Atmosfere İşaret Eden ayet

Enbiya suresi 32. ayet atmosferi nasıl tasfir ediyor? İlahi bir düzen ve sanat eseri olan atmosferin görevi nedir?

“Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık. Onlar ise, gökyüzünün âyetlerinden yüz çevirirler.” (el-Enbiyâ, 32)

Birçok âyet-i kerîme semâyı bir binâ, korunmuş bir tavan olarak tefekkür etmemizi bize tâlim buyurur.

Güneş sistemindeki Jüpiter ve Satürn gibi büyük gezegenler ve dünyanın etrafında pervâne olan ay, fezâ boşluğundan gelip dünyaya çarpabilecek göktaşlarına karşı bir tavan hükmündedir.

Bunlardan sıyrılıp dünyaya yaklaşabilmiş göktaşları ise, atmosfere girdiğinde derhâl sürtünme neticesi yanmakta ve ekseriyâ zemine düşmeden, eriyip toz hâline gelmektedir. Bu da atmosferin korunmuş tavan mânâsının bir başka tezâhürüdür.

Ayrı bir hikmettir ki;

Bu tozlar da bulutları aşılayarak, yağmurların damla damla yağmasına vesile olmaktadır.

Bugün güneşten gelen ultraviyole / morötesi ışınların radyasyon yaydığı ve kanserojen olduğu bilinmektedir. Atmosferimiz ise büyük ölçüde bu ışınları filtre etmektedir.

Atmosferin bir başka husûsiyeti, güneşten âdetâ bir paket içinde gelen ışığın arzda yansıdıktan sonra bir fânus gibi aydınlık oluşturmasıdır. Meselâ ay atmosferden mahrum olduğu için, zemini aydınlansa da hemen üstü karanlık kalır.

Atmosferdeki en büyük nimet ise teneffüs edebildiğimiz havayı bize sağlamasıdır. Yanıcı bir madde olan oksijenin, atmosfer terkîbindeki % 21 şeklindeki nisbeti de en uygun seviyededir. Daha azının teneffüs etmekte sıkıntılara, daha fazlasının sık sık yangınlara sebebiyet vereceği ifade edilmektedir.

Ateistler bile; «Yarın oksijen düşer mi?» diye bir endişe duymadan ilâhî kudrete itimat hâlinde yaşamaktadır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Aralık, Sayı: 226

İslam ve İhsan

TEFEKKÜR ETMENİN FAZİLETİ

Tefekkür Etmenin Fazileti

TEFEKKÜR NASIL YAPILIR?

Tefekkür Nasıl Yapılır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.