Havvâ Vâlidemiz’in Yaratılması ve Fıtri Eş İhtiyacı

Hazreti Havva Validemiz nasıl yaratıldı? Hz. Adem ile ilk konuşması nasıl oldu?

Hazret-i Havvâ’nın Âdem -aleyhisselâm-’dan yaratılışı ile alâkalı olarak Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:"Sizi tek bir candan (Âdem’den) yaratan, ondan da yanında huzûr bulsun diye eşini (Havvâ’yı) yaratan O’dur." (Â’râf, 189)

(Ayetin tefsiri için tıklayınız...)

Ezelde sâdece Cenâb-ı Hakk’ın kendisi mevcuttu. O, kendisinin bilinmesine muhabbet etmesi sebebiyle varlıkları yaratmış ve kesret âlemi denilen bu âlem meydana gelmiştir. Bundan dolayı her varlığın yaratılış sebebi bu ilâhî muhabbettir. Bu keyfiyet Âdem -aleyhisselâm- için de söz konusudur. Bu muhabbet ve iştiyâkın kâmil hedefi, insanın aslına (Rabbine) dönme temâyülüdür. Bu hedefe ulaşabilmek için de bir nevî "hazırlık safhası"na ihtiyaç vardır.

Allah Teâlâ, vahdeti yalnız kendisine has kıldığı için her varlığı karşıt cinsiyle, çift olarak yaratmış ve onları birbirlerine karşı cezbedici (çekici) kılmıştır. Nitekim bu kâinattaki zerreler, tâneler, hücreler, bitkiler, hayvanlar, insanlar, maddeler, hattâ atom içindeki elektron ve proton gibi esrârlı unsurlara kadar bütün eşya, kendi karakterlerine göre "çift yaratılış" kânununa tâbîdir. Nitekim âyet-i kerîmede: "Biz her şeyi çift çift yarattık. Umulur ki ibret ve öğüt alırsınız." (Zâriyât, 49) buyurulmaktadır.

Bu durum, varlığın, kesret âlemi olan dünyadan, geldiği yere Cenâb-ı Hakk’a dönmesi için hem tabiî hem de mecbûrî bir temâyüldür. İşte bu yüzden o vahdete bir köprü ve zemin oluşturmak için, kesret âlemindeyken karşıt cinslerin birbirleriyle bütünleşme temâyülü fıtrîdir. Aynı zamanda Allah Teâlâ, karşıt cinslerin bu temâyülünü, nesillerin devamına da vesîle kılmıştır.

Diğer taraftan Allah’tan gelen insan, O’ndan uzak kaldığı nisbette gurbette sayılır. Gurbet, yalnızlık, çâresizlik, hüzün ve keder demektir. Allah’tan başka herkes tesellî ve avunmaya ihtiyaç duyduğundan gurbette olan insan da, kendisini tesellî edecek birine ihtiyaç duyar. Bütün bu fıtrî husûsiyetler, cennette sonsuz nimetler içinde bulunan Âdem -aleyhisselâm-’ın kendi cinsinden bir eş istemesini gerekli kılmıştır.

HZ. ADEM VE HAVVA'NIN KONUŞMASI

İşte bu sebeplerle Âdem -aleyhisselâm-, Cenâb-ı Hak’tan bir eş istedi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak da, Âdem’in sol kaburga kemiğinin altından, kendi cinsinden ve nefsinden olan Hazret-i Havvâ’yı yarattı. İbn-i Abbas ve İbn-i Mes’ûd -radıyallâhu anhümâ-’dan gelen bir rivâyete göre İblis cennetten çıkarılıp Âdem oraya yerleştirildikten sonra, orada kendisiyle huzur bulacağı bir eşi olmadan, yalnız dolaşıyordu. Bir gün uykusundan uyandığında başucunda, sol eğe kemiğinden yaratılmış bir insan gördü ve ona:

“Sen kimsin?” diye sordu. O:

“Bir kadınım” dedi. Âdem, niçin yaratıldığını öğrenmek isteyince de:

“Allah, senin huzur ve sükûna ermen için beni yarattı” dedi.

Buhârî’nin naklettiği bir hadis-i şerife göre Resûlullâh -sallellâhu aleyhi ve sellem-: "Kadınlara iyilikle muâmele edin, zîrâ kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri kısmı üst tarafıdır. Onu düzeltmeye çalışırsan kırılır, kendi hâline terkedersen, devamlı eğri kalır. O halde kadınlara karşı iyi davranın." (Buhârî, Enbiyâ, 1) buyurmuştur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş/ Nebiler Silsilesi - 1

İslam ve İhsan

HZ. HAVVA’NIN (A.S.) YARATILIŞI

Hz. Havva’nın (a.s.) Yaratılışı

HZ. HAVVA (A.S.) NASIL YARATILDI?

Hz. Havva (a.s.) Nasıl Yaratıldı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.