Fasit Evlilik Nedir?

İslam’da fasit evlilik nedir? Fasit sayılan evlilikler ve fasit evliliğin sonuçları.

Meydana gelme (in’ikad) şartları tam olmakla birlikte sıhhat şartlarında eksiklik bulunan evliliğe “fâsit evlilik” denir. Evlenme ehliyeti, icap ve kabul gibi ana unsurlardan birisi olmaksızın yapılan evlilik ise “bâtıl evlilik” adını alır.

İbadetler konusunda fâsit ve batıl terimleri eş anlamda kullanılır. Namazın fâsit veya bâtıl olması aynı anlamı ifade eder. Burada ibadetin, ibadet olmaktan çıkması ve bozulması kasdedilir. Bu konuda mezhepler arasında bir görüş ayrılığı yoktur. Evliliğin ise özel bir durumu vardır. Çünkü nikâh akdi bir yönüyle ibadetlere benzer. Yukarıda da belirttiğimiz gibi nikâh nâfile ibadetlerden daha faziletli olup, insan türünün sürekliliğine, nesep temizliğine ve ahlakın güzelliğine hizmet eder. Bu yüzden de nikâh ibadetlerden sayılır. Evlilik başka bir yönüyle de muâmelelere benzer. Çünkü başka bir takım sözleşmelerde olduğu gibi nikâh da icap ve kabul ile yapılır, şahit bulundurmak gerekir ve kadın mehir adı verilen bir bedel alır. Bu nitelikler ibadetlerde bulunmadığı için, nikâh muâmelâttan sayılır.[1]

Hanefîler diğer ticari ve medeni muâmelelerde olduğu gibi nikâh akdinde de fâsit ve batıl ayırımı ilkesini benimsemişlerdir. Fâsit nikâh, özellikle kadın ve doğacak çocuklar lehine bir takım kolaylık ve haklar getirdiği için müctehitler arasında durumu ihtilaflı olan bir takım evlilikler fâsit çeşidine sokulmuştur. Bununla birlikte nikâh çeşitlerinin hangisinin fâsit, hangisinin de batıl kapsamına girdiği kesin çizgilerle ayrılmış değildir. Bu konuda Hanefî müctehitleri arasında da görüş ayrılıkları vardır. Biz aşağıda başlıca fâsit nikâh kapsamına giren evlilikleri maddeler halinde vereceğiz ve bu arada görüş ayrılıklarına da işaret edeceğiz.

FASİT SAYILAN EVLİLİKLER

1) Şahitsiz olarak akdedilen evlenme fâsittir.

2) Karısının kız kardeşini, hala veya teyzesini bir nikâh altında toplamak, sıla-i rahmin kesilmesine yol açabileceğinden nass’la yasaklanmıştır.[2] İşte bir kimse iki kız kardeşi veya eşi ile birlikte bu eşinin hala veya teyzesini bir nikâh altında toplarsa, sonraki tarihli evlilik fâsit olur.

3) Evli bir kadınla, evli olduğunu bilmeksizin yapılacak evlenme fâsittir. Çünkü evli bir kadının boşanıp veya kocası vefat edip de iddetini tamamlamadıkça evlenmesi caiz değildir.[3] Meselâ; kocası uzun süredir kayıp olan bir kadın onun vefat ettiğini veya kendisini boşadığını haber alıp da, başka bir erkekle evlense, ancak daha sonra eski kocasının sağ olduğu ve kendisini boşamadığı sabit olsa, ikinci erkek bu durumu bilmeden evlenmişse ikinci evlilik fâsit olur.

4) Bir kimsenin üç talakla boşadığı karısı ile hulle’den önce yeniden evlenmesi fâsittir. (bk. “Hulle” konusu) İmam Ebû Hanîfe’ye göre burada tarafların evlenme yasağını bilip bilmemeleri sonucu değiştirmez. İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre, evlenme yasağını bildikleri takdirde nikâh bâtıl olur.

5) Evlenmeleri ebedi olarak yasak bulunan kan, sıhrî veya süt hısımlarından birisi ile bilerek veya bilmeyerek akdedilecek nikâh, Ebû Hanîfe’ye göre fâsit; Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise bâtıldır. Ancak böyle bir evlilik yanlışlıkla yapılmışsa taraflara şüpheden dolayı had cezası uygulanmaz. Küçük yaşta ayrılıp birbirinden habersiz yaşayan iki öz veya süt kardeşin bir gün karşılaşıp, akraba olduklarını bilmeksizin evlenmesi gibi. Böyle bir durumda hısımlık ortaya çıkınca derhal ayrılmaları gerekir.

6) Süresi sınırlı (muvakkat) nikâh fâsittir. Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre süresi belirlenen nikâh akdi fâsit olur. Bu üç müctehid geçici nikâhı, mut’a nikâhına kıyas etmiştir. Bir erkeğin evlenme engeli bulunmayan bir kadına şahitlerin huzurunda; “Seni şu kadar mehir karşılığında bir ay süreyle veya hac yolculuğu sonuna kadar kendime eş olarak aldım” dese, kadın da kabul etse, geçici (muvakkat) nikâh söz konusu olur. Diğer yandan sürenin sözle ifade edilmesi gerekir. Kocanın süreyi niyetinden geçirmesi nikâhı etkilemez. Diğer yandan bir kimse yalnız gündüzleri birlikte olmak üzere bir kadınla evlense nikâhları caiz olur. Böyle bir evlilik muvakkat nikâh kapsamına girmez. Böyle bir kadına “gündüzcü (nehâriye)” denir.

Ebû Hanîfe’nin müctehit öğrencilerinden Züfer İbn el-Huzeyl (ö.158/­775)’e göre geçici (muvakkat) nikâh geçerli olup, süre şartı geçersizdir. Çünkü bu fâsit bir şart olup, böyle bir şarttan dolayı nikâh akdi iptal edilemez ve sürekli olarak meydana gelmiş olur.[4]

Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre de geçici nikâhlar geçerli değildir. Ancak böyle bir nikâhın caiz oluşu Abdullah İbn Abbas (r. anhümâ)’dan nakledilmiş ve Atâ ile Tavus’un da aynı görüşte oldukları belirtilmiştir. Bununla birlikte İbn Abbas’ın bu görüşten döndüğü de nakledilmiştir.[5]

FÂSİT EVLİLİĞİN SONUÇLARI

1) Fâsit evlilikte, eşlerin evliliği sürdürmeleri caiz değildir. Derhal ayrılmaları gerekir. Aksi halde hakim tarafından zorla ayrılırlar. Hakim ayırdıktan sonra cinsel birleşme olursa zina cezası uygulanır.

Diğer yandan kimi fâsit evlilik çeşitlerinde yeniden geçerli nikâh akdetmek sûretiyle eksikliği gidermek mümkündür. Meselâ; şahitsiz nikâh akdinde, yeniden şahitlerin önünde nikâh akdedilebilir. Yine geçici nikâh, yeniden süresiz olarak kıyılabilir. Ancak kan, sıhrî veya süt hısımlığı gibi mutlak evlenme engeli olan durumlarda eksikliği tamamlama imkânı bulunmaz.[6]

2) Fâsit evlilik, cinsel birleşmeden önce hiçbir sonuç doğurmaz. Burada gerçek bir evlilik söz konusu olmadığı için “halvet-i sahîha” cinsel birleşme hükmünde değildir. Eşlerin kimsenin göremeyeceği ve ansızın gelemeyeceği bir yerde başbaşa kalmalarına “halvet-i sahîha” denir.

3) Cinsel birleşme olmuşsa şu sonuçlar doğar: Kadın emsal mehirle, miktarı belirlenmiş olan mehirden az olanına hak kazanır. Mehir miktarı önceden belirlenmemişse emsal mehir alır.[7]

Doğacak çocuğun, baba bakımından nesebi sabit olur. Ancak bunun için çocuk, evlilikten en az altı ay sonra ve en geç bir yılın içinde doğmuş bulunmalıdır.

Sıhrî hısımlık doğar, iddet ve iddet süresince nafaka gerekir. İddet dışında nafaka ile miras sahih nikâha ait olup, fasit nikâh bunlara hak kazandırmaz.[8]

Bu ayrılık boşama sayılmaz ve bu nedenle boşama sayısında bir eksilme olmaz.

Mâlikilere göre evlenme engeli bulunan yakın hısımı ile bilmeyerek evlenme durumunda, şüphe yüzünden had cezası düşer, nesep sabit olur, doğacak çocuğun malı yoksa bakımını baba üstlenir ve aralarında babalık - çocukluk yönüyle miras da cereyan eder.[9]

Dipnotlar:

[1] İbadet ve muamelelerde fesât ve butlan için bk. Serahsî, el-Mebsût, XIII, 23 vd.; Kâsânî, age, V, 304; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kâdir, V, 227 vd.; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, IV, 1Ş6; Ömer Nasuhî Bilmen, İstilâhât-ı Fıkhıyye, Kamusu, II, 22 vd.; Döndüren, age, s. 57, 58, Delil, Ticaret ve İkt. İlmihali, s. 214 vd. [2] bk. Nisâ’, 4/23; Buhârî, Nikâh, 27; Müslim, Nikâh, 33, 34, 36, 40. [3] bk. Nisâ, 4/24; Kâsânî, age, II, 268, 269. [4] bk. Kâsânî, age, II, 256 vd.; İbn Âbidin, age, II, 481, 484, 825; Mevsılî, el-İhtiyâr, III, 86, 87. [5] bk. Cezîrî, el-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, IV, 116, 117; Bilmen, age, II, 25. [6] Kâsânî, age, II, 335; el-Fetâvâ’l-Hindiyye, I, 330, 331; Döndüren, «Nikâh» mad. Şamil İslâm Ansik., V, 101, 102. [7] Kâsânî, age, II, 335; el-Fetâvâ’l-Hindiyye, I, 330. [8] Bilmen, age, II 22 vd. [9] Bilmen, age, II, 24.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MUTEBERLİK BAKIMINDAN EVLİLİĞİN ÇEŞİTLERİ

Muteberlik Bakımından Evliliğin Çeşitleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.