Hangi Peygamber Hangi Özelliklere Sahiptir?

Hangi peygamber hangi özelliklere sahiptir? Hangi ahlaki vasıfta hangi peygamber zirvedir? Cenâb-ı Hakk’ın eşsiz bir mûcizesi ve en müstesnâ bir sanat hârikası olan Peygamber Efendimizin (s.a.v) ahlaki vasıfları...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, yaratılış ve ahlâk itibarıyla, yani hem sûret ve hem de sîret bakımından her yönüyle Cenâb-ı Hakk’ın eşsiz bir mûcizesi ve en müstesnâ bir sanat hârikasıdır. O’nun bütün hâlleri, her bakımdan zirve örnekler, hasletler ve güzellikler meşheridir. Öyle ki, Cenâb-ı Hak:

(Ey Rasûlüm!) Hiç şüphesiz ki Sen, yüce bir ahlâk üzeresin!” (el-Kalem, 4) buyurarak bu hakîkati te’yid etmiştir.

Nebîler silsilesindeki her bir peygamber belli bir ahlâkî vasıfta zirvedir ve bu yönüyle insanlığa bir numûne-i imtisaldir. Şöyle ki:

(Kuran'da geçen diğer peygamberlerin hayatları için tıklayınız...)

Peygamberlerin zirvesi olan Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de ise, Nebîler Silsilesi’nin bütün fârik vasıfları, hepsi bir arada olmak üzere tecellî etmiştir.

Bu bakımdan Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, merhamette zirvedir. Hizmette zirvedir. Tevâzûda, cömertlikte, îsarda zirvedir. Kanaatte, ihsanda, sabırda zirvedir. Yine hayâda, adâlette, affedicilikte de zirvedir.

Şunu ifade etmeli ki bir insan, meslek, istidat ve kâbiliyet bakımından ancak belli birkaç hususta numûne kıvamına gelebilir ve ancak birkaç insana misal olabilir. Hâlbuki Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kendine mahsus husûsiyeti dolayısıyla herkesin başından geçmesi muhtemel olan her hâdisede yegâne misaldir. Zira Cenâb-ı Hak O’nu, insan topluluğu içinde acziyet bakımından en altta bulunan “yetim çocukluk”tan başlatarak, hayatın bütün kademelerinden geçirip kudret ve salâhiyet bakımından en üst noktaya, yani peygamberlik ve devlet reisliğine kadar yükseltmiştir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Andolsun ki, Rasûlullah, sizin için, Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (el-Ahzâb, 21)

Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

–Ailelerine şefkati ile örnektir.

–Zayıflara, kimsesizlere, kölelere merhameti ile örnektir.

–Mücrimlere, af ve müsâmahası ile örnektir.

–Zor zaman ve mekânlardaki sabır, tevekkül ve teslîmiyeti ile örnektir.

–Ganimet karşısında cömertliği ve istiğnâsı ile örnektir.

–Din liderliği ile örnektir. Devlet reisi olarak örnektir.

–İlâhî muhabbet bağına girenlere örnektir.

Rabbin nîmetlerine gark olduğu zamanlar, şükür ve tevâzu hâli ile örnektir.

Peki, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş,[1] nûr saçan bir kandil[2] olan Efendimiz’i bizler nasıl örnek alacağız? Bir kâğıttan okumakla mı? Hayır! Gönül dünyamızda O örneğin tahsîlini yaparak…

İnsan, kitap, defter ve hoca ile zihnî bilgiye ulaşabilir. Lâkin bunlar insanı kalbî bilgiye eriştirmez. Kalbî bilgi için gerekli olan, muhabbettir. “Kişi sevdiği ile beraberdir.”[3] hadîsinin muhtevâsına giren bir muhabbet. Bir gölgenin sahibine olan mutlak itaat, teslîmiyet ve sadâkati gibi, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i takip etmek ve O’na benzemeye çalışmak. İşte böyle bir muhabbet, kişiyi Allah Rasûlü’nün hâliyle hâllendirip, edebiyle edeplendirir ve kişiyi kalbî bilgiye ulaştırır.

Öyleyse, hayatımızın ve gönlümüzün merkezinde her zaman Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bulunacak. O’nun emsâlsiz örnek şahsiyeti, karakterimizin yegâne mîmârı olacak. Böylece Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği bir kul hâline ulaşacağız, inşâallah.

Zira buyrulur:

(Habîbim!) De ki:

«–Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana tâbî olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.»” (Âl-i İmrân, 31)

Demek ki Rabbimiz’e olan sevgimizin en büyük göstergesi, Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e ne kadar tâbî olabildiğimizdir. Cenâb-ı Hakk’ın rızâ ve muhabbetini ümid ediyorsak, kendimizi dâimâ muhasebe ve murâkabe etmeliyiz:

–Hayatımızın her safhasında Peygamber Efendimiz’le hâl, ahlâk, amel ve istikâmet itibariyle ne kadar beraberiz?

‒Darlıkta ve bollukta ne kadar O’nunla beraberiz?

‒Çilelerde ve zaferlerde ne kadar O’nunla beraberiz?

–Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ümmetine çok müşfik ve merhametli. Ya biz Oʼnu ne kadar seviyor, Oʼnun şefkat ve merhametini ne kadar sergileyebiliyoruz?

‒Yetimler, garipler, kimsesizler karşısında ne kadar O’nunla beraberiz?

‒Ne kadar O’nun civârındayız? O, bizler için ne nisbette fiilî bir kıstas? Hayatımızın her alanında Allah Rasûlüʼnün ölçüleriyle ne kadar beraberliğimiz var? Aramızdaki mesafe ne kadar?..

Şu hakikati de hiçbir zaman unutmayacağız:

Bu cihan, O’nun gibi müstesnâ bir gönlü hiç görmedi…

Yer ve gökler O’nun gibi muhteşem ve temiz bir kalbe şahit olmadı…

Ebedî saâdetin rahmet esintileri, dâimâ O’nun fazîlet ufuklarından yükseldi. O, öyle yüce bir ahlâk muallimiydi ki; O’na vâsıl olan her gönlü fazîlet semâsında yıldızlaştırdı.

Cenâb-ı Hakk’a sonsuz şükürler olsun ki biz âciz kullarını meccânen, yani bir bedel ödemeksizin Habîb-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ümmeti olmakla şereflendirdi. Bu ilâhî lûtfun hakîkatine ererek Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in muhabbetine lâyık olabilmenin yolu, O’nun Sünnet-i Seniyye’sine sımsıkı sarılmak ve O’nun ahlâkı ile ahlâklanmaktır.

Ne mutlu o mü’minlere ki, Allah ve Rasûlü’nün muhabbetini her şeyin üstünde tutarlar ve yabânî bahçelerin sahte çiçeklerine aldanmazlar!..

Cenâb-ı Hak, cümlemize Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in örnek şahsiyetinden hisseler alabilmeyi nasîb eylesin!

O’na itaat, hürmet, muhabbet ve bağlılıkta ashâb-ı kirâm misâli bir gönül coşkusu ihsan buyursun.

Lûtf u keremiyle bizleri Efendimiz’in şefaatine nâil eylesin ve ömür boyu her hâlimizi O’nun feyz ve rûhâniyetiyle müzeyyen kılsın.

Âmîn…

Dipnotlar: [1] Bkz. el-Enbiyâ, 107.  [2] Bkz. el-Ahzâb, 46.  [3] Bkz. Buhârî, Edeb, 96.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ekim Sayı: 196

İslam ve İhsan

PEYGAMBERLERİN MESLEKLERİ NELERDİR?

Peygamberlerin Meslekleri Nelerdir?

KUR’AN’DA ADI GEÇEN PEYGAMBERLER VE MUCİZELERİ

Kur’an’da Adı Geçen Peygamberler ve Mucizeleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.