38 Yıldır Mezar Taşını Yanında Taşıyor

Balıkesir'in Erdek ilçesinde yaşayan 76 yaşındaki Muharrem Özbinici, 38 yıl önce yaptırdığı mezar taşını yanından hiç ayırmıyor. 38 yıldır mezar taşıyla her an ölümü tefekkür eden Muharrem Özbinici'nin ilginç hikayesi...

Şoförlükten emekli olan ve 1980-2002 arasında Erdek Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanlığı yapan Muharrem Özbinici, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1940'ta doğduğunu ve 55 yıl şoförlük yaptığını söyledi.

Halasının oğlunun 1978'de vefatı üzerine mezar taşı yaptırmak için gittiği mermercinin kendisine de mezar taşı yapma önerisinde bulunduğunu anlatan Özbinici, "38 yıl önce mezar taşımı yaptırdım. O günden sonra da mezar taşıyla beraber yaşamaya başladım."

Yaptırdığı mezar taşını yanından hiç ayırmadığını dile getiren Özbinici, taşı gören vatandaşların şaşırıp kaldığını ifade etti.

"Birkaç yıl mezar taşım benimle yolculuk etti"

Özbinici, mezar taşını yazıhanede, otobüste ve evinde tuttuktan sonra mezarlığa diktiğini aktararak şunları kaydetti:

"Mezar taşımı 25 yıl Erdek'te görev yaptığım bir yolcu taşıma firmasının yazıhanesinde oturduğum koltuğun arkasında muhafaza ettim. Benim 25 kişilik küçük bir otobüsüm vardı. Bu mezar taşını otobüsteki şoför koltuğumun yanına koydum. Gönen, Bandırma, Erdek hattında yanımda bulundurdum. Arabaya binen, inen yolcular hep mezar taşını soruyordu. Birkaç yıl mezar taşım beninle yolculuk etti. Sonunda sorulara dayanamayıp evime götürdüm. Uzun bir sürede evimde yanı başımda muhafaza ettim. Şimdi de yerini hazırlatmış olduğum mezar yerime diktim. Ben mezar taşımla yaklaşık 38 senedir yaşamaktan keyif alıyorum. O beni bekliyor öleceğim diye, ben de diretiyorum ölmeyeceğim diye ama ölünce yine mezar taşımla beraber devam edeceğiz."

Zaman zaman mezarlığa giderek kendi mezarı başında dua ettiğine işaret eden Özbinici, toprağa girmek için her an hazır olmak gerektiğini söyledi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.