Esas Hayatın Âhiret Olduğunu Unutma

Bu imtihan dünyasının darlık zamanlarında da bolluk zamanlarında da esas hayatın âhiret olduğunu unutmamamız lâzımdır. Peygamberimiz ve sahabenin bu husustaki örnekleri...

Hendek Harbi zamanında çok zorluklar çekildi. Bir yandan düşman muhasarası, bir yandan soğuk, bir yandan erzak sıkıntısı, bir yandan ailelere yahudi ve münafıklardan zarar gelirse endişesi… Müslümanlar ağır bir imtihan geçirdiler. O kadar zor anlar yaşadılar ki;

“Allâh’ın yardımı gelmeyecek mi?” diye içlerine şüphe düştü. O zaman Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

اَللّٰهُمَّ لَا عَيْشَ اِلّٰا عَيْشُ الْاٰخِرَةِ

“Esas hayat, âhiret hayatıdır.” buyurdu. (Buhârî, Rikāk, 1)

Daha sonra Mekke fethi gibi büyük ve ihtişamlı bir zafer kazanıldı. Peygamberimiz; bir devenin üzerinde secde hâlinde Mekke’ye giriyordu. Ashâbının da zaferin sevinciyle şımarmaması için etrafına yine;

“Esas hayat, âhiret hayatıdır.” buyuruyordu.

Demek ki, bir mü’min, esas hayatın âhiret olduğunu her dâim hatırında tutarak, istikametini muhafaza etme gayretinde olmalıdır.

Zelzele gibi âfetler bize âhireti hatırlatmalıdır.

Rabbimiz, Kur’ân’da -bilhassa son üç cüz’ünde- kıyâmet manzaralarından ve dehşetinden bahsetmektedir. Bu depremde belki kıyâmetin milyonda biri tecellî etti. O milyonda birlik tecellî ile ilâhî azameti ve sonsuz kudreti tefekkür etmeli, kulluğumuzu bu hakikate göre takviye etmeliyiz.

Deprem olmadan önce, yatağına uzanan herkesin, yarına dair programları vardı. Fakat hepsi sıfırlandı, hepsi iptal oldu. «Bir gün tevbe ederim, hâlimi telâfî ederim.»  diyenler, o fırsatı bulamadılar. Buyurulduğu üzere;

“Yarın diyenler helâk oldu.”

Zelzele, yangın, kuraklık, sel ve tsunami gibi âfetlerin periyotlarını Cenâb-ı Hak bizlere bildirmiyor. Bilim bunu tespitte âciz kalıyor. Tıpkı ecelin ve kıyâmetin bir sır olarak gizlenmesi gibi…

O hâlde;

Son nefesimizin Allâh’ın râzı olmayacağı bir hâl üzere gelmesinden çok sakınmamız îcâb eder. Yanlış bir iş yaparken, gözler harama bakarken, gaflet içindeyken son nefesin gelmesi bir kul için ne kadar acı ve korkunç bir hâldir!

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Nisan, Sayı: 218

İslam ve İhsan

DÜNYA MALININ ALLAH KATINDAKİ DEĞERİNİ GÖSTEREN HADİSE

Dünya Malının Allah Katındaki Değerini Gösteren Hadise

ESAS HAYAT, ÂHİRET HAYATIDIR

Esas Hayat, Âhiret Hayatıdır

AHİRET HAYATI VAR MIDIR?

Ahiret Hayatı Var mıdır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.