Arakanlı Müslümanlar Yardım Bekliyor

Milliyetçi Budistler ve ordunun saldırılarından canlarını kurtarmak için Myanmar'dan kaçan Arakanlı Müslümanlar, Bangladeş sınırını geçerek geldikleri kampta çok zor şartlarda yaşıyor.

Myanmar’daki şiddet olaylarından kaçarak Bangladeş’e sığınan binlerce Arakanlı Müslüman (Rohingya), zor şartlar altında yaşadıkları kampta dünyanın yardım elini uzatmasını bekliyor.

Myanmar’da Müslümanlara yönelik şiddet olaylarının iki hafta önce artması üzerine evlerini terk ederek komşu Bangladeş’e geçen binlerce kişi, Bangladeş’in Cox’s Bazar kenti yakınlarındaki Kutupalong Kampı'na yerleşmeye başladı.

Son birkaç günde sınırı geçerek Bangladeş’e girenlerin sayısının arttığı, kamptaki Arakanlı Müslümanların sayısının 120 bini geçtiği belirtiliyor. Yerel yardım görevlileri ise bu sayının 150 bine ulaştığını ifade ediyor.

Canlarını kurtarmak için evlerini terk eden Müslümanlar, Kutupalong Kampı'nda zor şartlar altında yaşıyor. BM Mülteciler Yüksel Komiserliği, UNICEF, Uluslararası Göç Örgütü ve Dünya Gıda Programı gibi uluslararası kuruluşların yardım çalışmaları yürüttüğü ancak bunların çok yetersiz kaldığı belirtiliyor.

Yeterli gıda ve temiz suyun bulunmadığı kamptaki koşullardan özellikle çocuklar ve yaşlılar kötü etkileniyor. Barınma imkanlarının son derece yetersiz olduğu kampta binlerce kişi naylon brandalar, tenekeler ya da bambulardan yapılmış barakalarda geceyi geçiriyor. Mutfak ve banyo gibi imkanların neredeyse hiç olmadığı barakalarda kalanların sağlık sorunlarıyla karşılaşmasından endişe ediliyor.

GÜNLERCE YÜRÜYEREK BANGLADEŞ'E GELİYORLAR

Arakanlı Müslümanların dramı, iki hafta önce Myanmar ordusunun silahlı militanlarla mücadele gerekçesiyle Arakan'da saldırılar düzenlemesiyle başladı ve 25 Ağustos'tan bu yana çok sayıda Arakanlı Müslüman hayatını kaybetti. Saldırılarda hedef alınan 60'tan fazla köyün çoğu yakıldı.

Myanmar hükümetinin uluslararası kuruluşlara bölgeye giriş izni vermemesi nedeniyle ölü sayısı tam olarak saptanamıyor. Arakanlı sivil toplum kuruluşları, hayatını kaybeden sivillerin sayısının bini aştığını belirtirken bazıları da rakamın binlerce olduğunu iddia ediyor.

Arakanlı Müslümanların birçoğu yakınlarının Myanmar’daki saldırılarda öldüğünü ya da yaralandığını, canlarını kurtarmak için yanlarına hiçbir şey alamadan kaçtıklarını söyledi.

HEMEN HEPSİNİN AİLESİNDEN VURULANLAR VAR

Myanmar'dan kaçanlardan Abul Kalam, iki gün önce ailesiyle kampa geldiğini, dedesinin Budist milliyetçilerinin saldırısında hayatını kaybettiğini söyledi. Köylerinde birçok evin ateşe verildiğini dile getiren Abul Kalam, ordunun da köye helikopterlerden ateş açtığını, çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini anlattı. Canlarını kurtarabilmek için 6 çocuğu ve eşiyle kaçtıklarını söyleyen Abul Kalam, kalacak yerlerinin olmadığını ve bir okul binasına geçici olarak yerleştirildiklerini ifade etti.

Mahmut Kemal adlı Arakanlı Müslüman, Myanmar ordusunun köylerine açtığı ateşte babasının hayatını kaybettiğini söyledi. Kemal, “sırf Müslüman oldukları için” saldırıya uğradıklarını vurguladı.

AÇLIKTAN MUZ AĞACI YEDİK

Bangladeş'e kaçan Arakanlı Müslümanlardan Camir Hüseyin, saldırılardan sonra ailesiyle canlarını kurtarmak için kaçtıklarını, yaklaşık 8 gün yürüdükten sonra sınıra ulaştıklarını söyledi.

Hüseyin, “Yolda yürürken yiyecek bulamadık, aç kaldık. Bu yüzden ormanda bulduğumuz meyvesi olmayan muz ağaçlarının yenebilecek kısımlarını yedik. Böylece hayatta kalıp kampa ulaştık.” dedi.

HAMİLE HASİNA'NIN DRAMI 

Kutupalong Kampı'nda kadın ve çocukların sayıca fazla olduğu dikkati çekiyor. Çok sayıda kadın, kocasını kaybettiğini ve çocuklarıyla kaçtığını anlatıyor.

Bu kadınlardan biri de iki çocuğu olan ve üçüncüsünü karnında taşıyan Hasina Begüm. AA muhabirine başından geçenleri aktaran Hasina Begüm, kocası Rafik’in 10 gün önce Myanmar ordusunun saldırısında öldüğünü söyledi.

Kocasının ölümü üzerine komşularının yardımıyla kaçmayı başaran Begüm, toplam 10 gün boyunca yürüdüklerini ve 3 gün önce de Kutupalong Kampı'na vardıklarını belirtti.

Begüm, kampta zor şartlar altında yaşamaya başladıklarını ifade ederek “İki çocuğum için yeterli yiyecek bulamıyorum. Buranın halkı yardım ederse karnımızı doyuruyoruz. Yardım eden olmazsa gece aç yatıyoruz.” diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.