2 Şeyi Unut, 2 Şeyi de Unutma

Hak dostları; selâmete çıkmak istiyorsan, iki şeyi unut, iki şeyi de unutma, diyorlar.

İslâm âdeta bir şifâ eczâhânesidir. Bu eczâhânede dileyen her türlü rahatsızlığını tedavi edecek ilâcı bulur. Fakat bugün bu eczâhâneye kapitalizm girdi, sosyalizm girdi. Bir bardak temiz suyun içine bir damla necâset damlasa, onun bütün temizliği, sâfiyeti, lezzeti ortadan kaybolur. Bozulan, İslâm’ın kendisi değil tabiî, o nezâhetini koruyor; asıl, Müslümanın zihniyet dünyası hastalanmış durumda. Problem burada! Bugün kapitalizm, sosyalizm oraya girmiş durumda…

İKİ ŞEYİ UNUT İKİ ŞEYİ DE UNUTMA

Hak dostları; selâmete çıkmak istiyorsan, iki şeyi unut, iki şeyi de unutma, diyorlar.

Birincisi; “Rabbini unutma!” Her hâlimizde Cenâb-ı Hak bizden râzı mı? Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem benim yanımda olsa, benim bu hâlime tebessüm eder miydi? Yahut üzülür müydü? Müslüman, kendisini korumak için bu hâlet-i rûhiye içinde olmalı.

İkincisi de “Ölümü, âhireti, dolayısıyla fânîliği unutma!” Allâh’ın huzûruna varışı unutma! “Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter!” (el-İsrâ, 14) buyrulacak olan o müthiş günü unutma!

İki şeyi de unut, buyuruyorlar: Birincisi; “Yaptığın hayır ve hasenâtı unut!” Çünkü ufak bir hasenat insanın gözünde büyür; devâsâ bir şey görünür. Sonra insan, kendini toplumla kıyas etmeye başlar: “Ben bu kadar yapıyorum, toplumdakiler ne kadar yapıyorlar?” şeklinde. Çoğu insan, kendine buradan bir rüşvet çıkarır, vicdanını rahatlatır. Hâlbuki bizim için fiilî kıstas, kendimizi kıyâs edeceğimiz toplum, “asr-ı saâdet toplumu”dur.

İkincisi de; “Sana yapılan ezâ ve cefâları unut!” Zira Cenâb-ı Hak:

“…Allâh’ın sizi affetmesini istemez misiniz?” (en-Nûr, 22) buyuruyor. Allah tarafından affedilmek de Oʼnun kullarını affedebilenlerin hakkıdır.

Demek ki bu iki şeyi unutup iki şeyi de unutmayacağız ki selâmete çıkabilelim.

(Vay hâline o kimsenin) ki o, mal toplamış (cimrilik etmiş) ve onu (kendisine kalacak gibi) sayıp durmuştur. (O), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder. Hayır! Andolsun ki o, Hutameʼye atılacaktır. Hutameʼnin ne olduğunu bilir misin? Allâhʼın, tutuşturulmuş, (yandıkça) tırmanıp kalplerin tâ üstüne çıkan ateşidir.” (el-Hümeze, 2-7)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Para ile İmtihanı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MUSİBET ANLARINDA ALLAH DOSTLARI ŞU 2 ŞEYİ YAPARLAR

Musibet Anlarında Allah Dostları Şu 2 Şeyi Yaparlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.