Agit Özel Temsilcisi Musa'dan İslamofobinin Yasal Yaptırıma Tabi Tutulması Çağrısı

"(İslamofobi) Kanun kapsamında sınıflandırılmadığı için birçok fail cezasız kalmaktadır. İslamofobiyi yasal yaptırıma tabi bir suç eylemi olarak kategorize etmeliyiz"

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele Özel Temsilcisi Büyükelçi İsmail Hakkı Musa, uluslararası topluma İslamofobinin yasal yaptırıma tabi bir suç eylemi olarak kategorize edilmesi çağrısında bulundu.

AGİT Özel Temsilcisi Musa, Fas'ın Fes kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Medeniyetler İttifakı 9. Küresel Forumu kapsamındaki "Yeni bir Toplumsal Sözleşme Oluşturmak" konulu panelde konuştu.

Büyükelçi Musa, Antisemitizm, İslamofobi ve Hristiyan düşmanlığı başta olmak üzere, insan haklarına dayalı din veya inanca yönelik ayrımcılık ve hoşgörüsüzlükle mücadelede "Toplumsal Sözleşme" kavramının önemine dikkati çekti.

Büyükelçi Musa, "Bugün yola çıkmamız gereken yer, Toplumsal Sözleşme kavramıdır. Bu kavram bize eşitlik, hesap verebilirlik, birlikte yaşama ve karşılıklı saygının kaçınılmazlığını hatırlatıyor." dedi.

"Din veya inanç özgürlüğünün, Toplumsal Sözleşmenin ayrılmaz ve önemli bir bileşeni" olduğuna işaret eden AGİT Özel Temsilcisi, insan hakları şemsiyesi altında herkesi kucaklayan yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Büyükelçi Musa, dinsel ayrımcılığın gün geçtikçe daha geniş bir alana yayıldığına dikkati çekerek, "Herhangi bir din veya inancın mensuplarına yönelik nefret ve önyargıları ortadan kaldırmak için yeterli stratejiler sunmak ve farkındalık yaratmak öncelikli bir meseledir. Ancak o zaman Müslümanlara, Yahudilere veya Hristiyanlara yönelik çalışmalarımız uzun vadede kalıcı kazanımlara dönüşebilir." ifadelerini kullandı.

Musa, Müslümanlara yönelik ayrımcılık, saldırı ve tehditlerin Avrupa'da ve dünyanın başka yerlerinde "neredeyse rutin hale geldiğini" belirtti.

Dünya genelinde İslamofobik saldırılarda öne çıkan örneklere yer veren Büyükelçi Musa, 2019'da Yeni Zelanda'daki Christchurch katliamı, 2021'de Almanya'nın Iserlohn kentinde Müslüman mezarlığına saldırı, Avrupa genelinde camilere yönelik saldırılar, politikacıların kullandığı İslamofobik söylemler ile Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Rohingya (Myanmar) ve Hindistan'da Müslümanlara yönelik kitlesel saldırı ve ihlallere değindi.

- Din ile terör birbirinden kesin çizgilerle ayrılmalı

Musa, tüm eksikliklere rağmen "iyi örnekler ve uygulamaların" da bulunduğuna işaret ederek, bu kapsamda AGİT, Avrupa Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletlerin çabalarının, bölgesel ve küresel farkındalığı artırmak için istikrarlı bir ilerleme anlamına geldiğini söyledi.

"Çağdaş tehditleri dini öğretilerle ilişkilendirmenin ne kadar yanıltıcı olduğuna" vurgu yapan Musa, "Herhangi bir dini, terörizm ve ölümcül saldırganlıkla ilişkilendirmek büyük bir hatadır. Din ile terörü birbirinden kesin çizgilerle ayıran bir söylemde buluşmalıyız. Hiçbir dini öğreti insanları öldürmeyi öğütlemez." dedi.

- İslamofobi yasal yaptırıma tabi tutulmalı

Musa ayrıca İslamofobinin bileşenleri ve sınırlarına ilişkin belirli bir hukuki tanımın olmadığına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Meselenin bir de hukuki yönü var. Müslümanlara karşı işlenen suçlar, yalnızca şiddet içermeyen genel ilkeler çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu durum, böyle karmaşık bir konu için belirsiz ve yetersiz kalıyor.

(İslamofobi) Kanun kapsamında sınıflandırılmadığı için birçok fail cezasız kalmaktadır. İslamofobiyi yasal yaptırıma tabi bir suç eylemi olarak kategorize etmeliyiz."

Fes kenti, BM Medeniyetler İttifakı 9. Küresel Forumu ile bu çerçevede gerçekleştirilecek BM Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanları Toplantısı'na ev sahipliği yapıyor.
İki gün sürecek forumda, bir arada yaşamanın gerekliliği ile çeşitlilik ve kültürel zenginliğin teşviki tartışılacak.

İlk defa bir Afrika ülkesinin ev sahipliğinde bu sabah başlayan​​​​​​​ ve 50 ülkenin çeşitli bakanlar seviyesinde temsil edildiği BM Medeniyetler İttifakı 9. Küresel Forumu'nda, 96 ülkeden delegasyonlar ile dünyanın hemen her yerinden farklı kültür ve medeniyetlere anlayış ve saygı için çalışan 1000'den fazla aktivist yer alıyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.