Abdurrahman Bin Avf (r.a.) Kimdir?

Abdurrahman bin Avf (r.a.) kimdir? Allah yolunda malını ve canını feda eden, ilk iman eden ve en cömert sahabilerden biri olan Abdurrahman bin Avf’ın (r.a.) hayatı yazımızda.

Seadet devri dediğimiz sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının hayatlarında da türlü sıkıntılar, zorluklar çekilmiş. Ama hepsi bir gaye için. Hedefe ulaşmak için. Onlar kıyamete kadar yıldızlar gibi bu ümmetin önünü aydınlatacak hayatımıza ışık tutacaklardır. Sözleriyle, halleriyle, yaşantılarıyla...

Mal canın yongasıdır derler. Verebilmek zordur. Ama gaye Allah'ın rızası olursa her şey O'na feda edilebilir. Seadet devrinde kurulan kardeşlikler verilen sadakalar yapılan yardımlar hep bu gaye içindi. Mal da can da Allah ve Rasûlüne feda edilmişti. Abdurrahman ibni Avf radıyallahu anh'ın hayatı bu yönde güzel bir örnektir.

ABDURRAHMAN BİN AVF (R.A.) KİMDİR?

Abdurrahman ibni Avf radıyallahu anh, ilk sekiz Müslümandan biri. Hz. Ebu Bekir Sıddîk radıyallahu anh vasıtasıyla İslâm'a giriyor. Hayatta iken cennetle müjdelenmiş. Vermek, bezletmek onun ayrılmaz vasfı olmuştur.

Medine'ye hicretinde Fahri Kainat Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, onu Saîd b. Rebî radıyallahu anh ile kardeş yapmıştır. Saîd radıyallahu anh Medine'nin zenginlerindendi. Hemen Abdurrahman İbn Avf radıyallahu anh ile malını, servetini paylaşmak ister. Fakat Abdurrahman radıyallahu anh ona:

"Kardeşim! Allah sana, malına, mülküne, çoluk-çocuğuna bereket versin. Sen bana çarşının yolunu göster. Ben orada biraz alış-veriş ile meşgul olur, ihtiyacımı karşılarım" diye cevap verir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Abdurrahman radıyallahu anh'ın bu sözlerini duyunca pek memnun olur ve ona hayır duada bulunur. Kısa zamanda zengin olan Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh:

"Taşa uzansam, o taşın altında ya altına veya gümüşe rastladığımı görürüm" der. Canıyla malıyla sevgili Peygamberimize sallallahu aleyhi ve sellem hizmet eden Abdurrahman İbn Avf radıyallahu anh Uhud'da yirmi yerinden yara almış fakat Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in yanından hiç ayrılmamıştır. "Ceyşü'l-Usre" denilen Tebük seferi için malının tamamını bağışlamıştır.

Resûl-i ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in vefatlarından sonra validelerimizin hizmetlerinde bulunmuş. Bir defasında bağını satıp, parasını annelerimize hediye etmiştir.

Bir defasında da 700 deve yüklü kervanı Medine'ye girince büyük bir gürültü olmuştu. O sene Medine'de kıtlık vardı. Aişe radıyallahu anha validemiz:

"Bu ne gürültü?" diye sorar.

"Abdurrahman ibn Avf radıyallahu anh'ın kervanı geldi. Buğday, un, yiyecek taşıyor," denilince Aişe radıyallahu anha:

"Allah onun verdiklerini dünyada bereketlendirdi. Ahiretteki sevabı da daha büyüktür. Resûlullah'ın şöyle dediğini duydum: -Abdurrahman İbni Avf emekleyerek cennete girecektir.-" Bu müjde Abdurrahman İbn Afv radıyallahu anh'a ulaştırılınca, 700 deve yüklü o büyük kervanını Allah yolunda infak eder.

O son derece kerîm idi. Serveti arttıkça cömertliği de o nisbette artıyordu. Allah yolunda dağıtmak onun zevki haline gelmişti. Kalbi, Allah, Rasûlullah sevgisiyle dolu, iffetli, merhametli, müşfik ve çok cömertti. Dünyayı ahirete tercih etmemiş, servet ve mal sahibi olmağa ehemmiyet vermemişti. Önce tam müslümanca yaşamayı her şeyin üstünde tutmuştu.

Hz. Ali radıyallahu anh onun hakkında Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'den

"Sen sema ehli içinde eminsin, sen ehl-i arz içinde de eminsin." dediğini söyler.

Hicretten önce (m. 580) tarihinde doğan Abdurrahman İbn Avf radıyallahu anh hicretten sonra 31 (m 653)'de 75 yaşlarında vefat etmiştir. Cenaze namazını Hz. Osman radıyallahu anh kıldırmış Cennetü'l-Baki'ye defnolunmuştur. Rabbımızdan şefaatlarını niyaz ederiz.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1991 - Eylül, Sayı: 67

İslam ve İhsan

İLK SAHABİLER KİMLERDİR?

İlk Sahabiler Kimlerdir?

İLK MÜSLÜMANLAR

İlk Müslümanlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah razı olsun bunu kim yaptıysa

    Ödevime çok yardımcı oldunuz teşekkür ederim

    Çok teşekkür ederim kim hazırladıysa Allah razı olsun

    bu bilgiler için çok teşekkürler slaytımı hazırlamama yardımcı oldu

    çok güzel bende yazdım inşallah 100 alırım

    bu bilgiler için teşekkürler ödevim için çok yardımcı oldu

    • bende çok teşekkür ederim

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.