Görme Engelli Çocukla Nasıl Oyun Oynanır?

Oyun, zihinsel yada fiziksel engele sahip olan çocukların farkındalık kazanma, kabullenme ve sosyal uyum gösterme aşamalarında oldukça etkin bir biçimde kullanılabilir. Çocuk oyunla kendini, yetenek ve yeterliliklerini fark ederek, yetersizliklerine sağlıklı çözümler bularak, geçmiş, şimdi ve geleceği, yeniden organize ederek sorunlarıyla baş eder. Peki görme engelli çocuklarla nasıl oyun oynanır?

Görme engelli bir çocuğun diğer arkadaşlarıyla zorlanmadan oynayabileceği oyunlar hazırlayabilirsiniz. Nasıl mı? İşte böyle...

TEMA SEÇİN

Her iki tarafında keyifle oynayabileceği duyusallığı harekete geçiren oyunlar oynamakta yarar var. Seçeceğiniz tema, tüm faaliyetleri içeren ortak bir konu olmalıdır. Oyun içerisinde yalnızca meslekleri değil, mesleklerle ilgili mekanları da ayarlayın.

Mesela, plaj temalı bir parti konsepti oluşturabilirsiniz ve plaj alanını kendi bahçenizde hazırlayabilirsiniz.

AKTİVİTELERİ DEĞİŞTİRİN

Oyunlarınızı çeşitlendirmek adına hem duyusal hemde işitsel oyunlar ekleyin. Dokunmayı gerektirecek oyunlar onların hoşlarına gidecektir. Diğer çocuklarında oyundan zevk alması için bu oyunlara bulmacalı bir şeylerde ekleyebilirsiniz. İçinde kum olan taslarda oyuncak bulma oynanabilir.

SES VE KOKULU OYUNLAR SEÇİN

Bir duvara tencere, kaşık, çatal ve tabak asın daha sonra bunlara vurarak hangi sesi çıkardığını bulmalarını isteyin. Farklı bir seçenek olarak da çocuklara jelibonlar verin hangisinin ne aromalı olduğunu bulmaya çalışmalarını sağlayın.

TOP HAVUZU YAPIN

Topları farklı dokulardan seçerek bir havuz oluşturun. Çocuklardan sert ya da yumuşak topları bulmasını isteyin.

KOKULU BOYA KALEMLERİ İLE RESİM ÇİZİN

Çocuğunuza daha öncesinde çileğin kırmızı, muzun sarı veya portakalın turuncu renkte olduğunu öğrettiyseniz, resim yada hayallerinde hangisinin neye benzediğini kokulu kalemler ile çizmesini isteyebilirsiniz.

Kaynak: Kadınlar Kulübü

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.