5 Vakit Namazı İnkar Edenler Kafir Olur

Kur’an-ı Kerim’de namaz kaç vakit olarak geçmektedir? Rukû ve secdesiz namaz, oturulduğu halde nasıl kabul olunabilir? 5 vakit namazı inkar edenler kafir olur mu?

Sûre-i Hûd’da buyurulmuştur ki:

“Yâ Ekreme’r-rusül! Gündüzün iki taraflarında sabah ve akşam namazlarını ve gecenin bazı saatlerinde yatsı namazını edâ et. Zîra sevâplar günahları giderir. Şu beyân olunan istikâmet ve ikâme-i salât, nasîhat kabul edenlere iyi bir nasîhattir.” (Hûd Sûresi / 114)

Bu âyet-i celîlenin zâhir sarahatine nazaran her ne kadar üç vakit gibi görülmüş ise de ulemâ-yı kirâm bu âyet-i celîle ile beş vakit namazın vücûbuna istidlâl etmişlerdir.

Yani طَرَفَىِ النَّهَار ’da gündüzün iki tarafı öğle ve ikindidir. زُلَفًا lâfzı da cemî olup ekall-i cem’de üçtür. اللَّيْلَ وَزُلَفًا مِن demek gecenin gündüze yakın olan üç saati de sabah, akşam, yatsı vakti olup evvelki iki vakitle النَّهَارِ طَرَفَىِ ile tamam beş vakit namazı edâ emrini mutazammındır.

5 VAKİT NAMAZI İNKAR EDENLER

Binaenaleyh bu âyet-i celîle de beş vakit namazın vücûbuna delâlet eder. Namazın beş vakit olduğunu inkâr eden kâfir olur. Asr-ı saadetten beri ashâb-ı kiram -rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn- ve tâbiîn, tebe-i tâbiîn ve eimme-i müctehidîn, muhakkikîn hazarâtı ve bilcümle mü’minîn-i muvahhidîn tevâtüren ve ittifakan beş vakit namazı edâ sûretiyle bu âna kadar devam edegelmişlerdir. Ve ilâ yevmi’l-kıyam da böylece devam edecektir.

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-’den rivâyete göre, -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Büyük günahlardan, ictinâb eyleyerek, bir vakit namaz diğer namaza kadar ikisinin arasında geçmiş olan günahlara keffâret olur.” buyurmuştur.

Sûre-i Bakara’da:

“Hakkı bâtıla karıştırmayın, Hakkı bildiğiniz halde saklamayın.” (Bakara Sûresi,42) “Namazı ikâme edin ve zekâtı verin ve rukû edenlerle berâber siz de rukû edin.” (Bakara Sûresi, 43) buyurulmuştur.

Yani cemî ahvâlde hakkı bâtıla karıştırmayarak ve bâtıla tercih etmeyerek ve hakkı da setr etmeyerek Cenâb-ı Allah’a ve Rasûlüne ve kitaplarına îmândan sonra beş vakit namazı rukû ve sücûd ve bilcümle rükünleriyle berâber edâ etmeyi ve zekâtı da vermeyi Cenab-ı Hak emir buyurmuştur.

وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِع۪ينَ ile murâd, cemaatle edâyı emirdir. Yani Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ashâbıyla berâber cemâatle namazınızı edâ edin ki cemâatten ayrı kalmış olmayasınız demektir. İkâme-i salât ile murâd dahî mutlak namazı edâdır.

“Ey mü’minler! Rukû ediniz, secde ediniz ve Rabbinize ibâdet ediniz.” ( Hac Sûresi, 77) buyurulmuştur.

RUKÛ VE SECDESİZ NAMAZ, OTURULDUĞU HALDE NASIL KABUL OLUNABİLİR?

Rukû ve secdeyi emir, namazın diğer rükünlerini ihtivâ eden tam namazın edâsını emirdir. Zikr-i cüz, irâde-i küll kabîlindendir. Rukû ve secdesiz namaz, oturulduğu halde nasıl kabul olunabilir?

“Onları, yani maiyyet-i Rasûlullah’taki mü’minleri Cenâb-ı Allah’tan lutf u ihsan ve rızâya tâlib oldukları halde rukû ve secde ederler görürsün ki onların yüzlerinde secdenin alâmeti, eseri görülür.” (41. Fetih Sûresi, 29

Cenâb-ı Allah’a îmân eden mü’minler fazl-ı ilâhîyi ve ihsân-ı sübhânîyi talep ederek rukûya eğilir ve secdeye kapanırlar ve Cenâb-ı Allah’ın azametine karşı olmanın zilletini bilirler ve Cenâb-ı Hakk’a tâzimle dergâh-ı ulûhiyete ilticâ ederler. İşte bütün Müslümanların bu sıfat üzere bulunarak beş vakitte namaza rukû ile ve secde ile devam üzere bulunmalarına işâret buyurulmuştur.

Ehl-i îmânın, namaza çokça devam ve secde ile Cenâb-ı Hakk’a teveccühleri eseri olarak yüzlerinde nûr-i ilâhî lemeân eder. Dünyada eseri görüldüğü gibi âhirette dahî yüzleri parlak olarak kabirlerinden kalkacaklardır. Nitekim:

“O günde ki nice yüzler bembeyaz olacak, nice yüzler de kapkara kesilecek.” (Âl-i İmrân Sûresi, 106)  buyurulmuştur.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu-Musahabe-3, s.55- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZ NEDİR?

Namaz Nedir?

NAMAZ BEŞ VAKİTTİR - NAMAZ VAKİTLERİ İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Namaz Beş Vakittir - Namaz Vakitleri ile İlgili Ayet ve Hadisler

HANGİ NAMAZ KAÇ REKAT, NASIL KILINIR?

Hangi Namaz Kaç Rekat, Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.