Bebeklerde Göz Çapaklanması Neden Olur?

Cumhuriyet Üniversitesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Toker, bebeklerin gözündeki çapaklanmanın kendiliğinden geçmemesi halinde mutlaka doktora başvurulması gerektiğini söyledi.

Toker, bebeklerin gözündeki çapaklanmanın kendiliğinden geçmemesi, kızarıklığın devam etmesi ve göz kapağında şişlik oluşması halinde mutlaka doktora başvurulması gerektiğini belirtti.

Toker, çapaklanmanın yeni doğanlarda çok sık görüldüğüne işaret etti. Çapaklanmanın, göz yaşı kanalının tıkanarak gözün kendini temizleyememesine veya bir enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıktığını anlatan Toker, yeni doğan bebeklerin bağışıklık sistemi düşük olduğu için daha çabuk enfeksiyon kapabildiklerini ifade etti. Toker, "Aile, çocuğun gözünü temizlerken ya da yıkadığı esnada mikrop bulaşabilir, doğum sırasında anneden bulaşabilir, hapşırıkla da bulaşabilir." diye konuştu.

ENFEKSİYONLAR GÖZ KAYBINA NEDEN OLABİLİR

Ailenin, bebeğin gözündeki çapaklanmanın ne kadar sürdüğüne ve yoğunluğuna dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Toker,"Bazısı hafif seyreder ama dışarıdan bulaşan mikropların yaptığı enfeksiyonlar göz kapağını yapıştırır ve kızarma yapar, göz kapağı şişer. Bebeklerde göz çapaklanması normaldir. Ama özellikle gözde kızarma, göz kapaklarını yapıştıracak derecede yoğun şekilde çapaklanma meydana geldiyse bunlar 'keratit' denilen gözdeki saydam tabaka iltihaplanmasına neden olabilir. Bunların da daha ileri aşamaları özellikle menenjit mikrobunun yaptığı enfeksiyonlar göz kaybına kadar gidebilecek sonuçlar doğurabilir. Her ne olursa olsun çapaklanma kendiliğinden geçmiyor, kızarıklık devam ediyor ve göz kapağında da şişlik meydana geliyorsa hekime başvurmalı. Aksi takdirde çocukta göz kaybı meydana gelebilir"diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.