Hac Esnasında Peygamberimize Sorulan Sorular

Hac yaparken peygamberimize neler sorulmuştur? Peygamberimiz nasıl cevap vermiştir? Bu cevaplarla ilgili alimler ne fetva vermişlerdir? Bununla ilgili hadisler nelerdir? Bu hadislerden ne anlamalıyız? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a) şöyle buyurur:

“Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz Vedâ Haccı’nda, insanlar mes’elelerini sorup öğrensin diye Minâ’da durdular. Yanlarına biri gelip:

«‒Bilemedim de kurban kesmeden tıraş oldum?» dedi. Efendimiz (s.a.v):

«‒Kurbanını kes, günâhı yok!» buyurdular. Diğeri gelip:

«‒Bilemedim de şeytan taşlamadan evvel kurban kestim?» dedi. Efendimiz (s.a.v):

«‒Şeytanı taşla, günâhı yok!» buyurdular.

Nebiyy-i Mükerrem (s.a.v) Efendimiz’e (o gün Remy, nahr, halk, tavâf gibi Bayram günü yapılacak amellerden) takdîm veya tehir edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki cevabında: «Yap, günâhı yok!» buyurmuş olmasınlar!” (Buhârî, İlim, 23)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

Âlimlerimiz, binekteyken, yürürken, dururken yani her hâlukârda insanları aydınlatmalıdır.

Allah’a itaatle meşgul olan âlime sual ve fetvâ sormak, onunda buna cevap vermesi câizdir. Çünkü âlim bir tâati bitirdiğinde hemen diğer bir tâate koşar. Nitekim burada Efendimiz (s.a.v) haccın menâsikini sırayla yerine getirirlerken Cemrelerin yanında kendilerine pekçok suâl tevcih edilmiştir.

Âlimlerimiz, haccın Şeytan taşlamak, Kurban kesmek, Tıraş olmak ve İfâda Tavâfı gibi rükünlerini sıra ile yapmanın sünnet mi yoksa vâcib mi olduğu husûsunda ihtilâf etmişlerdir. İmâm Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik ve benzerleri, vâcib olduğunu söyleyerek bunların sırasını değiştirenlerin keffâret olarak bir kurban kesmeleri gerektiğini ifâde etmişlerdir. Her iki tarafın da delillerinin tafsîli fıkıh kitaplarımızda mevcuttur.

Sırayı gözetmenin vâcib olduğunu söyleyenlere göre Peygamber Efendimiz’in bu hadîs-i şerîfteki kasdı “Bilmeyerek yaptığınız için günah yoktur, ancak fidye gerekir” şeklindedir.

İslam ve İhsan

VEDA HACCINDA PEYGAMBERİMİZİN ÜMMETE ÖNEMLİ İKAZI

Veda Haccında Peygamberimizin Ümmete Önemli İkazı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.