Ahzâb Suresi 66. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Ahzâb Suresi 66. ayeti ne anlatıyor? Ahzâb Suresi 66. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Ahzâb Suresi 66. Ayetinin Arapçası:

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا

Ahzâb Suresi 66. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yüzlerinin ateşte o yana bu yana çevrilip duracağı o gün: “Eyvâh bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Peygamber’e itaat etseydik!” diye inleyeceklerdir.

Ahzâb Suresi 66. Ayetinin Tefsiri:

Kıyâmetin vaktini soranlar, daha ziyâde âhirete iman etmeyen kâfirlerdir. Bir bakıma Peygamberimiz (s.a.s.) ile alay etmek üzere böyle soruyorlardı. Kur’ân-ı Kerîm’in beyânına göre kıyâmet her an kopabilir. Küçültülmüş bir kâinat olan insanın her nefeste ölme ihtimali bulunduğu gibi, büyültülmüş bir insan olan kâinatın da her an kıyâmetinin kopma ihtimali vardır. Mühim olan kıyâmetin gelmesi değil, insanın oraya ne hazırladığıdır. Nitekim Enes bin Mâlik (r.a.) şöyle anlatıyor:

Resûlullah (s.a.s.)’e bir adam geldi ve:

“–Yâ Resûlallah! Kıyâmet ne zamandır?” dedi. Efendimiz (s.a.s.):

“–Kıyâmet için ne hazırladın?” diye sorunca o da:

“–Allah ve Rasûlü’nün muhabbetini…” cevabını verdi.  Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz:

“–Öyleyse sen sevdiğinle beraber olacaksın” buyurdu.

Hz. Enes, bu rivayetin devamında der ki:

“İslâm’a girmekten başka hiçbir şey bizi Allah’ın Nebîsi’nin «Muhakkak sen sevdiğinle berabersin» sözü kadar sevindirmemiştir. İşte ben de Allah’ı, O’nun Resûlü’nü, Ebubekir’i ve Ömer’i seviyorum. Her ne kadar onların yaptıkları amelleri yapamadıysam da, onlarla beraber olmayı umuyorum.” (Müslim, Birr 163)

Çünkü dünyada iman devletine erişemeyip kâfir ve müşrik olarak âhirete intikal edenlerin âkıbetleri çok fenâ olacaktır. Onlar kızgınlığının derecesini ölçme imkânı olmayan yakıcı bir cehenneme atılacaklar; kendilerini bundan kurtaracak ne bir dost ne de bir yardımcı bulabileceklerdir. Dünyada peşlerinden gittikleri inkârcı önderleri ve büyükleri de onlara bir fayda sağlamayacak, karşılıklı beddualar içinde, hiçbir zaman dinmeyecek âhlar, eyvâhlar ile ateşe tıkılacaklardır. (bk. A‘râf  7/38-39; Sebe’ 34/31-33)

İşte Peygamberlere karşı gelenlerin ve çeşitli eziyetlerle onları incitenlerin sonu böyle fenâ olacaktır. O halde:

Ahzâb Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Ahzâb Suresi 66. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.