Hayrete Düşüren Takva

İmâm Ebû Hanîfe Hazretleri’nin göreni hayrete düşüren tevazusu ve takvasını yazımızda okuyabilirsiniz.

Hak dostlarından İbrâhim bin Edhem’in yolu İmâm-ı Âzam Hazretleri’ne uğradı. İmâm Ebû Hanîfe’nin etrafındaki talebeler İbrâhim bin Edhem’e küçümseyen, garipseyen gözlerle baktılar. İmâm-ı Âzam bu hâli gördü ve İbrâhim bin Edhem’e:

“–Buyurun efendimiz, meclisimize şeref veriniz!” diye seslendi. İbrâhim bin Edhem mahcup bir edâ ile selâm verip geçti. İbrâhim bin Edhem oradan ayrılınca, etrafındaki talebeleri İmâm-ı Âzam’a sordular:

“–Bu zât, efendilik ve büyüklük sıfatına ne bakımdan lâyıktır? Sizin gibi bir zât ona nasıl ‘efendimiz’ der?”

Bunun üzerine İmâm-ı Âzam, evliyâullâha olan tâzîm hissini ve aynı zamanda kendisinin yüksek tevâzuunu ifâde eden şu cevâbı verdi:

“–O, dâimî bir sûrette Allah ile meşgul, biz ise işin kıyl u kâliyle...”

Yine İmâm-ı Âzam Hazretleri, sâdece teheccüd namazlarında giymek üzere, gâyet kıymetli ve güzel bir kumaştan elbise diktirmişti ki bu da onun Allâh’a olan tâzîmi sebebiyle, ibâdetlere nasıl bir edeb, hürmet ve ehemmiyetle yaklaştığını göstermektedir.

HAYRETE DÜŞÜREN TAKVA

Bir defasında da elbisesindeki çok ufak bir kiri temizlerken İmâm Ebû Hanîfe’yi görenler sordular:

“–Yâ İmâm! Verdiğiniz fetvaya göre şu ufacık leke namaza mâni bir kir değil; ne diye zahmet çekip onu gidermeye çalışıyorsunuz?”

İmâm-ı Âzam Hazretleri buyurdu:

“–O fetvadır, bu ise takvâ!..”

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TAKVA SAHİBİ BİR KİŞİ NASIL BİR HAYAT YAŞAR?

Takva Sahibi Bir Kişi Nasıl Bir Hayat Yaşar?

TAKVA EHLİNİN 5 ALAMETİ

Takva Ehlinin 5 Alameti

TAKVA İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Takva İle İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.