Bir Avuç Kum Hadisesi

Müşriklerin gözlerini dolduran ve Müslümanları muzaffer kılan bir avuç kum...

Bedir Gazvesi günü Kureyş ordusu bir kum tepesinin ardından bütün haşmetiyle çıktığında, Rasûlullah kendisine gelen Cibrîl’in söylemesi üzerine Hz. Ali’ye (r.a.):

“–Bana vâdinin kumlarından bir avuç ver!” buyurdular. Hz. Ali’nin (r.a.) verdiği kumu müşriklerin yüzlerine doğru saçarak:

“Yüzleri çirkinle‏şsin, kara olsun!” buyurdular. Orada bulunan bütün müş‏riklerin gözlerine bu kumdan doldu.

BİR AVUÇ KUM

O zaman müşrikler tarafında bulunan Hakîm bin Hizâm (r.a.) daha sonra ş‏öyle anlatır:

“–Bedir günü gökten yere doğru gelen bir ses iş‏ittik. Sanki tasa çarpan kumların sesiydi. Meğer Allah Resûlü o kumları atmış‏… Neticede biz hezimete uğradık. İş‏te Allah Teâlâ’nın şu sözü bu hâdiseden bahsetmektedir:

“Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı. Allah bunu, mü’minleri güzel bir imtihana tabi tutmak için yapmıştı. Doğrusu O işitir ve bilir.” (el-Enfâl, 17)

Peygamber Efendimiz’in attığı bu bir avuç kum bütün müşrik ordusunun gözlerine doldu ve Ashâb-ı Kirâm da üzerlerine yürüyüp onların kimini öldürmeye, kimini de esir etmeye başladılar. Müşriklerin bozguna uğraması, işte Peygamber Efendimiz’in bu bir avuç toprağı atmasıyla vuku buldu.[1]

Dipnot:

[1] Bkz. Heysemî, VI, 84; Taberî, IX, 136; Vâhıdî, s. 237; Âlûsî, Rûhu’l-Maânî, IX, 184.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ali’den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

BEDİR SAVAŞI TARİHİ

Bedir Savaşı Tarihi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.