Faizin Haram Kılınmasının Sebepleri

Faiz nedir? Faizin çeşitleri nelerdir? Faiz neden haramdır? Faizin haram kılınmasının/olmasının sebepleri nelerdir?

Faiz (Riba), haram kazançlardan birisi de faizdir.

FAİZ NEDİR?

Faiz, aynı cinsten olan iki malın birbiriyle değiştirilmesindeki sözleşmede bir taraf için kabul edilen —karşılığı olmayan— bir fazlalıktır. 10 gr. altını 11 gr. altın karşılığında satmak gibi. Bu 1 gram, karşılığı olmayan bir fazlalıktır. İşte bu faizdir.

Faiz haramdır. Faizin haram oluşu Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Faiz yiyen kimseler (kabirlerinden) tıpkı şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak kalkarlar. Onların bu hâli “alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysaki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.” (2/Bakara, 275.)

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve gerçekten Mümin kimseler iseniz, faizden geriye kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resulü ile savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tevbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.” (2/Bakara, 278, 279.)

Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:

—Yedi helak edici şeyden sakının.

—Bunlar nedir, ey Allah’ın Resulü, diye soranlara,

—Allah’a ortak koşmak, efsun yapmak, (Allah’ın haram kıldığı kimseyi) haksız yere öldürmek, yetim malı yemek, faiz yemek, düşmana hücum anında savaştan kaçmak, iffetli kendi hâlinde Mümin kadınlara zina iftirası atmaktır,(Buhârî, “Tıbb”, Müslim, “İmân”, 38, Ebû Dâvûd, “Vesâya”.) diye cevap verdi.

FAİZİN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Faiz iki çeşittir:

Vade Faizi (Nesie Ribası)

Bir cinsten olan iki şeyin birini diğeri karşılığında veresiye satmak veya, cinsleri ayrı fakat ölçü birimleri aynı olan iki şeyden birini diğeri karşılığında veresiye olarak değiştirmektir.

Bu değiştirmede miktarlarının aynı veya farklı olması arasında bir fark yoktur.

Mesela: Bir kimseye bir yıl vade ile satılan 50 gr. altını vade sonunda 55 gr. olarak almak veya bir kimseye kışın satılan bir kile buğdayı yazın harman zamanında, bir buçuk kile buğday olarak almak gibi.

Yine bunun gibi, bir kimseye kışın satılan bir kile buğday karşılığında yazın iki kile arpa veya kışın satılan iki kile arpa yerine yazın yine iki kile arpa almak da caiz değildir, faizdir.

Kur’an-ı Kerim’de yasaklanan faiz, budur. Bunun haram olduğu hususunda İslam âlimleri görüş birliği etmişlerdir. Bu, tartışmasız olarak büyük günahlardandır.

İslamiyet’ten önce cahiliye devrinde bilinen faiz bu idi. Biri diğerine altın veya gümüş, belli bir para borç verirdi. Aralarında kararlaştırdıkları vadeye göre geçen süre için belli bir miktar da fazladan ödeme yapılacağını önceden şart koşarlardı. Herhangi bir borçta vade geldiği zaman borçlu borcunu ödeyemeyecekse alacaklısına “veremeyeceğim artır” derdi. Yine buna bir miktar daha faiz eklenir ve böylece her vade yenilendikçe borcun miktarı da artardı. Öyle ki faiz ana paranın bir veya birkaç katını bulduğu olurdu.

Fazlalık Faizi (Ribe’l-Fadl)

Ölçü birimleri aynı olan malları kendi cinsleriyle peşin olarak değiştirirken elde edilen fazlalıktır.

Altın, gümüş, buğday, arpa, tuz ve hurma gibi maddeler, kendi cinsleriyle; mesela altın altın ile, gümüş gümüş ile, buğday buğday ile, arpa arpa ile, tuz tuz ile ve hurma hurma ile peşin olarak değiştirilirken miktarlarının eşit olması gerekir. Bunlardan birinin miktarı fazla olursa bu fazlalık, faiz olmuş olur. Ancak değiştirilen faiz ile ilgili malların cinsleri ayrı olursa, o takdirde faiz söz konusu olmaz. 10 gr. altının 100 gr. gümüş karşılığında peşin değiştirilmesi gibi. Bu örnekte her ne kadar ölçü birimleri aynı ise de cinsleri ayrı olduğu için fazlalık faiz olmuyor.

Değiştirilen malların yenisiyle eskisi, kaliteli olan ile kalitesiz olanı arasında bir fark yoktur.

Kaliteli bir buğday ile kalitesiz bir buğday değiştirilirken de eşit olmaları gerekir. Aksi takdirde fazlalık faiz olur.

Altın ile altın ve gümüş ile gümüş de satıldığı takdirde bunlardaki sanata ve kaliteye itibar olunmaz ve bunlar için ayrıca bir kıymet takdir edilmez.

Faizin bu çeşidi de haramdır. Bunun haram oluşu sünnetle sabittir.

Peygamberimiz (s.a.v.), beni Adiy el-Ensârî’nin kardeşini Hayber’e vali göndermişti. Bu zat Hayber’den Cenib denilen iyi cins bir hurma getirip Peygamberimize takdim etti. Peygamberimiz,

—Hayber’in bütün hurmaları böyle midir, diye sordu.

O zat,

—Hayır, vallahi, ey Allah’ın Resulü, biz bunun bir ölçeğini iki ölçek ile iki ölçeğini de üç ölçek hurma ile alıyoruz, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz,

—Böyle yapma, adi hurmayı para ile sat, sonra bu para ile (istediğin kadar) iyi cins hurma al, buyurdu. (Buhârî, Buyu’”, 89, Müslim, “Müsâkât”, 18.)

Yine Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Altın, altın ile gümüş, gümüş ile buğday, buğday ile arpa, arpa ile hurma, hurma ile ve tuz, tuz ile misli misline ve birbirine eşit olarak peşin satılırlar. Ama bunların cinsleri değişecek olursa istediğiniz gibi satın.” (Buhârî, Buyu’”, 78, Müslim, “Müsâkât”, 15.)

Hadis-i Şerif’te sayılan altın, gümüş, buğday, arpa, hurma ve tuz gibi mallarda faiz işlemi olduğunda mezhep imamları söz birliği etmişlerdir. Bunlara kıyasla diğer mallarda da faiz işlemi olacağı konusunda ise —zahiriler hariç— dört mezhep imamı arasında görüş ayrılığı yoktur. Sadece ortak illet konusunda farklı görüşleri vardır.

Hanefilere göre, bir malda faiz olabilmesi için iki illet (vasıf) bulunması şarttır: Cins ve ölçü birliği.

Bu iki illet, hangi mallarda olursa olsun, bulunduğu zaman peşin olarak satışlarda fazlalık faiz olduğu gibi, fazlalık olmasa bile veresiye satış da caiz değildir.

Mesela bir kile buğdayı peşin olarak bir buçuk kile buğday karşılığında satmak haram olduğu gibi, bir kile buğdayı yine bir kile buğday karşılığında vadeli satmak da haramdır.

Çünkü Peygamberimiz, faiz ile ilgili malların eşit olarak ancak peşin satılabileceğini bildirmiştir.

Diğer taraftan demir, bakır, kireç gibi değişimi tartı ile yapılan maddeleri de kendi cinsleriyle peşin olarak farklı ağırlıkta, veresiye olarak eşit veya farklı satmak da faizdir.

İki illetten (vasıftan) hiçbiri bulunmaz ise hem peşin satışta fazlalık, hem veresiye ve vadeli satış, ikisi de helal olur.

Mesela ağırlık ölçüsüne bağlı altın, ölçek ölçüsüne bağlı buğday ile peşin veya veresiye olarak satışları —nasıl olursa olsun— caizdir. Çünkü hem cinsleri hem de ölçü birimleri aynı değildir.

Eğer iki mal arasında iki illetten yalnız biri bulunursa peşin olarak satış caiz iken, veresiye satış helal olmaz.

Mesela: Bir ölçek buğdayı iki ölçek arpa karşılığında peşin olarak satmak caizdir. Bunun gibi aynı ağırlıktaki bir altın, iki kat ağırlıktaki gümüş karşılığında peşin olarak satılabilir. Ancak bunların veresiye satışı caiz değildir. Bu iki örnekte de cinsleri ayrı olduğu hâlde ölçü birimleri aynıdır.

Uzunluk ölçüleriyle ölçülen ve sayılan mallarda fazlalık faizi cereyan etmez.

Mesela: On yumurta on beş yumurta ile beş metre kumaş yedi metre kumaş ile peşin olarak değiştirilebilir.

Birbirine çok benzeyen Vade faizi (Nesie ribası) ile ödünç verme arasındaki fark, ödünçte vadenin bağlayıcı olmamasıdır. Yapılan anlaşma gereği, bedeli belli bir vade sonunda verilmek üzere satın alınan bir malın bedelini vadesinden önce alacaklının isteme hakkı olmadığı gibi, borçlu da ödeme mecburiyetinde değildir.

Fakat ödünç öyle değil, alacaklı her an ödünç verdiği şeyi isteme hakkına sahip olduğu gibi, borçlu da her istendiği anda onu ödemek mecburiyetindedir.

FAİZİN HARAM OLMASININ SEBEPLERİ

Faiz haramdır ve büyük günahlardandır.

Şüphe yok ki Cenab-ı Hakk’ın haram kıldığı her şeyde bizim için birtakım zararlar vardır. Bu zararlardan korunmamız, Allah’ın yasakladığı şeylerden sakınmakla mümkündür.

Faiz de, böyle birtakım zararları olan bir yasaktır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  1. Faiz, karşılığı olmayan bir kazançtır. Verilen yüz gram altına karşılık, alınan yüz on gramda on gram, karşılıksız alınmış demektir. Oysa insanların malları, canları gibi dokunulmazdır. Başkasına ait olan bir malı karşılıksız almanın izahı yoktur.
  2. Faiz, fiyatları artırır.

Faizli kredi kullananlar faizi de maliyete ekledikleri için fiyatların artmasına ve tüketicinin geçim darlığı çekmesine sebep olur.

  1. Faiz, insanları çalışıp kazanmak ve üretim ile meşgul olmaktan alıkoyar. Çünkü ellerinde bulunan sermayeyi faize vermek suretiyle artırıp geçinen kimseler ticaret ve sanatla uğraşma zahmetine katlanmak istemezler. Bu sebeple yüksek üretim yapmaya yetenekli olan birçok kimseden iş dünyası mahrum kalır. Hâlbuki toplum, ticaret ve sanat gibi faaliyetlerle refah düzeyine erişir.
  2. Faiz, insanları birbirlerine borç vermek suretiyle yardımlaşmalarına, birbirlerinin dert ve sıkıntıları ile ilgilenmelerine engel olur. Bu ise toplum bireyleri arasında birlik ve dayanışmanın zayıflamasına sebep olur.
  3. Faizin yaygın olduğu toplumlarda zengin ile fakir arasındaki refah farkı gittikçe büyür, zengin daha zengin, fakir de daha fakir olur. Bu ise birtakım sosyal dengesizliklerin doğmasına ve toplumu rahatsız eden gelişmelere sebep olur.
  4. Faizcilik yapmayanlar ellerindeki bu imkânı kullanmamak suretiyle zarar etmiş görülebilirler. Fakat bunlar, nefislerinin arzu ve isteklerine uymayarak, yüce yaratıcının emrini yerine getirmek için, O’nun ecir ve mükâfatına ererler. Bir taraftan da Cenab-ı Hak, onların faiz karışmayan ve içinden Allah hakkı verilen servetlerini bereketlendirir ve çoğaltır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Allah, faizi mahveder (faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları çoğaltır (içinden sadaka verilen malları bereketlendirir.)...” (2/Bakara, 276.)

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

HANGİ KAZANÇLAR HARAMDIR?

Hangi Kazançlar Haramdır?

FAİZ NEDEN HARAM?

Faiz Neden Haram?

FAİZ (RİBA) NEDİR? FAİZLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Faiz (Riba) Nedir? Faizle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.