Her Gece Kendimize Sormamız Gereken Sorular

Bir Müslüman her gece yaşadığı günün değerlendirmesini yapmalı ve şu soruları kendine sormalı.

Bir Müslümanın, İslâm’ı hayatının hiçbir safhasında unutmaması gerekir. Yirmi dört saatini, kendisine en zirve rehber olarak takdim edilen Peygamber (s.a.s.) Efendimiz gibi değerlendirme gayreti içinde bulunması îcâb eder. Bu hususta da kendi hâlini ciddiyetle ve sık sık mîzân etmesi gerekir.

BİR MÜSLÜMANIN HER GECE KENDİNE SORMASI GEREKEN 41 SORU

Bir Müslüman her gece; yaşadığı günün muhâsebesini yapmalı ve kendine şu sualleri sormalıdır:

  1. Bu sabah hayat defterini nasıl açtın? Sana yeni bir gün bahşeden Rabbine şükrettin mi?
  2. Cenâb-ı Hakk’ın seni istiğfâra dâvet ettiği seher vaktinde, O’nunla buluşmaya koşabildin mi? O vakitte tuğyân eden ilâhî rahmet ve mağfiretten ne kadar nasiplenebildin? Yoksa o husûsî fırsat demlerini, uykuyla zâyî mi ettin?
  3. Seher vaktinin feyzini bütün gününe taşıyabildin mi? Bugün, hayatın ne kadar zikrullah ikliminde geçti? Ne kadar Rabbini hatırlayabilmenin rûhâniyeti içinde oldun?
  4. Bugün, nefsânî lezzetleri yok eden ölümü tefekkür ettin mi?
  5. Bugün hayatın gereksiz telâşlarından sıyrılıp ne kadar Rabbine yöneldin? Karşılaştığın ilâhî kudret ve azamet nakışları, gönlünde ne kadar bir tefekkür derinliği meydana getirdi?
  6. Minarelerden yükselen ilâhî dâvete kulak verip kaç vaktini cemaatle kılabildin? Namazlarını Hakk’ın râzı olduğu kıvamda; yani huşû içinde, kalp ve beden âhengiyle edâ edebildin mi?
  7. Bugün kazancının, yediğinin, içtiğinin ve giydiğinin; helâl mi, şüpheli mi, haram mı olduğuna dikkat ettin mi? Haramlardan sakınma duygusu her davranışında seninle beraber oldu mu?
  8. Bugün kul haklarına dikkat ettin mi? “Üzerime hiçbir kul hakkı geçmedi, kimseyi incitmedim.” diyebilir misin?
  9. Bugün mahlûkâta, Hâlık’ının şefkat, merhamet ve muhabbet nazarıyla bakabildin mi?
  10. Kapındaki kedinin ve köpeğin hakkına dikkat ettin mi? Kedisini aç bırakarak ölümüne sebep olan bir kişinin ilâhî azâba, susuz bir köpeğe su veren bir kişinin de ilâhî affa nâil olduğunu düşünerek, mahlûkâta merhametle muâmelede bulundun mu?
  11. Bugün, annenin, babanın, akrabalarının hâlini hatırını sorup gönüllerini alabildin mi? Eğer onlar âhirete intikal etmiş iseler, ruhları için bir Fâtiha okuyup hediye edebildin mi?
  12. Bugün aile yuvanı gönül gözüyle seyredip, oranın bir cennet bahçesi olduğu idrâkiyle; sokakların, çarşı-pazarın, modaların, reklâmların, televizyonun, internetin menfî tesirlerinden kendini ve çoluk-çocuğunu koruyabildin mi? Bu hususta; “Ey îmân edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!..” (et-Tahrîm, 6) emr-i ilâhîsini hayatına ne kadar tatbik edebildin?
  13. Şayet evinin hanımı isen, beyini güler yüz ve muhabbetle uğurlayıp helâl rızık getirmesi için duâ ettin mi? Akşam yine onu tebessüm ve tatlı dille karşılayıp yorgunluğunu gidermeye, nezih ve örnek bir aile olmaya çalıştın mı?
  14. Şayet evinin beyi isen, hanımına ve evlâtlarına karşı ne kadar müşfik ve merhametli davrandın? Senin onlara bırakabileceğin en büyük mîrâsın, âhiret mîrâsı olduğunu düşünüp onların dînî, ahlâkî ve mânevî terakkîleri için ne kadar gayret gösterebildin?
  15. Allâh’ın sana emânet olarak ihsân ettiği evlâtlarına, bugün terbiye ve âdâb olarak ne öğrettin? Allah ve Rasûlü’nün aşkını, enbiyâ ve evliyânın sevgisini onların gönüllerine aşılayabildin mi?
  16. Yarın seni temsil edecek, senin devam eden parçan olacak evlâtlarına İslâm şahsiyeti kazandırabilmek için bugün neler yaptın?
  17. Kıyâmet günü, senin için yüz akı ve göz aydınlığı olmaları gayesiyle bugün yavrularının gönül bahçelerine hangi fazîlet tohumlarını ektin?
  18. Evlâtlarına dînin, îmânın, vatanın, bütün mukaddesâtın bir emânet olduğu şuurunu verebildin mi? Bu cennet vatanı bizlere hediye eden ecdâdını ve Allah yolunda canlarını seve seve fedâ eden aziz şehidleri, onların îman heyecanlarını evlâtlarına hatırlatabildin mi? Allâh’ın en büyük nîmeti olan Kur’ân’ın, semâlarımızda yankılanan ezanların ve hür bir şekilde dalgalanan bayrağımızın, en büyük şeref ve haysiyetimiz olduğunu idrâk ettirebildin mi?
  19. Evlâdının dünyevî tahsili için yıllarca emek, zaman ve masraf sarf ediyorsun; ya onun âhiret tahsili için ne yaptın? Evlâdının ebedî istikbâlini ilgilendiren bu tahsil için, sadece yaz mevsiminde bir-iki ay câmiye göndermeyi yeterli mi gördün?
  20. Bugün hidâyete muhtaç insanlara; yumuşak bir dil, hayranlık uyandıran bir hâl ve rahmet tevzî eden bir kalp ile yaklaşabildin mi? Onlara emr-i bi’l-mârûf ve nehy-i ani’l-münker’de bulunup hidâyetleri için duâ ettin mi? Onlara hâlinle de örnek bir “Müslüman şahsiyeti” sergileyebildin mi?
  21. Bugün selde sürüklenen kütükler misâli nesiller kaybolurken; başta aile efrâdın olmak üzere, mes’ul olduğun insanları devrin fitne ve şerlerinden muhafaza için hangi tedbirleri aldın?
  22. Bir çocuğun yahut bir gencin elinden tutup câmiye götürebildin mi? Birkaç genci etrafına toplayıp, maddî-mânevî ikramlarda bulunarak hak ve hakîkati sevdirmeye çalıştın mı? Allah için sevdiğin bir kişiye hediye olarak ne verdin?
  23. Bugün Allâh’ın sana ihsân ettiği nîmetleri kimlerle ve ne kadar paylaşabildin? Bugün infâk ehli olabildin mi?
  24. Bugün bir mü’mini sevindirmenin kalbî hazzını tadabildin mi?
  25. Bugün bir yetim başı okşadın mı? Bir hastayı ziyaret ettin mi? Bir cenâze teşyîinde bulundun mu?[1]
  26. Bugün komşularınla ve civarındaki muhtaçlarla alâkadar oldun mu? Aç yatan komşunun, soğukta titreyen gariplerin ıztırâbı yüreğini sızlattı mı?
  27. Bugün memleketimize sığınan Suriye muhâcirleriyle imkânlarını paylaşabildin mi? O Muhâcirlere Ensâr olma yolunda mesafe katedebildin mi?
  28. Bugün dünyanın diğer ucunda da olsa ümmet-i Muhammed’in derdiyle dertlendin mi? Mazlumların çektiği çilelerden dolayı yüreğinde bir ıztırap hissettin mi?
  29. Bugün açların doyması, hastaların şifâ bulması, borçları altında ezilenlerin feraha çıkması için herhangi bir gayret gösterdin mi? Bu maksatla kalbî, kavlî ve en mühimi de fiilî duâlar ettin mi?
  30. Bugün, tanıdığın tanımadığın herkese Allah için selâm verebildin mi? Tebessümü sadaka bilip insanları mütebessim bir çehre ile karşılayabildin mi?
  31. Bugün sana sert ve kaba davranan, kötülük yapan bir kişiye Allah için iyilikle mukâbelede bulunup onu affedebildin mi?
  32. Bugün hiç dost kazanabildin mi? Kaç dostunla dostluğunu tazeledin?
  33. Bugün bir Allah dostuyla veya sâlih insanlarla beraber olmaya gayret ettin mi? Sana -nefsinin hoşuna gitmese bile- Hak rızâsı için dâimâ doğruları söyleyecek sâlih ve sâdık bir dost edindin mi? Fâsık ve fâcirlerle beraberlikten kalbini koruma endişesi taşıdın mı?
  34. Bugün yoldan, insanlara ezâ verecek bir şeyi kaldırdın mı?
  35. Bugün faydalı ilmini artıran, irfânını geliştiren herhangi bir hizmet veya faaliyet içinde bulundun mu?
  36. Bir gönül eczahânesi olan sohbetlerden, kalbine ve rûhuna şifâ olacak, feyzini artıracak mânevî ilâçları alabildin mi?
  37. Kıyâmete kadar devam edecek en büyük mûcize olan Kur’ân-ı Kerîm’den bugün kaç sayfa okudun? Orada sana verilen mesajları tefekkür ederek mûcibince amel ettin mi? En hayırlılardan olmak için; Kur’ân’ı öğretenlerden, Kur’ân hizmetine koşanlardan, yardım edenlerden oldun mu?
  38. Bugün, hayatına sızmaya çalışan kötü alışkanlıklara karşı koyma irâdesini gösterebildin mi?
  39. Bugün dilini, boş ve lâubâlî konuşmalardan, yalan ve dedikodudan, gıybet ve münâkaşadan ve bir gönle diken batırmaktan muhafaza edebildin mi?
  40. Bugün hayat defterini nasıl kapattın? Amel defterinin bugüne ait sayfalarına neler yazıldı? İlâhî hesap gününde bugünkü sayfanın hesâbını verebilecek misin?
  41. Velhâsıl bugün; dâimî bir hayat kaseti doldurmakta olduğunu, her hâl ve hareketinin ilâhî kameralarla kayda alındığını hiç düşündün mü? Geçirdiğin son yirmi dört saatin muhâsebesini yapıp nefsinle hesaplaştın mı?

Dipnot:

[1] Bkz. Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 12.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

AHİRET YOLCULUĞU

Ahiret Yolculuğu

BİR İNSANIN KENDİSİNE SORMASI GEREKEN SORULAR

Bir İnsanın Kendisine Sorması Gereken Sorular

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.