Gıybetten Ötürü Başınıza Ne Geleceğini Bir Bilseydiniz!

Gıybetten uzak durmanın faydası nedir? Peygamber Efendimiz (s.a.v) yaşadığı hadise üzerinden tüm Müslümanları uyarıyor...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ömrünün tamamını fedakârlığın zirvesinde yaşadı. Rabbimiz, hiçbir beşere lûtfetmediği Mîrâc’ı, O’na ihsan ve ikram buyurdu. Yedi kat semâ, Cennet, Cehennem ve Sidre-i Müntehâ kendisine ziyaret ettirildi. Sonrasında Cenâb-ı Hak ile baş başa bir mülâkat gerçekleşti. Bizler bu yakınlığın mâhiyetini tam olarak bilemiyoruz. Lâkin Rasûlullah Efendimiz, bize o müstesnâ yolculuktan, müşâhede ettiği bazı sahneleri naklediyor.

Hiç şüphesiz ki bu sahneler, Hakk’a yakınlık yolculuğunda olan bir mü’minin dikkat etmesi gereken, üzerinde hassâsiyetle durması gereken çok mühim noktalar.

GIYBETTEN ÖTÜRÜ BAŞINIZA NE GELECEĞİNİ BİR BİLSEYDİNİZ!

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Mîraç’ta rastladığı bir topluluğun bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmaladıklarını gördü. Bunların kimler olduğunu Cebrâil’e sorunca, o şöyle cevapladı:

“–Bunlar, (gıybet etmek sûretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve namuslarıyla oynayanlardır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4878; Ahmed, III, 224)

Rabbimiz mü’minlerin vasıflarını zikrederken, onların boş ve faydasız şeylerden yüz çevirdiklerini bildiriyor. (Bkz. el-Mü’minûn, 3)

Efendimiz de bir hadîs-i şerîflerinde mü’mini şöyle târif ediyor:

“Mü’min, ırza, namusa dil uzatan, lânet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse değildir.” (Tirmizî, Birr, 48; İbni Hanbel, I, 405)

Yani dilimiz dâimâ rahmet lisânı olacak. Ya hayır söyleyeceğiz yahut susacağız. (Buhârî, Edeb 31, 85, Rikāk 23.) Bunu kendimize şiar edineceğiz.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Mart Sayı: 200

İslam ve İhsan

GIYBET NEDİR? GIYBET (DEDİKODU) İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Gıybet Nedir? Gıybet (dedikodu) İle İlgili Ayet ve Hadisler

GIYBET NEDİR?

Gıybet Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.