Avrupa'nın İslamofobi İle İmtihanı

Paris'teki terör saldırılarının ardından, milyonlarca Müslümana ev sahipliği yapan Avrupa, İslamofobi sınavı veriyor. 

Fransız devriminin özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkelerini simgeleyen 3 rengiyle Fransız bayrağı, “yaralı” ülkeyle dayanışma gösterilerinde bütün kıtayı sararken, yeni ortamda bu ilkeler Avrupa Müslümanları için geçerli kalabilecek mi sorusu gündemde.

NEFRET YAYAN CAMİLER

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Paris’te 129 kişinin öldürüldüğü, DAEŞ tarafından üstlenilen saldırının ardından parlamentoda yaptığı konuşmada, “Medeniyetler savaşına girmiyoruz çünkü bu katiller herhangi bir medeniyeti temsil etmiyor” dese de hükümetten gelen imam ve camilere yönelik demeçler, Fransa ve genel olarak Avrupa’daki Müslümanların geleceğine ilişkin soru işaretlerine yol açtı.

Başbakan Manuel Valls’ın “Fransa’nın bütün radikal imamları sınır dışı etmesi gerektiği”, İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve’ün de "nefret yayan camileri" kapatacaklarını ilişkin açıklamaları, Paris saldırılarının ardından güvenlik odaklı politikaların belirleyici olacağı yeni sürecin, Müslümanlar açısından zorlu bir döneme yol açacağının işaretlerini verdi.

DÜNYAYA EN ÇOK TERÖRİST İHRAÇ EDEN ÜLKE

Fransa İslamofobi ile Mücadele Derneği (CCIF) Sözcüsü Yasser Loutaoui, "radikal imamlar" ve camileri hedef alan söylemin muhtemel olumsuz sonuçlarına dikkati çekerek, "Camiler kapanmaya başlarsa bazı gruplar yeraltına iner ve kontrolü imkansız bir hal ortaya çıkar” dedi. Loutaoui, “Tunus da aynı gerekçeyle camileri kapattı ve dünyaya en çok yabancı terörist ihraç eden ülke haline geldi” uyarısında bulundu.

Müslümanların Paris'teki terör saldırılarına yeterince tepki göstermediği şeklindeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Loutaoui, "Bize 'sesinizi çıkarmıyorsunuz' diyenler, konuştuğumuzda bizi görmezden geliyor ya da duymak istediklerini söyleyecek başkalarını buluyor" diye konuştu.

Paris saldırılarının Fransa’da yaşayan Müslümanları etkilemesinin kaçınılmaz olduğunu belirten Loutaoui, “Müslümanlar bu savaşın tam ortasında. Bu saldırıları düzenleyenlerle, saldırılar üzerinden Müslümanlara savaş açanlar birbirine öyle benziyor ki. Her ikisi de Müslümanlara ‘Siz Fransa'ya ait değilsiniz, gidin’ diyor” görüşünü dile getirdi.

SÖMÜRGECİ GEÇMİŞİN HESABI VERİLMELİ

Londra merkezli araştırma kuruluşu Spinwatch’dan Dr. Sarah Marusek de Paris saldırılarından sonra “Fransızlık”ı kimin tanımlamaya yetkili sayılacağı sorununa işaret ederek, “Pek çoğu tam da Fransız sömürgeciliği yüzünden Fransa’da yaşayan Fransız Müslümanların kaçının bu  kimliğe katkı yapmasına izin verilecek?” diye sordu.

“Bugün Müslümanlar, eşitsiz ve adaletsiz bir dünya sistemini ayakta tutabilmek için özellikle hedef alınıyor” diyen Marusek, DAEŞ’in terör saldırılarının ardından Müslümanların özür dileme psikolojisine girmesinin de, onlardan bunun beklenmesinin de yanlış olduğunu dile getirdi.

DAEŞ'İ MÜSLÜMANLAR SEÇMEDİ

Marusek, DAEŞ’in Müslümanlar adına konuştuğunu varsaymanın Müslümanların siyasi özne olma özelliğini ellerinden almak anlamına geldiğini belirterek, “Müslümanlar hiçbir zaman DAEŞ’ten kendileri adına konuşmasını veya eylem yapmasını istemiş değil” dedi.

Salzburg Üniversitesi Sosyoloji ve Siyaset Bilim Bölümü öğretim üyesi Dr. Farid Hafez de birçok Avrupa ülkesinin Müslümanların vatandaşlık haklarını sınırlayan yasal düzenlemelere gittiğini belirterek, “İslamofobi bireylerin ön yargılarını aşıyor, kurumsallaşan yapısal ırkçılığa dönüşüyor” dedi.

Hafez, Müslümanların Paris saldırılarını vatandaş olarak kınamasının önemli olduğunu ancak dünya çapında yaşanan büyük haksızlıkları da tartışabilmeleri gerektiğini vurguladı.

Hafez, “Müslümanlar dar Avrupalı perspektife sıkışmamalılar. Sadece Paris’le değil, Lübnan, Afganistan ve benzerleriyle de dayanışma gösterilmesi gerektiğini tartışmaya açmalılar. Buralarda insanlar hemen her gün terörün kurbanı oluyorlar” dedi.

“Müslümanlardan veya İslamdan duyulan korku ya da bunlara karşı beslenen nefret” diye tanımlanan İslamofobi, hayatın içinde dönüştüğü ayrımcılıkla Müslümanların azınlık olarak yaşadıkları ülkelerde ekonomik, sosyal ve siyasi olarak dışlanmasına, haklarının kısıtlanmasına, fiziksel saldırıya maruz kalmasına yol açan bir söylem.

Avrupa'da yükselen İslamofobi, 2014'te infaz videolarıyla gündeme giren DAEŞ'le ve Suriye'de savaşmaya giden Avrupalı Müslümanların sayısındaki artışla yeni bir ivme kazandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.