Beş Vakit Farz Namazın Önemi

5 Vakit namaz nasıl farz oldu? Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâb-ı kirâma beş vakit namazın ehemmiyet ve muhtevâsını nasıl anlatıyor? Abdullah ibn-i Abbâs (r.a.) hangi iki âyeti kerîmenin beş vakit namazı ihtivâ ettiğini söylüyor? Farz kadar sünnetin önemi ve fazileti nedir?

Farzlar, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e Cebrâîl vâsıtasıyla bildirilmiştir. Fakat beş vakit farz namaz, bunlardan ayrı olarak Mîrac gecesi bizzat Cenâb-ı Hak tarafından Âlemlerin Efendisi’ne bir hediye kabîlinden takdim buyrulmuştur. Başlangıçta elli vakit olarak farz kılınan namaz, Mûsâ -aleyhisselâm-’ın semâda Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e:

5 VAKİT NAMAZ İLE 50 VAKTİN ECRİ

“–Yâ Rasûlâllah! Ben, Senʼden evvel İsrâiloğulları’nda tecrübe ettim. Elli vakte Senʼin ümmetin de güç yetiremez!” şeklindeki tavsiyesi dolayısıyla Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, o gece Cenâb-ı Hakk’a beş defa mürâcaat ve münâcât eyledi. Nihâyet namaz beş vakte indirildi.

Hazret-i Mûsâ, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e:

“–Buna da güç yetiremezler!” dediyse de Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

Bundan fazla tenkîsi Rabbimden istemeye hayâ ederim.” diyerek beş vakitte karar kıldı.

Ancak Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in duâsı bereketiyle merhamet eyleyip namazı beş vakte indirmenin yanında o vuslat gecesi olan Mîracʼda Rasûlʼüne şu müjdeyi de lûtfetti:

“Ey Rasûlʼüm! Benʼim katımda söz aslâ değişmez. Bu beş vakit namazın karşılığında Sen, elli vaktin ecrini alacaksın.” (Bkz. Buhârî, Salât, 1; İbn-i Mâce, İkāmetü’s-Salât, 194)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ümmetine bu beş vakit hususunda şöyle buyurur:

“Allah Teâlâ buyurdu ki: «Senʼin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım. Kendi katımda verilmiş bir söz vardır. Kim o namazları tam vaktinde kılarsa, onu mutlaka Cennet’e sokacağım. Kim de o namazları korumazsa, katımda ona verilmiş hiçbir söz yoktur.»” (İbn-i Mâce, İkāmetü’s-Salât, 194)

ALLAH, KULLARINA BEŞ VAKİT NAMAZI FARZ KILMIŞTIR

Bir başka hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:

“Allah, kullarına beş vakit namazı farz kılmıştır. Küçümsemeden her kim bu namazları tam kılarsa, Allah ona kıyâmet gününde Cennet’e koyacağına dâir kesin söz vermiş olur. Kim de onları, hafife alarak eksik bir şekilde îfâ edip gelirse, Allah katında ona verilmiş bir söz olmaz. Dilerse azâb eder, dilerse bağışlar.” (İbn-i Mâce, İkāmetü’s-Salât, 194)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâb-ı kirâma beş vakit namazın ehemmiyet ve muhtevâsını îzah için şu suâli sordu:

Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?”

Sahâbîler:

“–O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz.” deyince Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

Beş vakit namaz da işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder.” buyurdu. (Buhârî, Mevâkît, 6)

Başka hadîs-i şerîflerinde de şu müjdeleri beyan buyurdu:

“Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki cuma, aralarında işlenen küçük günahlara kefârettir.” (Müslim, Tahâret, 14)

“Bir müslüman, farz namazın vakti geldiğinde güzelce abdest alır, huşû içinde ve rükûunu da tam yaparak namazını kılarsa, büyük günah işlemedikçe, bu namaz önceki günahlarına kefâret olur. Bu her zaman böyledir.” (Müslim, Tahâret, 7)

Şunu da ifade etmek gerekir ki, farz olan beş vakit namazın her biri ayrı ayrı kıymet ve ehemmiyeti hâizdir. Günün belli vakitlerine dağılışı da, insan için hem rûhî hem de bedenî bakımdan binbir fayda ve hikmet ihtivâ eder. Bu bakımdan her birini ayrı bir îtinâ ve alâka ile cân u gönülden îfâ hususunda gaflet gösterilmemelidir.

BEŞ VAKİT NAMAZI İHTİVÂ EDEN AYET

Allah Teâlâ buyurur:

“Haydi siz, akşama girerken ve sabaha ererken; gündüzün sonunda ve öğleye erdiğiniz zaman Allâh’ı tesbîh edin! (Bilin ki) göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur.” (er-Rûm, 17-18)

Abdullah ibn-i Abbâs -radıyallâhu anhumâ-, bu iki âyet-i kerîmenin beş vakit namazı ihtivâ ettiğini beyân ederek şöyle buyurur:

“Âyette geçen «sabaha ererken» tâbiri sabah namazına;

«Öğleye erdiğiniz zaman» tâbiri de öğle namazına;

«Gündüzün sonu» tâbiri ikindi namazına;

«Akşama girerken» tâbiri de, akşam ve yatsı namazlarına işarettir.”

Bu âyetlere ilâveten başka âyetlerde de farz namazlar hakkında muhtelif emir ve işaretler vardır.

5 VAKİT NAMAZIN ÖNEMİ

Sefîrî, beş vakit farz namazın ehemmiyetine binâen şöyle der:

“Melekler, sabah namazını terk edenlere: «Ey fâcir (büyük günahkâr)!»;

Öğle namazını terk edenlere: «Ey hâsir (hüsrâna uğrayan)!»;

İkindi namazını terk edenlere: «Ey âsî!»;

Akşam namazını terk edenlere: «Ey nankör!»;

Yatsı namazını terk edenlere de: «Ey kaybeden!» diye seslenirler...”

SÜNNETE İTTİBA FARZ HASSASİYETİ KADAR MÜHİM

Diğer taraftan beş vakit farz namazın sünnetleri hususunda da titizlik gösterip onları edâ etmede gevşek ve ihmalkâr davranmamak gerekir. Bu sünnetler, âdeta o vaktin namazını tamamlayıcı mâhiyette Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz tarafından bizzat tatbik ve beyan edilmiş ibadetlerdir. Bu meyanda zikredilen rivâyetlerden bir kısmı şöyledir:

“Sabahın iki rekât sünneti, dünyadan ve dünyadaki bütün varlıklardan hayırlıdır.” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 96)

“Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, öğlenin farzından önce dört, farzından sonra iki rekât namaz kılardı.” (Tirmizî, Cumʼa, 66)

“İkindiden önce dört rekât (sünnet) kılan kimseye Allah merhamet etsin!” (Tirmizî, Salât, 201)

“Akşam namazından sonra iki rekât kılmakta acele edin! Çünkü o iki rekât, farzla beraber yukarılara kaldırılır.” (Mervezî, Muhtasaru Kıyâmi’l-Leyl, s. 83; İbn-i Adiy, el-Kâmil fî Duafâi’r-Ricâl, IV, 151)

Yatsı namazının ilk sünnetiyle alâkalı olarak da:

“Her ezan ve kāmet arasında namaz vardır.” (Buhârî, Ezân, 16) hadîs-i şerîfi mesned olarak alınmaktadır.

Yatsının son iki rekât sünneti ise, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayatı boyunca kıldığı bilinen sünnetlerden biri olarak ifade edilmektedir.

Namaz için en mühim hususlardan biri de, onun vaktinde kılınmasıdır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e ne zaman:

“–Amellerin en fazîletlisi hangisidir?” diye sorulsa, cevâben ilk olarak:

Vaktinde kılınan namaz.” buyurmuşlardır. (Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 5)

Burada kastedilen; namazın, diğer namaza kadar olan vaktidir. Ancak evlâ ve efdal olan, vaktin girdiği ilk anda namazı edâ etmektir. Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Namaz vakitleri gelince hemen kılanlardan Allah Teâlâ râzı olur. Vakitlerin sonunda kılanları da affeder.” (Cem‘u’l-Fevâid, I, 163)

CUMA NAMAZI

Beş vakit farz namazın dışında erkeklere farz olan bir namaz daha vardır ki, bu da Cuma namazıdır. Bu namazın bahsi bir hayli uzun olmakla beraber ehemmiyeti hakkında şu âyet-i kerîme kâfîdir:

“Ey îmân edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, alışverişi bırakın ve hemen Allâh’ı zikre (Cuma namazına) koşun! Eğer bilirseniz, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” (el-Cum’a, 9)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Kulu Allâhʼa Yaklaştıran NAMAZ, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZLA İLGİLİ AYETLER VE HADİSLER

Namazla İlgili Ayetler ve Hadisler

5 VAKİT NAMAZLA İLGİLİ AYET VE HADİSLER

5 Vakit Namazla İlgili Ayet ve Hadisler

NAMAZ NASIL KILINIR?

Namaz Nasıl Kılınır?

“ŞÜPHESİZ Kİ NAMAZ HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOYAR” AYETİ

“Şüphesiz ki Namaz Hayâsızlıktan ve Kötülükten Alıkoyar” Ayeti

HUŞÛ NEDİR? HUŞÛ İLE NAMAZ NASIL KILINIR?

Huşû Nedir? Huşû İle Namaz Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.