Her Ekleme Bir Sadaka Hadisi

"İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir..." hadisini nasıl anlamalıyız? İnsan anatomosinin tefekküre şayan muhteşem bir parçası olan eklemlerin vazifesi nedir? Eklemlerimiz nasıl çalışır? İlahi sanatın tecellisi insan ve yaratılış mucizesi...

"İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır…” (Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56)

Bu hadis-i şerifi ilk duyduğumda eklem ifadesinin kullanılması çok ilginç gelmişti. Fahr-ı Âlem Efendimiz hayâtilik olsa, “gözümüzün kıymeti kadar”, çokluk olsa “kıllarımızın sayısı kadar” derdi diye düşündüm. Nereden çıkmıştı bu eklemler?

Kalp, beyin gibi eksikliği anlık fark edilen organlara odaklandığımız için bir ömür boyu bizi taşıyan eklemlerin kıymetini pek anlamıyoruz. Eklemlerin hizmetleri tamamen mekanik. Çok hassas iyon dengeleri, efsunlu nörotransmitterlerle çalışmıyorlar ama gerek malzemenin kalitesi gerekse uzun süre kullanıma rağmen gösterdiği dayanıklılık hayranlık uyandıracak düzeyde.

Merak edip baktım; insanlığın tekerleğin icadından bu yana geçen binlerce yılda geliştirdiği tasarım harikası menteşeler ne kadar dayanıyor acaba? Mühendislik fakültesindeki hocalarımız bir kapı ya da dizüstü bilgisayar menteşesinin dayanıklılığını anlamak için kıymetli bir çalışma yapmışlar. Çalışmanın sadece prensibini okudum: “Bunun için Hamilton prensibi ve Tanımsız Lagrange Çarpanları ile hareket denklemleri elde edilerek Runge Kutta Metodu ile çözüm sağlanmıştır” diye devam edip gidiyordu. Yapılacak çalışma bu cümle gibi ifadeler içeren 2-3 sayfada anlatılıyorsa, sol elimin, serçe parmağındaki üç mütevazı eklemden her biri üzerine bir cilt ansiklopedi yazılır diye düşündüm.

Peygamber Efendimiz (sav) tabii ki ve her zaman olduğu gibi çok isabetli bir benzetme yapmışlar. Bu eşsiz nimetin her bir örneği için her gün sadaka verip şükretmek lazımmış.

EKLEM DEDİĞİMİZ NEDİR?

İki kemiğin birleştiği yerdir. Mesela kafatasında birçok kemik var. Yan yana gelip birbirlerine kaynıyorlar ki bu hareketsiz eklem grubudur. Yenidoğan döneminde kaynamaları belli bir sıra ile oluyor. Sıra bozulursa kafanız yuvarlak değil üçgen ya da kare olabiliyor. Sıkıntı yoksa bu eklemin varlığından habersiz bir ömür geçiriyoruz. Ama bir de hareketli eklemler var. Bazen bir anlık hatanızın bedelini her adım attığınız da ödüyorsunuz.

Eklem’i oluşturan ana yapılar şunlardır:

- Kemiklerin ekleme bakan kıkırdak kaplı yüzeyleri

- Eklemin içini kaplayan özel bir doku (sinovyal doku)

- Eklem içi sıvı

- Dış sınırları belirleyen kapsül

- Kuvvetlendiren bağlar

Tüm yapılar çok önemli ama sinovyal sıvı ve her eklemde olmayan destek dokulara ait meseleler günlük hayatta daha çok karşımıza çıkıyor. Özellikle belli bir yaşı üzerinde bel, bacak ağrısı ile ortopedi polikliniğine gidildiğinde sık duyulan cevaplardan biri “dizinizin içindeki sıvı azalmış” olur. Azalmış her zaman doğru bir ifade değildir aslında. Eklem içi sıvının ana maddesi olan “hyaluronik asit”in yapısının bozulmasıyla sıvı incelip fonksiyon görmez hale de gelebilmektedir.

EKLEMİN VAZİFESİ NEDİR?

Eklem yüzeylerini kayganlaştırarak eklem yüzeylerinin ve kemiklerin aşınmasını önlemek, kıkırdak dokunun beslenmesini sağlamaktır. Diz ekleminde yaklaşık 4 ml (bir tatlı kaşığından az) sıvı bulunur, iyi bakıldığında ömür boyu tam hizmet verir. Bu kadarcık sıvıdaki en ufak bir azalmanın nelere yol açtığınızı dedenize ninenize sorabilirsiniz. Bir de eczanıza sorun bir zahmet: o kadarcık sıvı ilaç haline getirildiğinde kaç paraya satılıyormuş acaba?

SIVININ AZALMASININ ÇARESİ NEDİR? 

Diz içine bu maddeyi enjekte etmektir. Bazen işe yarar bu uygulama, ama bir süreliğine… Tam anlamıyla bu, taşıma suyla değirmen döndürmeye benzer. Bir de her derde deva (ve o oranda sıkıntı oluşturan) kortizon verilmesi de kısmi rahatlama sağlar. Enjeksiyonun zorluğu nedeniyle tabletleri de üretilmiş, hemen ardından bunun bitkisel olanları da piyasaya çıkmıştır. Daha doğal olan, tabii ki tercih sebebi olmalıdır, ama gerçekten daha doğalsa… Bu tip ürünler genelde “ilaç değildir, tarım bakanlığından ruhsatlı gıda takviyesidir” ibaresi ile piyasaya sürülür. Kullanırsınız, işe yararsa ne âlâ, yaramazsa işimize bakarız; falanca bitkinin yaprağı, filanca bitkinin kökünü yemiş olduk o kadar.

Ama bu ruhsatsız ürünlerin özellikle yurtdışından getirilen, ya da yurt içinde “merdiven altı” üretilenlerinde denetleme imkânı olmadığı için, içtiğiniz hapın içinde ne olduğu meçhuldür. Bakanlık sık sık kaçak ilaç vs. adı altında baskın yapar. Bu tip “malların“ içinden kortizonla birlikte ne ararsanız çıkar. İçerdikleri maddeler nedeniyle ilk kullanımlarda çok iyi sonuçlar verir. Ancak tekrarlayan iğneler, eklemi tamamen bitirebilir. Ağızdan uzun süre alınan ilaçlar vücudun tüm dengesini bozup, şekerinizi, tansiyonunuzu yükseltir.

Miktar azalmış ya da sıvı “incelmiş” ise eklem yüzeyinde tahrip başlar. Mermer gibi pürüzsüz yüzey,  adeta yontulmamış tahta parçası gibi olur. Sürtünmeye bağlı acı, acıdığı için kullanılmayan, kullanılmadığı için iyice iş görmez hale gelen eklem, sonuçta tanı; kireçlenme olarak konur.

NE YAPALIM?

Mümkünse bu mükemmel menteşeyi yıpratmayalım, çok yüklenmek ya da hiç kullanmamak, kontrol edilmemiş sistemik hastalıklar, (şeker vs.) az su içmek gibi olumsuz fiillerden kaçınalım

Eklemlerle ilgili ikinci harika yapı; eklem içinde basıncı emen süspansiyon özelliğindeki maddelerdir. Biri, dizde menisküs, diğeri omurgadaki disktir. İkisinin de mantığı aynıdır; yukarıdan gelen baskıyı, kemik-kemiğe iletirse, kemiklerin yüzeyi aşınır “kireçlenme “olur. Bu maddeler yumuşatıp, basıncı azaltıp eklemin ömrünü uzatır.

Önce dizdeki menisküse bakalım. Diz eklemi içinde biri O diğeri C şeklinde iki adet bulunur. Esas olarak futbolda vole vurmak tabir edilen hareketle (bir ayakta yerde sabitken dönerek topa vurmak) yırtılır. Ama günlük hayatta da birçok insanın başına gelebilir. Ağır yük taşıyanlar, sürekli ayakta durmak zorunda olanlar, yoğun olarak ev işleriyle uğraşan ev hanımları da risk altındadır. Yırtılmayla şiddetli ağrı, eklemde takılma ya da boşalma hissi duyulur.

Bir de omurların arasında aynı görevi gören “diskler” vardır. Bunlarda zorlanma, uygunsuz ağır yük kaldırma, kaza gibi durumlarla oldukları yerden dışarı çıkarlarsa yani “fıtıklaşırsa” ciddi şikâyet sebebi olur. En çok bel ve boyunda görülür. Yerini terk etmesinin oluşturduğu asıl sıkıntı, gittiği yerin darlığı aynı bölgedeki sinirlere yaptığı baskı, -çekenler bilir- dayanılmaz ağrılara, kuvvet kaybına yol açabilir. 

İki yaratılış harikasının da zedelenmesi durumunda önce istirahat, ağrı kesici, fizik tedavi uygulanır. Ama genelde süreç geri dönmez ve ameliyatla bu önemli konfor sağlayıcıdan mahrum kalırsınız. Senelerce sessiz sedasız yerinde duran, ezildikçe ezilen, bu küçücük sünger parçası 1-2 cm yer değiştirdiğinde  “kalp, akciğer ne ki insanın en önemli organı burasıymış!”  dedirtir insana. O yüzden biz sadaka miktarının niye eklemlerle ilişkilendirildiğini merak etmeyelim. Hem sadakamızı verelim, hem de emanete iyi bakalım…

Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi Aralık 2019, Sayı:406

BENZER YAZILAR

 

İslam ve İhsan

İNSANIN YARATILIŞINDAKİ ALTI AŞAMA

İnsanın Yaratılışındaki Altı Aşama

İNSANIN YARATILIŞ GAYESİ VE HİKMETLERİ

İnsanın Yaratılış Gayesi ve Hikmetleri

KUR’AN’DA İNSANIN YARATILIŞI

Kur’an’da İnsanın Yaratılışı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.