Diğergâm Olmak Ne Demek?

İslâm’da bencillik, yani enâniyet yoktur. İslâm bencilliği şiddetle yasaklamıştır. Birlikte yaşadığımız bu dünyada diğer insanları da en az kendimiz kadar düşünmek mecbûriyetindeyiz.

DİĞERGÂM OLMAK NEDİR?

Kendimiz için istediğimiz şeyleri onlar için de istemeliyiz. Bilhassa hasta, zayıf, muhtaç ve kimsesizlerle daha yakından alâkadar olmalıyız. Zira hepimiz bir tek Allâh’ın kullarıyız. Yüce Rabb’imiz, bizden birbirimize yardımcı olmamızı istiyor:

“Herhangi birinize ölüm gelip de: «Ey Rabb’im, beni yakın bir müddete kadar geciktirsen de sadaka versem ve sâlihlerden olsam» demesinden evvel size rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak edin! Çünkü Allah, bir kimseyi eceli geldiği zaman asla ertelemez. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (el-Münâfikûn, 10)

“Ey îmân edenler! Ne bir alışveriş ne bir dostluk ne de (Allâh’ın izni olmadıkça) bir şefaat bulunmayan kıyâmet günü gelip çatmadan önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda cömertçe sarf edin! Kâfirler, zâlimlerin tâ kendileridir.” (el-Bakara, 254)

“...Siz hayır olarak ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir.” (Sebe’, 39)

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN İNSANLARI DİĞERGÂMLIĞA TEŞVİK ETMESİ

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de diğergâmlığa şöyle teşvik etmişlerdir:

“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim bir kardeşinin ihtiyâcını karşılarsa, Allah da onun ihtiyâcını karşılar. Kim bir müslümanın herhangi bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)

Sadece kendini düşünmek, diğer insanlara karşı hissiz davranmak, müslümana yakışmaz. Zira Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

“Komşusu açken tok yatan kimse (kâmil) mü’min değildir!” buyurmuşlardır. (Hâkim, II, 15; Heysemî, VIII, 167; Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no: 112)

Müslümanlar, Allah Rasûlü’nün bu îkâzını hayatlarının merkezine yerleştirmişlerdir. İbn-i Ömer -rahmetullahi aleyh- şöyle anlatır:

“Yedi hâne vardı, hepsi de yoksuldu. Birisi bu evlerden birine bir koyun kellesi gönderdi. Ev sahibi, komşusunun daha muhtaç olduğunu düşünerek kelleyi diğer komşuya gönderdi. İkinci komşu da aynı düşünceyle kelleyi üçüncü komşuya gönderdi. Bu şekilde kelle yedi ev dolaştıktan sonra tekrar ilk hediye edildiği hâneye döndü.” (Hâkim, II, 526)

MÜSLÜMANLAR İKRAM ETMEYİ DAHA DEĞERLİ GÖRÜR

Müslümanlar, mallarını Allâh’ın kullarına ikram etmeyi kendi nefislerine harcamaktan daha değerli görürler. Bu anlayışı ifâde eden en güzel misallerden biri şu hâdisedir:

Bir gün Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in âilesi bir koyun kesmişti. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- bir ara:

“–Ondan geriye ne kaldı?” diye sordular. Hazret-i Âişe -radıyallahu anhüma-:

“–Sadece bir kürek kemiği kaldı.” cevabını verdi. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

“–Hakîkatte bir kürek kemiği hâriç, hepsi duruyor!” buyurdular. (Tirmizî, Kıyâmet, 33/2470)

YARIM HURMAYLA DAHİ OLSA İNFÂK ET

Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- Hazret-i Âişe vâlidemize şu tavsiyede bulunmuşlardır:

“Ey Âişe! Yarım hurmayla da olsa fakirleri boş çevirme! Ey Âişe! Fakirleri sev ve onları kendine yaklaştır, tâ ki kıyâmet günü Allah da seni kendisine yaklaştırsın!” (Tirmizî, Zühd, 37/2352)

Bundan sonra Hazret-i Âişe vâlidemiz hayatı boyunca gerçekten diğergâm bir şahsiyet sergilemiştir. Nitekim yeğeni Urve bin Zübeyr şöyle demiştir:

“…Hazret-i Âişe -radıyallahu anhüma- öylesine cömert idi ki, Allâh’ın rızık olarak yarattığı şeylerden kendisine gelen hiçbir şeyi yanında tutmaz, derhâl tasadduk ederdi…” (Buhârî, Menâkıb, 2)

İHTİYAÇ FAZLASININ İNFÂK EDİLMESİ

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bütün ümmetine diğergâm olmayı tavsiye ediyorlardı. Bunun misallerinden birini Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallahu anh- şöyle nakleder:

“Bir defasında Peygamber -sallâllahu aleyhi ve sellem- ile bir seferde bulunuyorduk. Bu esnâda devesine binmiş bir adam çıkageldi. Bir şeyler umarak sağa sola bakınmaya başladı. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

«–Yanında ihtiyacından fazla binek hayvanı olanlar, olmayanlara versinler. Fazla azığı olanlar, azığı olmayanlara versinler…» buyurdular.

Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- daha birçok mal çeşidi saydılar. İşte o zaman kimsenin ihtiyacından fazla bir şey bulundurmaya hakkı olmadığını anladık. (Müslim, Lukata, 18)

Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

“...(Rasûlüm!) Sana (hayr u hasenât yolunda) neyi infâk edeceklerini sorarlar. قُلِ الْعَفْوَ De ki: İhtiyaç fazlasını (verin)!..” (el-Bakara, 219)

Yani Cenâb-ı Hak biz kullarını, ihsân ettiği nîmetleri kendi yolunda sarf edip etmediğimiz husûsunda imtihan etmektedir.

İnfak ise, mü’mini Rabb’ine yakınlaştıran en mühim vâsıtalardan biridir. Nitekim Yüce Rabb’imiz şöyle buyurur:

“Sevdiklerinizden infâk etmedikçe birre (gerçek fazîlet, hayır ve iyiliğe) ulaşamazsınız.” (Âl-i İmrân, 92)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslâm, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.