Deniz Ürünlerinin ve Hayvan Çiftliklerinin Zekâtı

Deniz ürünlerinin (balıkların) ve hayvan çiftliklerinin zekâtı nasıl verilir?

Balık, eti yenen ve ticareti yapılan bir deniz ürünüdür. Çünkü bir marketin et reyonundaki sığır veya koyun eti ile balık etleri ticaret malı sayılmada eşit durumdadır. İnsan eliyle inşa edilen balık çiftliklerinde de durum, et reyonundan farksızdır. Sadece burada balıklar canlılığını ve tazeliğini sürdürsün diye suyun içinde tutulmakta ve beslenmekte, istenildiği zaman elde etme riski olmaksızın ağ sepetleri ile tutulabilmektedir.

Ömer İbn Abdilazîz’in, Umman zekât memuruna, denizden çıkarılacak balıkların değeri gümüş nisabına ulaşınca, onlardan zekât tahsil etmesini emrettiği nakledilir.[1] Buna göre ticaret amacıyla balık tutan veya balık ticareti yapan kimse, zengin durumda olunca, balıkların değeri üzerinden %2.5 zekâta tâbi olur.

Tavuk çiftliklerini ise iki duruma göre değerlendirmek gerekir. Sırf yumurtalık tavuk yetiştiren çiftlikte, zekât dönemi sonunda, döner sermaye kapsamına; temel ihtiyaçlar ve borçlar düşüldükten sonra nakit para kaynakları, kesin alacaklar ve o tarihte elde bulunan yumurta stokları ile kesim ya da satışına karar verilmiş olan piliç ve tavuklar girer. Bunlar ticaret malı olarak değerleri üzerinden % 2.5 zekâta tâbi olurlar. Çiftliğin taşınmazları, kümes, sosyal tesis, servis aracı gibi sâbit sermâye kısmı zekâttan muaftır. Etlik piliç veya yavru yetiştirip satan çiftliklerin sahibi ise, zekât dönemi sonunda bunların değerinin % 2.5’u üzerinden zekâta tabi olur. Deve kuşu, hindi gibi eti yenen hayvanların yetiştirildiği çiftliklerin durumu da tavuk çiftlikleri gibi olmalıdır.

Sığır cinsi hayvan yetiştirilen çiftliklerin zekâtını ise şu şekilde değerlendirmek gerekir: Bunlar yıl boyunca veya en az altı aydan fazla süreyle ağılda beslendiğinden, kendileri için üretici zekâtı gerekmez. Süt amacıyla besleniyorsa, zekât dönemi sonunda döner sermaye sayılan; temel ihtiyaçlar ve borçlar ayrıldıktan sonra elde kalan para, kesin alacak, süt ürünleri ve etlik için satımına karar verilen hayvanlar değerleri üzerinden % 2.5 zekâta tâbi bulunur. Böyle bir çiftlik tam olarak etlik hayvan yetiştirmek amacıyla kurulmuşsa, zekât dönemi sonunda elde bulunan para, kesin alacaklar ve elde bulunan hayvanların bütünü, değeri üzerinden % 2.5 zekâta tâbi olur.

Dipnotlar:

[1] Ebû Ubeyd, Emvâl, nr. 888.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HAYVANLARIN ZEKÂTI NASIL VERİLİR?

Hayvanların Zekâtı Nasıl Verilir?

ZEKÂTA TABİ OLAN VE OLMAYAN HAYVANLAR

Zekâta Tabi Olan ve Olmayan Hayvanlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.