Ammar b. Yasir (r.a.) Kimdir?

İlk Müslümanlardan, sadakatin ve sabrın timsali Ammar b. Yasir’i (r.a.) ne kadar tanıyoruz?

Ammâr b. Yâsir radıyallahu anh, anne ve babası İslâm’ın ilk şehitleri olan, ilk Müslümanlardan meşhur bir sahâbîdir.

AMMAR B. YASİR (R.A.) KİMDİR?

Ammâr bin Yâsir radıyallahu anh; ismi Ammâr, Künyesi Ebu’l-Yakazân, Babası Yâsir’dir. Hz. Yâsir, Yemen’den iki oğlu Haris ve Mâlik ile Mekke’ye gelmiş, orada Ebû Huzeyfe’nin cariyesi Sümeyye ile evlenmişti.

Sümeyye’den Hz. Ammâr dünyaya gelmişti. İslâm’ın ilk günlerinde Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin Erkam bin Ebu’l-Erkam’ın evinde bulunduğu sırada Yâsir hanımı Sümeyye ve oğulları ile beraberce gelip iman etmişlerdi.

Bu aile kimsesiz oldukları için iman etmeleri yüzünden çok işkenceye uğratılmışlar. Hz. Sümeyye, Ebû Cehil’in hançeriyle; eşi Hz. Yasir ise gördüğü ağır işkenceler sonucu şehit edilmiştir. Bu arada Hz. Ammar çok acıklı işkencelere tabi tutulmuş, Rasûl-i Kibriya daima kendisini teselli etmiştir.

Hz. Ammar önce Habeşistan’a sonra Medine’ye hicret edip orada Huzeyfe bin Yeman Hazretleri ile kardeş olmuştu. Bedir’den Tebük seferine kadar bütün harplerde bulunmuş, büyük kahramanlıklar göstermiştir.

Hz. Ömer tarafından Kûfe valiliğine tayin olunmuştur. Hz. Ali devrinde onun safında Sıffîn ve Cemel harplerine girmiştir. Sıffîn harbinde bir akşam güneş batarken Hz. Ammar, “Bana dünyadaki son rızkımı verin,” dedi. Bir kadeh içersinde bir miktar süt getirdiler, onu içtikten sonra:

“Bu gün ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme kavuşacağım, dostlar ile arkadaşlara varacağım” demiş, hakikaten ondan sonra İbn-i Cediye adında birisi tarafından yaralanmış bu yara yüzünden şehit olmuştur.

Hz. Ali tarafından teçhiz ve tekfini yapıldı, Kûfe’ye defn edildi. Şehit edildiği vakit 91 yaşında idi.

Hz. Ammar son derece iffetli namuskâr bir zat idi. Fitneden çok sakınırdı. Buna rağmen Sıffîn ve Cemel fitnelerine her nasılsa dûçâr olmuştu. Hz. Ammar’ın şehit edileceğini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz haber vermiştir. İmam Ahmed bin Hanbel’in müsned c. 3” s. 91’de nakledildiğine göre, Ebû Said Hudrî Mescid-i Nebevinin inşasından bahsederken şöyle der:

“Biz kerpici birer birer taşırdık, Ammar ise ikişer ikişer taşırdı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem onu öyle görünce, üstünde ve başındaki tozu toprağı silkerek, vah Ammar onu azgın bir topluluk öldürecektir. Ammar onları cennete ve Allah’a çağırır. Onlar ise onu cehenneme çağırırlar” dedi.

Hz. Ammar da, “Fitnelerden Allah’a sığınırım.” dedi. Hz. Ammar en ağır kerpiçleri yüklenmiş olarak Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gelerek, “Ya Rasûlullah beni öldürecekler taşınamayacak kadar ağır şeyleri bana yüklüyorlar,” diye şikâyettendi.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem eli ile onun tozunu toprağını süpürdü ve:

“Vah Sümeyye’nin oğlu, seni onlar öldürecek değiller. Seni ancak azgın bir topluluk öldürecektir,” buyurdu. (Buharî, c. I, s. 115, c. 3, s. 207, Müstedrek, c. 3, s. 372, Tehzib et-Tehzib, c. 7, S.408)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

AMMAR BİN YASİR’İN (R.A.) ŞEHADETİ

Ammar Bin Yasir’in (r.a.) Şehadeti

AMMAR BİN YASİR (R.A.) KİMDİR?

Ammar Bin Yasir (r.a.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.