Faizin Hükmü Nedir?

Faiz nedir? Faiz neden haramdır? Faiz alıp vermenin dinimizdeki hükmü nedir? Faizin Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerdeki yeri, çeşitleri ve zararları.

Karşılıksız mal elde etme esâsına dayanan faiz/ribâ, zâhirde, insanlara yardım ve kolaylık gibi görünse de hakikatte zor durumdaki insanların çâresizliğini istismâr etmekten başka bir işe yaramaz. Bu sebeple büyük bir kul hakkı ihlâlidir.

FAİZİN HÜKMÜ VE ZARARLARI

Dînî ve ahlâkî duyguları söndüren ve ekonominin içini kemiren habis bir urdur. Zenginin daha çok güçlenmesine, muhtâcın da daha çok ezilmesine sebep olur. Böylece toplum kesimleri arasında derin uçurumlar meydana getirir. Hâlbuki meşhur iktisatçıların tâbiriyle ekonomik olarak en iyi seviyede bulunan toplum, enflasyon ve faiz oranlarını sıfırlayan toplumdur.

Bunun yanında faizin; sun’î fiyat artışına yol açmak; diğergamlık, yardımlaşma, dayanışma, muhabbet, merhamet ve şefkat gibi ahlâkî duyguları zaafa uğratmak; bencilliği ve menfaatperestliği körükleyip para ve nüfuz kazanma hırsını kamçılamak gibi pek çok zararları vardır.

Faiz, insanları çalışıp kazanmak ve üretim ile meşgul olmaktan uzak tutar. Faize alışan insanlar, ziraat, zanaat ve ticaret gibi temel kazanç yollarını terk ederler. Geriye para ile para kazanmak kalır ki, bu da üretimi azaltan zararlı bir durumdur.

Faiz, büyük çekişmelere ve ardı arkası kesilmeyen husûmetlere sebep olur. Akitler arasında, düşmanlık ve husûmete sebep olma bakımından faiz gibisi yoktur. Faizin en kötü yönü de insanın ona mübtelâ/tiryaki olup bir türlü kurtulamayışıdır.

Faiz sayesinde, yorulmadan para ile para kazanmak, bazı insanların hoşuna gitse de bu durum fertlerin ve toplumun aleyhinedir. Hatta uzun vâdede toplumdaki emek-sermâye münâsebetlerini altüst ettiğinden, sonunda bizzat faiz yiyen kişilerin de aleyhine dönmektedir.

Kur’ân-ı Kerim’de, Allah ve Rasûlü’nün faizle meşgul olanlara harb ilan ettiği bildirilmiştir.[1] Diğer bir âyet-i kerimede şöyle buyrulur:

“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar. (Bakara, 275)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de kazançların en şerlisinin faizle elde edilen mal olduğunu bildirmiştir.[2] Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ümmetini bu büyük günahtan uzaklaştırmak için, faiz yiyene, yedirene, faizli işlemler yapan memurlara ve bu tür anlaşmaların şahitlerine lânet etmiş, günah bakımından hepsinin eşit seviyede olduğunu bildirmiştir.[3]

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in faize yardımcı olan herkese lânet etmesi, İslâm toplumunda faizciliğe hiç yer olmadığını, kimsenin ona bulaşmaması gerektiğini en açık bir şekilde anlatmak ve bütün kötülük ve fesat kapılarını kapatmak içindir.

Faiz bütün dinlerde haram kılınan bir günahtır. Çünkü onun zararı açıktır. Âyet-i kerimelerde bunun Yahûdilere de yasaklandığı ifade edilir.[4]

Günümüzde faizsiz bir ekonominin imkânsız olduğunu düşünmek yanlıştır. Faizsiz bir ekonomi pekâlâ mümkündür. Nitekim bunu başaran toplumlar mevcuttur. İslâm, faizi şiddetle yasaklamış, buna mukâbil ortaklık usûlüyle malı çalıştırıp büyütmeyi tavsiye etmiştir. Çünkü bu usûl herkesin faydasınadır. Bunun yanında, imkân nisbetinde Allah için borç vermeyi (karz-ı hasen) teşvik etmiş ve darda kalan bir kimseye verilen borcu sadakadan daha faziletli saymıştır. Diğer taraftan, zekât ve sadakayı da emrederek topluma tam bir iktisâdî istikrâr ve nizâm kazandırmıştır.

Dipnotlar:

[1] Bakara, 278-279. Bir de Mâide Sûresi’nin 33. âyetinde yeryüzünde fesat çıkaran ve yol kesen kimseler için buna benzer bir ifade kullanılmıştır: “Allah ve Rasûlü’ne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkarmaya (hak düzeni bozmaya) çalışanların cezası…”. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Allah’ın harp ilan ettiği üçüncü bir grubu daha zikreder. Onlar da Allah dostlarına düşmanlık edenlerdir. (Buhârî, Rikâk, 38) Bunlardan başka hiçbir âsî ve günahkâra, bu derece şiddetli bir tehditte bulunulmamıştır. [2] İbn-i Ebî Şeybe, VII, 106/34552; Vâkıdî, III, 1016; ; İbn-i Kesîr, Bidâye, V, 13-14. [3] Müslim, Müsâkât, 106. Ayrıca bkz. Buhârî, Büyû’, 24, 25, 113; Ebû Dâvûd, Büyû, 4/3333; Tirmizî, Büyû’, 2/1206; İbn-i Mâce, Ticârât, 58. [4] Nisâ, 160-161.

Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA YASAKLANAN ŞEYLER

İslam’da Yasaklanan Şeyler

FAİZ NEDEN HARAM?

Faiz Neden Haram?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.