100 Yaşında Cengaver Sahabi

Muhadramûn şairlerinden olan cengâver sahâbî; Amr bin Madîkerib (r.a.).

Yemen’deki Mezhic kabilesinin Zübeyd koluna mensuptur. Câhiliye devrinde doğdu. Kabilesinin reisi idi. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) İslâmiyet’i yaydığını öğrenince hicretin 10. yılında Medine’ye geldi. Hz. Peygamber’le görüştükten sonra Müslüman oldu.

AMR BİN MADİKARİB (R.A.)

Cenklerden biri yapılıyordu. İmân ordusu 40 bin cengâver, küfür ordusu ise 120 bin askerdi... İpekli elbiseler içinde, bellerinde altın kemer, kollarında parıltılı bilezikler vardı... İleri atılıp İslâm ordusuna karşı avaz avaz bağırdılar:

- İçinizde bizimle cenk edecek biri var mı? İslâm safından biri ok gibi fırladı:

- Ben varım!

Bütün gözler, hayretle açılmış idi. Zira cenk sahnesine doğru ilerleyen bu cengaver yüz yaşını geçmiş olan Amr bin Madîkerib idi.

Kanının her zerresinde, volkanlar kaynayan bir sağ habi ile cenkleşen İranlı ok atmakta çok usta idi.

Amr “Ya Allah!” deyip yürüdü. İranlının okundan kendisini kurtardı. Ve hemen atını mahmuzlayıp şimşek gibi uçtu. İranlıyı belinden yakalayıp yere çaldı ve kılıcını yıldırımdan bir gülle gibi indirdi.

İranlı cengaverin başını gövdesinden ayırdı ve iman ordusuna dönüp bağırdı.

- Ey şanlı gaziler, işte böyle savaşacaksınız!

Ve savaş bütün şiddetiyle başladı. İman ordusunun zaferi ile sona erdi. 40 bin iman arslanı 120 bin kâfiri kılıçtan geçirdi.

Müslümanlara bu gücü veren imanları idi... Bir mislini ne tarihin bildiği, ne insanoğlunun hayal edebildiği Nur asrı işte böyle kahramanlıklarla dolu idi. (Tarihe Şan Verenler, M. Necati Bursalı)

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

UHUD KAHRAMANLARI

Uhud Kahramanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.