Cep Telefonları Çocuklar İçin Daha Riskli

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Gerek, “Cep telefonları çocukların sağlığını erişkinlere göre daha çok etkiliyor. 12 yaşından küçük çocuklara cep telefonu, tablet gibi cihazları vermemek lazım.” dedi.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Gerek, uzun süreli cep telefonu kullanımının erişkinlere göre çocukların sağlığını daha çok etkilediğini belirterek, “12 yaşından küçük çocuklara cep telefonu, tablet gibi cihazları vermemek lazım. Aileler, susturmak veya oyalamak amacıyla çocuklarına cep telefonu vererek aslında onlara büyük zarar veriyor.” dedi.

Prof. Dr. Gerek, teknolojinin gelişmesiyle hem genç hem de yetişkinlerin büyük bölümü tarafından her gün kullanılan cep telefonlarının sağlığa olan olumsuz etkilerini ve bunlardan korunmak için yapılması gerekenleri anlattı.

Teknolojinin, birçok avantajın yanında ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğine işaret eden Gerek, teknolojik cihazlardan özellikle cep telefonlarının sağlığı en çok etkileyen araçlardan olduğunu söyledi.

Gerek, yoğun cep telefonu kullanımının omurga başta olmak üzere iskelet sistemi sorunlarından, göz ve kulak rahatsızlıklarına kadar birçok şikayete neden olduğunu belirterek, “Uzun süreli cep telefonu kullanan kişilerde ve oyun oynamak veya film izlemek gibi nedenlerle cep telefonu kullananlarda duruş bozukluğu, sırt, boyun ve bel ağrıları, görme ve işitmeyle ilgili sorunlar ortaya çıkıyor. Son yıllarda hem kulak çınlaması hem de duyma azlığı ile ilgili sorunların arttığını görüyoruz.” diye konuştu.

“KULAKLIK KULLANIMI, KULAK HASTALIKLARINA YOL AÇABİLİYOR”

Cep telefonlarını kulaklık ile kullanmanın kulakla ilgili sağlık sorunlarına sebebiyet verdiğini kaydeden Gerek, şöyle konuştu:

“Cep telefonundan film izlerken, müzik dinlerken veya oyun oynarken kulaklık kullanımı, kulak hastalıklarına yol açabiliyor. Bunun kulağa iki şekilde zararı oluyor. Bunlardan biri, dış kulak yolu enfeksiyonu. Özellikle uzun süre kulaklık kullananlarda bu hastalık görülebiliyor. Bu, kulaklıkların steril olmaması veya dış kulak yolunda hasar oluşturması sonucu ortaya çıkıyor. İkinci olarak, cep telefonundan çıkan radyasyonun ve ses dalgalarının iç kulağa verdiği ciddi zararlar var. Çünkü iç kulak çok hassas bir organ. İç kulaktaki işitmemizi ve dengemizi sağlayan hücreler bu tür etkilere karşı son derece duyarlıdır. Bu hücrelerin kaybı neticesinde hem işitmede azalma hem de dengeyle ilgili sorunlar görülüyor.”

Prof. Dr. Gerek, cep telefonunun yaydığı radyasyon sebebiyle neden olduğunu olumsuzluklara da dikkati çekerek, “Cep telefonunun mümkün olduğunca baş ve boyun bölgesinden uzakta tutulmasında ve elektrik ritminin çok fazla yaşandığı kalp, beyin, kulak, göz gibi alanlardan uzak olmasında yarar var. Ayrıca, cep telefonlarının yatak odalarının dışında şarj edilmesine de dikkat edilmesi gerekiyor.” dedi.

Çocukların, erişkinlere göre cep telefonunun zararlı etkilerinden daha çok etkilendiğini vurgulayan Gerek, “12 yaşından küçük çocuklara cep telefonu, tablet gibi cihazları vermemek lazım. Aileler, susturmak veya oyalamak amacıyla çocuklarına cep telefonu vererek aslında onlara büyük zarar veriyor. Çünkü çocuk cep telefonunu eline aldığı zaman çevreyle olan iletişimini koparıyor, sadece cep telefonuna bağımlı hale geliyor. Ayrıca cep telefonunun yaydığı radyasyondan çocuklar çok daha fazla etkileniyor. Radyasyondan dolayı çocukların gelişimiyle ilgili ciddi sorunlar ortaya çıkıyor.” diye konuştu.

“ÇOCUKLAR, 15 DAKİKALIK SÜREYİ AŞMAMALI”

Prof. Dr. Gerek, çocuklara cep telefonu verilmesi gerekiyorsa bunun mutlaka belirli süreyle sınırlanması gerektiğini vurgulayarak, “Eğer çocuklara cep telefonu vermek zorunda kalıyorsak, bu sürenin 15 dakikadan fazla olmaması gerekir. Çocuklara, 15 dakikalık süreyi aşmamak kaydıyla günde belki birkaç kez telefon verilebilir ama daha fazla olmamalı.” ifadelerini kullandı.

Büyüme dönemindeki çocuğun iskelet gelişiminin önemine işaret eden Gerek, “Büyüme dönemindeki bir çocuğun iskelet gelişiminin doğru olması en önemli sağlık beklentimizdir. Buradaki herhangi bir duraklama çocuğun ileriki yıllarını etkileyecek olan sorunu da beraberinde getirecektir. Postür problemi dediğimiz yanlış duruştan kaynaklı problemleri ortaya çıkaracaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Gerek, cep telefonlarının iletişim aracı olarak kullanılması gerektiğini belirterek, uzun süreli kullanımının sağlığı olumsuz yönde etkileyeceğinin altını çizdi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.