
Cimri Bir Sofunun İbretlik Hikâyesi
Şeyh Sadi Şirazi'nin Bostân eserinden ibretlik "cimri sofu" hikâyesi...
Şeyh Sadi'nin Bostân'ından hikmetli bir hikaye...
CİMRİ SOFU
1) Rum ülkesinin bir şehrinde, tarikat ehlinden anlayışlı bir zat bulunduğunu duydum.
Duyduk Anadolu’da bir zengin sofu varmış.
İnsanlar o sofuya kerâmet ehli dermiş.
2) Ben ve birkaç seyyah derviş onu görmeye gittik.
Alınca bu haberi arkadaşlarla kalktık.
Ziyaret etmek için hayli mesafe aldık.
3) Evine varınca yüzümüzü, gözümüzü ve elimizi öptü, hepimizi saygıyla oturttu, kendisi de vakur bir eda ile karşımıza oturdu.
Büyük iltifatlarla karşıladı bizleri.
Öpüp okşarken bizi aydınlıktı gözleri.
4) Gördüm ki bu zatın parası, tarlası, malı mülkü ve hizmetçileri var; fakat meyvesiz ağaç gibi mürüvveti yok.
Oturdu karşımıza, mütebessim ve vakur.
Konuşma sırasında tesbihle evrâd okur.
5) Evet, söz ile iltifatlarıyla sıcak davranıyordu, ne var ki mutfağının ocağı sönüktü.
Hali vakti yerinde serveti gayet çoktu.
Ne var ki cömertlikten fazla nasibi yoktu.
6) Bütün gece o, tesbih ve tehlilden; biz de açlıktan uyuyamamıştık.
Bizim gibi uzaktan gelen konuklar açtı.
Serveti çoktu amma o meyvesiz ağaçtı.
7) Seher vakti sıvanıp saygı ile kapımızı açtı, hemen iltifatlarla hal hatır sormaya başladı.
Sabahleyin erkenden yine sohbeti açtı.
Tatlı diller dökerek hayli inciler saçtı.
8) Şakacı zarif biri bizimle konakta misafir bulunuyordu, dayanamadı:
Aramızda çok zarif nüktedan biri vardı.
Onu uyarmak için fırsatını arardı.
9) Şeyhim, dedi bana bûse yerine tûşe (yiyecek) ver, çünkü derviş için tûşe bûseden daha iyidir.
Gel sen bûse yerine şu açlara tûşe ver.
Dervişler bûseden çok bugün tûşeyi sever.
10) Hizmet diye pabucumu öpme; tek ekmek ver de pabucu başıma çal...
Hizmet diye pabucu öpüyorsun, bu ne hal.
Sen bize ekmek ver de pabucu başıma çal.
11) Allah adamları başkasını kendilerine tercih ettikleri için ilerlemişlerdir. Onlar, geceyi uykusuz geçirdikleri halde kalpleri ölü kimseler değillerdir.
Veliler o rütbeye özveriyle erdiler.
Başkasını kendine hep tercih ederdiler.
12) Ben aynı hali gece bekçisi olan Tatar’da gördüm, gönlü ölü, gözü ise uyanıktı.
Yoksa uykusuzluğun ne kıymeti var artık.
Bekçiler de kalırlar sabaha dek uyanık.
13) Keramet cömertliktir, ekmek vermektir; anlamsız söz ise boş davuldur.
Kerâmet gelmektedir kerem kökünden oğul!
Keremsiz zenginlerin bil ki içi boş davul.
14) Kıyamet günü cennette, mâna için iddiayı terk eden kimseleri görürsün.
Âhirette ne sözün yararı var ne malın.
Cennete götürecek seni sâlih amelin.
15) Zaten dâvayı mâna sayesinde güçlendirirsin; amelsiz söz, zayıf bir dayanaktır.
Amel gibi sermayen varsa elinde hüccet.
Seni kurtaracak o, bâki laftan ibaret.
Kaynak: Mahmut Kaya, Altınoluk Dergisi, Sayı: 364
YORUMLAR