Din Hizmetlerinde İletişim

Din hizmetlerinde iletişimin önemi nedir? Din hizmetlerinde en önemli faktör iletişim mi?

İletişim genel olarak insanlar arasındaki düşünce ve duygu alışverişi olarak ele alınmaktadır (Cüceloğlu, 1993). İletişimin amacı, alan ve veren arasında bilgi, düşünce ve tutum ortaklığı oluşturmaktır. (Açıkgöz K, 1994).

Dini yönü ile iletişim kardeşlik bağlarının güçlenmesini geliştiren, dostluğu ve paylaşımı artıran ve devamını sağlayan bir süreç olmalıdır. Bu insanların birey olarak değil toplum içinde beraber yaşamasının bir gereğidir. İletişim tek taraflı değildir. Karşılıklı tarafları olan bir olgudur. İnsanların en çok iletişim için bir arada olduğu ortam ise dinî görevlerin yerine getirilmesi esnasıdır. Bunlar günde beş vakit cemaatle ibadet, haftada bir Cuma namazı, yılda iki defa bayram namazları, her yıl Kâbe’de hac ibadeti, umre seyahatleri, yine cenaze, nikâh, sünnet merasimleri, sohbet, ders vs. olmak üzere çeşitlenebilir. Her bir olayın iletişim için ne derece önem arz ettiği sonuçlarıyla ortaya çıkar.

a. İletişimin Önemi ve Temel İlkeleri

İletişim güncel önemi büyük olan bir davranıştır. Hem teknik gelişmeler ve sundukları hizmetler açısından, hem de insanların birebir veya topluluklar ile ilişkilerini sağlamaları açısından anlamlı bir olgudur. Hayatın tüm alanlarında etkinliğini hissettirir. Özellikle eğitim ve insan ilişkileri için anlamlı bir kavramdır. İnsanlar farkında olsunlar veya olmasınlar bir şekilde birbirleriyle iletişim içindedirler. Bu bazen konuşma bazen da susma veya tavır sergileme ile bile olur. 

İletişim, eğitim ve insan ilişkileri bağlamında hizmet sunumunun özünü oluşturur. Burada esas olan sağlıklı bir iletişim kurabilmedir. Taraflar birbirini anlayabilmeli, verilmek istenen mesaj hedefine doğru ve eksiksiz olarak ulaştırılmalıdır. Bundan amaç, doğacak olan sonucun müspet bir kazanım olduğunun fakında olmaktır.

Başarılı bir iletişim için temel ilkelerimiz olmalıdır. Hedef kitlemizi etkilemek, yönlendirmek ve bir şeylerin değişmesini istiyor isek bu ilklere uyulmalıdır. Öncelikle muhatap kitle insanlardır. Onlara saygı duymamız ve değer vermemiz gerekir. Bilgi ve kültür seviyelerine göre konuşmalıyız. Dışlayıcı kırıcı bir dil kullanmamalıyız. Doğal olunmalı, yapmacık ve abartıcı olunmamalıdır. Beden dilini kullanmaktan kaçınmamalıyız. Neyi nerede, kime ne kadar, nasıl vereceğimizi bilmeliyiz. Amaç insanlarla sağlıklı bir iletişim kurmak ise, üstlenilen misyona göre bunu en güzel ve doğru bir metotla yapmak gerekmektedir. 

b. İletişimin Temel Unsurları

İletişim, karşılıklı bilgi, duygu ve düşünce alışverişidir. İletişimi meydana getiren unsurlar; verici (görevli), mesaj ve alıcı şeklinde sıralanır. İletişim bu üç unsurun harekete geçmesi ile gerçekleşir. Verici, dini bilen ve etrafındaki topluluklara yayan; mesaj, dini bilgiler ve düşenceler bütünü; alıcı kaynaktan gelen bilgileri duyan ve algılayan unsur. Bu teknik olarak mobil telefon ağındaki işleyişe benzemektedir.

Din hizmetlerinde kaynak İmam ve Hatip, mesaj dinin emirleri ve yasakları, alıcı ise cemaattir. İmam ve Hatip bu işleyişi camide vaaz veya hutbe, sair yerlerde ise konferans, seminer ve diğer sunum yöntemleri ile hedef kitlesine ulaşarak gerçekleştirir.

c. İletişimde Dil ve Beden Dilinin Önemi

İnsanlar arası temel iletişim konuşma ile gerçekleşir. Arzu ve istekler, duygular, düşünceler, tecrübe ve birikimler, bilgi ve görgüler konuşma ile aktarılır.

İnsan düşünen ve konuşan bir varlıktır. Konuşma günlük hayatın bir parçasıdır. İstekler ve dertler konuşularak aktarılır.

Konuşma hayatın her alanında etkin bir iletişim yöntemidir. İş hayatında, eğitimde, evde, sokakta insanlar genelde konuşma ile iletişim kurarlar.

Konuşma en etkin bir yöntemdir. İnsanları bilgilendirme, ilgilendirme, aydınlatma, ikna ve eyleme yönlendirme konuşma ile gerçekleşir. Konuşma aracı ise dildir. Yani lîsan. Dilin seslendirdiği anlamlı sözcükler kelimelerdir. Dolayısıyla bu kelime ve sözcüklerin iyi seçilmesi, yerinde kullanılması ve maksada matuf olması gerekir. Yüce Rabbimiz ayeti kerimede:

-“Allah’ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah’a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever.[1]  

-“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.”[2]

Meşhur bir atasözünde ise “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” denilmektedir. Sözün değeri ile ilgili başka bir atasözünde ise: “ اِذَا كَانَ الْكَلاَ مُ مِنْ فِضَّةٍ فَا لسُّكُوتُ مِنْ ذَهَبٍ –“Söz gümüş ise sukût altındır” buyrulur.

Sözün halâveti (tatlılığı) olmalı. Çünkü tatlı söz etkisini hemen gösterir. Kulağa hoş gelen insan sesinin, üstün bir ikna gücüne sahip olduğu deneylerle tespit edilmiştir. Bağırmak her zaman dinleyiciyi etkilemek değildir.

Dilin kullanımı önemlidir. Dilin kemiği olmadığı için ifade ettiği sözün anlamı ve kast ettiği manada önem kazanır. Ağızdan çıkan her sözün düşünülüp, tartılması fayda ve zarar noktasında ihtiyaçlara cevap verip vermediği hesap edilmelidir.

İletişimin diğer bir boyutu da beden dilinin etkili ve yerinde kullanılmasıdır. Beden dili sözün yanında insanların hareketleri ile anlatmak istedikleri konuya etkinlik kazandırmasıdır. Bununla istekler, duygular, düşünceler ve ihtiyaçlar bir noktada muhataplarla paylaşılır. Esas olan beden dilinin kontrollü kullanımıdır. Sözde mümkün olan kontrol, hareketlerde imkân dışıdır. Yüzümüzün alacağı tavır veya hareketlerimiz ile ağızdan çıkan sözün uygun olması gerekir.

Beden dili, jest ve mimiklerin hareketi ile gerçekleşir. Yüz kastları bir anlam ifade etmek üzere mimikleri; baş, el, kol, ayak, bacak hareketleri veya bedenin tümüde jestleri oluşturur.

Jest ve mimikler, duygu ve düşünceleri destekleyen ve müşahhas hale getiren hareketlerdir. Örneğin, kerih görülen bir şey yüz ekşitme, güzel görülen bir şeyde tebessüm ile ifade edilebilir.

Beden dili verilmek istenilen mesajın etkinliğini kuvvetlendirir. Din hizmetini yerine getirenlerin bu yöntemi göz ardı etmemesi gerekir.

d. Din Hizmetlerinde İletişim Sorunları

İnsanların, iyi niyetli ve anlayışlı olmaları yeterli değildir. Yerine göre aralarında analaşmazlıklar çıkabilir. Bu insan doğasının bir gereğidir. Her insanın tahammül sınırı aynı değildir. Fakat bu süreklilik arz eden bir durum olmamalıdır. Öfkeler ve kızgınlıklar dizginlenmeli, duygu ve hisler kontrol altına alınmalıdır.

Doğası gereği sürekli iletişim içinde olan insanlar arasında bu tür sorunların yaşanması mümkündür. Fakat bu iletişimi etkileyen ve kesilmesini sağlayan bir faktör olmamalıdır. Aksine iletişimi geliştiren ve sağlıklı hale gelen yollar aranmalıdır.  

Görevi gereği sürekli toplumla iç içe yaşayan imam ve hatiplerin de iletişim sorunları yaşaması kaçınılmazdır. Bu daha çok hedef kitleden kaynaklanan sorunlardır. Bu, cemaatin yapısı, eğitim düzeyi, sosyal konumu, ekonomik durumu, yaş gibi etken faktörlerdir. Cemaat bu noktada farklı tutumlar sergiler. Çocukların camide gürültü yapması, bazı yaşlı cemaat için bir tahammülsüzlük, bazıları için ise söz konusu olmaz. Namazların uzun veya kısa tutulması yine aynıdır. Örnekler artırılabilir.

Bütün bunlar din görevlisinin yaşadığı iletişim sorunlardır. İmam ve Hatip bunlar için hazırlıklı olmalıdır. Cemaatini gözlemlemeli. Kişileri ve davranışlarını tahlil etmeli. Onlarla iletişim kurmada teknik ve beceriler geliştirmelidir.

İmam ve Hatip sabırlı, güler yüzlü, sevgi ve saygılı, konuşmalarını tatlı dil ile yapmalıdır.  Şu hadisteki ilkelere uymalıdır:

-Ebu Musa (ra)’dan Hz. Peygamber (sas), kendisini Muaz (ra) ile birlikte Yemen’e görevli göndermiş  ve: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Uyumlu olunuz, muhalif olmayınız.[3] buyurmuştur.

[1] Âl-i İmran, 3/159

[2] Taha, 20/44

[3] Muhammed Fuad Abdülbaki, Müttefekun aleyh Hadisler, (cihad ve siyer) s. 467

İslam ve İhsan

DİN HİZMETLERİNDE KENDİNİ VE HEDEF KİTLEYİ TANIMA

Din Hizmetlerinde Kendini ve Hedef Kitleyi Tanıma

DİN HİZMETLERİNDE İMAM VE HATİPLERİN GÖREVLERİ

Din Hizmetlerinde İmam ve Hatiplerin Görevleri

KUR'AN VE SÜNET'TE HİTABET İLKELERİ

Kur'an ve Sünet'te Hitabet İlkeleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.