30 Dakikada Sonuç Veren Yerli ve Milli Kovid-19 Tanı Kiti Üretildi

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığınca geliştirilen tanı kiti, 30 dakika ve altında sonuç vererek, virüsün hızlı şekilde tespitini sağlayacak.

Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Erhan Akdoğan, milli imkanlarla geliştirilen, duyarlılık, tüm cihazlarda çalışma ve farklı varyantların tamamında tanı yapabilme özellikleri bulunan yerli Kovid-19 tanı kiti “TÜSEB DiaKit”in, 11 Nisan Pazartesi gününden itibaren kullanıma sunulacağını bildirdi.

TÜSEB, Kovid-19 aşısı TURKOVAC’ın ardından bu hastalığın tanısında kullanılacak kiti de yerli sağlık endüstrisine kazandırıyor.

Yeni nesil Kovid-19 tanı kiti “TÜSEB DiaKit”, hastaların burun ve boğazından alınan örneklerinde virüs olup olmadığının tespit edilmesini sağlıyor. 30 dakika ve altında sonuç vererek virüsün tespitini hızlı şekilde sağlayacak kit, belirlenen özel moleküler dizaynı sayesinde olası mutasyonlardan etkilenme riskini de minimuma indiriyor.

Türk bilim insanlarınca Türkiye’de geliştirilen ürünün Ankara Aziz Sancar Araştırma Merkezindeki üretim aşamaları AA ekibince görüntülendi.

TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Erhan Akdoğan da kit ile ilgili açıklamalarda bulundu.

KAMUDA ÜRETİLMİŞ VE RUHSATLANDIRILMIŞ İLK KOVİD-19 TANI KİTİ

Prof. Dr. Akdoğan, salgın süreci yavaş yavaş nihayete erse de gelecekteki pandemilere Ar-Ge açısından hazırlıklı olunması ve Kovid-19’un grip gibi seyredeceği düşüncesinden hareketle bu tanı kitini geliştirdiklerini anlattı. Akdoğan, ismini “TÜSEB DiaKit” koydukları kitin, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından marka tescili yapılmış ve kamuda üretilmiş bir ürün olarak ortaya çıktığını belirtti.

Sağlık endüstrilerinde yerli ve milli ürünlerin üretiminin önemini vurgulayan Akdoğan, bu amaçla hem sağlık alanında Ar-Ge projelerine destek verdiklerini hem de enstitüleri vasıtasıyla Ar-Ge projeleri gerçekleştirdiklerini aktardı.

Erhan Akdoğan, TÜSEB’in 9 enstitüsünden biri olan Türkiye Biyoteknoloji Enstitüsünün çalışma alanlarından birinin tanı kitleri olduğundan bahsederek, şöyle konuştu:

“Bugün bu pandemi ama yarın belki influenza, bazı hibrit kitler ve yeni varyantlara veyahut da yeni salgınlara karşı kitlerin üretimine ilişkin ciddi bir Ar-Ge birikiminin oluştuğunu burada görüyoruz. Özel sektörün çok önemli katkıları var, sahada kullanılan bazı kitler var ama TÜSEB DiaKit’in kamuda üretilmiş ve ruhsatlanmış ilk Kovid-19 tanı kiti olma gibi bir özelliği var. Bu çok anlamlı çünkü özellikle bu tarz stratejik ürünlerde yerlilik ve millilik noktasında çok ciddi hazırlıkların olması gerektiğini pandemi bize gösterdi.”

TALEBE GÖRE ROBOTİK SİSTEM DEVREYE ALINACAK VE YÜKSEK SAYIDA ÜRETİM SAĞLANACAK

Kitin 6 kişilik bir ekip tarafından 2-3 ayda geliştirildiğini, test ve validasyon çalışmalarının ise daha uzun sürdüğünü anlatan Akdoğan, “Kitimizin diğer kitlere göre duyarlılık, tüm cihazlarda çalışabilme ve farklı varyantların tamamında tanı yapabilme gibi özellikleri var. Bu noktalarda sahadaki bazı kitlerden ayrılıyor. Onlar da iyi ama bazı noktalarda daha iyi bir tanı kitiyle karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Erhan Akdoğan, kit çalışmalarının ve üretiminin TÜSEB-Türkiye Biyoteknoloji Enstitüsü’ndeki araştırmacı ve akademisyenler tarafından Biyoteknolojik İlaç ve Aşı Ar-Ge Eğitim Merkezi’ndeki laboratuvarlarda yapıldığını belirterek, “Şu anda manuel olarak bu kitlerin üretimini gerçekleştiriyoruz. Yüksek sayılarda talep edildiği zaman, bunlar belli otomasyon ve robotik sistemlerle beraber çok çok yüksek sayılara da ulaşabiliyor.” bilgisini verdi.

Kitin patentini almak için 8 ay önce başvuruda bulunduklarını belirten Akdoğan, ilk araştırma raporlarının son derece olumlu geldiğini, yakında ürünün patentlenebileceği konusunda ciddi umutları olduğunu ifade etti.

“YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM BAĞIMSIZLIKTIR”

TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Akdoğan, yerli tanı kitinin kullanılmaya başlanmasının Türkiye’ye sağlayacağı avantajlara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye açısından düşündüğümüzde yerli ve milli olarak bunların üretilmiş olması bir bağımsızlıktır. Bu bağımlılığın ortadan kaldırılmasıdır ve insanımıza bu hizmeti götürebilmemizi beraberinde getirir. Diagnostik, yani tanı, zaten tıpta birinci aşama, doğru tanıdan sonra doğru tedavinin geliştirilmesi noktası. Dolayısıyla birinci aşama açısından son derece anlamlı. Nasıl TURKOVAC’ta olduğu gibi hedeflerimiz varsa ihtiyacı olan ülkelere gönderilme noktasında, kendimiz geliştirebildiğimiz zaman daha düşük maliyetli olarak geliştirip bunu ihtiyacı olan ülkelere ulaştırabiliriz. Bunu bir ticari ürün olarak düşündüğümüzde ise Türkiye’de konusu sadece sağlık olan, Sağlık Bakanlığının ilgili kuruluşu olan bir devlet kuruluşu tarafından geliştirilmiş olması da yurt dışından talepler noktasında çok pozitif bir durumu açığa çıkartmış oluyor.”

Akdoğan, çok yüksek maliyetler çıkmadığı, üretim süreci daha basit olduğu ve az kişiyle gerçekleştirilebildiğini için tanı kitinin ihtiyaç duyulan ülkelere hibe edilebilecek özelliğe sahip olduğunu ifade etti.

KİTLER BU HAFTA HALK SAĞLIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE TESLİM EDİLECEK

Akdoğan, Kovid-19 tanı kitinin sağlık kuruluşlarına dağıtımıyla ilgili de “Bu hafta itibarıyla biz (kitlerimizi) Halk Sağlığı Genel Müdürlüğümüze teslim etmiş olacağız. Ondan sonraki süreçte kendileri nasıl takdir ederse ihtiyaç olan hastanelere bunları gönderir. Diğer kitlerin yanında TÜSEB DiaKit de test çalışmalarında kullanılmış olacak bu şekilde. Bu hafta işlemler tamamlanmış olur. Önümüzdeki pazartesiden (11 Nisan) itibaren kullanılmaya başlanır.” bilgisini verdi.

Prof. Dr. Erhan Akdoğan, sağlıkta yerli ve milli ürünlerin üretilmesinde, TÜSEB’in hem özel sektör hem akademi hem de ilgili STK’lerle el ele verdiğini, sağlık bilim ve teknolojilerinde yerlileşme konusunda hızlı biçimde adımlar attıklarını ve atmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.