Ebû Süfyan ve Heraklius Konuşması

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dürüstlüğüne düşmanları bile şahitlik etmişti… Peki, Bizans İmparatoru Heraklius’un Ebû Süfyan’a sorduğu sorular neyi ortaya koydu?

Ebû Süfyan -radıyallâhu anh-, Müslüman olmadan önce, İslâm düşmanlarının önde gelenlerinden biriydi.

EBÛ SÜFYAN VE HERAKLİUS ARASINDA GEÇEN KONUŞMA

Bir zamanlar, ticâret için Şam’a gittiğinde, Bizans Kralı Herakliyus ile uzun bir konuşma yapmıştı. Ebû Süfyan -radıyallâhu anh-, o konuşmayı naklederken şöyle der:

“…Herakliyus bana:

«–Peygamberlik iddiâsında bulunmazdan evvel, O’nu hiç yalancılıkla ithâm etmiş miydiniz?» diye sordu.

«–Hayır!» dedim.

«–Hiç sözünde durmadığı olur muydu?» dedi.

«–Hayır! Verdiği sözü muhakkak tutar, ancak biz şimdi O’nunla bir müddet antlaşma hâlindeyiz. Bu müddet zarfında ne yapacağını bilmiyoruz!» dedim. O’nu kötülemek için araya sokuşturacak bundan başka bir söz bulamadım!..

«–O zât size neleri emrediyor?» diye sordu. Ben de:

«–O; “Yalnız Allâh’a kulluk ediniz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız, atalarınızın îmân ettiklerini söyledikleri şeyleri terk ediniz.” diyor ve bize namaz kılmayı, sadâkati, iffetli yaşamayı ve akrabâ ile ilgilenmeyi emrediyor.» dedim…

Herakliyus şöyle dedi:

«–Ben sana; bu iddiâsından önce O’nu hiç yalanla ithâm ettiniz mi, diye sordum, sen; hayır, dedin. Böylece anladım ki O, ne insanlara ne de Allâh’a yalan söyleyecek biri değildir.

Hiç sözünde durmadığı oldu mu, diye sordum; hayır, dedin. Peygamberler de böyledir, sözlerinden aslâ dönmezler…»

Herakliyus tekrar:

«–Size ne emrediyor?» diye sordu.

«–Sâdece Allâh’a kulluk, namaz, sadâkat, iffetli yaşamak ve sıla-i rahim.» dedim. Bunun üzerine Herakliyus şöyle dedi:

«–Eğer bu dediklerin doğru ise O zât, çok yakın bir zamanda şu ayaklarımın bastığı yerlere bile hâkim olacaktır…»” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 6; Müslim, Cihâd, 74)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN İSLAM’A DAVET MEKTUPLARI

Peygamber Efendimiz’in İslam’a Davet Mektupları

SIDK / SADAKAT İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Sıdk / Sadakat ile İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.