşiddir ki, O’nun sünnetleri vâsıtasıyla, her yanlışı düzeltebilirsin… Çığırından çıkan işlerini yoluna koyar, hâlini ıslâh edersin. O’nun nûru ve rehberliği sâyesinde hayatın engellerini aşıp gerçek saâdeti bulursun!..

Görüldüğü gibi Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in hayatı, toplumun muhtelif mevkîlerinde, hattâ birbirine zıt noktalarında bulunanlara dahî en mükemmel bir örnektir. Efendimiz’in ömrü boyunca yaşadığı muhtelif devreler, insan hayatındaki her türlü med ve cezir tecellîleri için pek çok ideal davranış örnekleri ihtivâ eder. Bu sebeple O’nun sîreti, nâdîde ve zarif çiçeklerden, misk kokulu güllerden yapılmış bir bukete benzer ki, arayan her insan, Efendimiz’in sîretinde kendisine örnek alabileceği davranışların en güzelini ve mükemmelini bulabilir.

Bu itibarla hiç kimse kalkıp da;

“–Benim başımdan şu hâl geçti de buna dâir Allah Rasûlü’nde, O’nun yetiştirdiği ashâb-ı kirâmda yahut Kur’ân-ı Kerîm’de kıssaları zikredilen peygamberlerin ve sâlihlerin hayatlarında örnek alabileceğim fiilî bir kıstas yok!” diyemez.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MÜMİNLER İÇİN EN GÜZEL ÖRNEK

Müminler İçin En Güzel Örnek

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.