En Büyük Günah Hangisidir?

En büyük günah hangisidir? Allah katında en büyük günahlar.

Arapça’da kebîre (çoğulu kebâir) kelimesi ile ifade edilen büyük günahlar, hakkında korkutucu bir âyet veya sağlam hadis bulunan, işleyenin dünyada veya ahirette cezaya uğramasına sebep olan günahlardır.

Ehl-i sünnet inancına göre büyük günah işleyen kimse, bu günahın haramlığını inkâr etmediği sürece günahkâr mü’min sayılır. Kısaca büyük günah kişiyi dinden çıkarmaz. Günahın durumuna ve çeşidine göre, uygun tevbe yoluna yönelirse, Allah Teâlâ kendisini bağışlayabilir.

İSLAM’DA BÜYÜK GÜNAHLAR

Bir hadiste büyük günahlar üç olarak zikredilmiştir. “Size büyük günahların en büyüklerinden haber vereyim mi? Onlar; Allah’a ortak tanımak, ana-babaya âsi olmak ve yalancı tanıklık etmektir.” [1] Başka bir hadiste bu sayı yediye çıkar: “Helâk edici yedi günahtan sakınınız. Onlar; Allah’a ortak koşmak, sihir yapmak, haksız yere adam öldürmek, yetim malı yemek, ribâ (fâiz) yemek, savaştan kaçmak, iffetli ve iman sahibi bir kadına zina iftirasında bulunmaktır.” [2] Başka hadislerde bu yedi günaha şunların da eklendiği görülür: Zina etmek, yalancı tanıklık yapmak, Mescid-i Haram’da günah işlemek ve yalan yere yemin etmek.[3]

Küfür ve şirk dışındaki bir büyük günahı işleyen kimse, bunu helal saymadığı sürece, günahından dolayı küfre düşmez. Belki fâsık ve âsi mü’min olur. Bu kimse için ölünceye kadar tevbe kapısı açıktır. Yüce Allah onu ahirette dilerse bağışlar, şefâat olunmasına izin verir. Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “Şüphe yok ki, Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.” [4] “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, diğer kusurlarınızı örter ve sizi güzel bir makama koyarız.” [5]

Allah’ın bağışlaması konusunda, insana en çok ümit veren âyetin aşağıdaki âyet olduğu nakledilmiştir. “De ki: Ey kendileri aleyhine sınırı aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” [6] İbn Abbas’tan rivâyet edildiğine göre, Medine’de müşriklerden bir grup Hz. Muhammed’e gelerek çok cinayet işlediklerini ve çok zina yaptıklarını, kendileri için çıkış yolu olup olmadığını sormaları üzerine önce, tevbe edip sâlih amel işleyen için cinayet ve zinanın bağışlanma kapsamına girebileceğini bildiren âyetler inmiş,[7] daha sonra da yukarıdaki âyet inmiştir.[8]

Bu âyet şirk dışında büyük günahların da tevbe kapsamına girdiğini ifade eder. Ancak bu günaha teşvik veya günahta ısrar şeklinde anlaşılamaz. Allah’ın rahmeti geniştir, kişinin günahı ne olursa olsun O’ndan ümit kesilmemelidir.

Ebû Zerr el-Gıfârî (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s) ile arasında şu konuşma geçmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur deyip de bu inancı üzere ölen kimse Cennet’e girer.” Ebû Zer, “O kişi zina etse, hırsızlık yapsa da mı?” diye sormuş. “Evet zina etse, hırsızlık yapsa da cennete girer,” cevabını vermiştir. Ebû Zer, soruyu üç kez tekrar edip, aynı cevabı alınca, dördüncü sorusunda Allah elçisi, “Ebû Zerr bu durumdan hoşlanmasa bile o kimse cennete girecektir,” buyurmuştur.[9]

Yukarıda açıkladığımız büyük günahların dışında kalan günahlar konusunda ise; bir namazın sonraki namaza ve Cuma namazının bir sonraki Cuma namazına kadar olan küçük günahlar için keffâret oluşu, hastalıkların, sadaka ve iyiliklerin ve benzeri pek çok amellerin günahların bağışlanmasına sebep olması ile ilgili çeşitli hadisler nakledilmiştir.

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Edeb, 6; Müslim, İmân, 38Tirmizî, Tefsîr, 5.

[2] Buhârî, Vesâyâ, 23; Müslim, İmân, 38; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 10.

[3] bk. Buhârî, Edeb, 6, Eymân, 16; Müslim, İmân, 38; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 10; Tirmizî, Tefsîr, 5.

[4] Nisâ, 4/48, 116.

[5] Nisa, 4/31; bk. Necm, 53/32.

[6] Zümer, 39/52.

[7] Furkan, 25/68-70.

[8] Buhârî, Tefsir, 39/ 1.

[9] Buhârî, Tevhîd, 33; Rikâk, 16; Müslim, İmân, 40; Tirmizî, İmân, 18.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

BÜYÜK GÜNAHLAR

Büyük Günahlar

BÜYÜK GÜNAHLARLA İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Büyük Günahlarla İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.