İzzettin Kılıçarslan Kimdir?

İzzettin Kılıçarslan kimdir? Sultan Alaattin Keykubat’tan sonra tahta kim çıktı? İşte Sultan Alaattin Keykubat’ın Selçuklu tahtına veliaht ilan ettiği İzzettin Kılıçarslan’ın hayatı...

Haber: Murat Karadeniz

İzzettin Kılıçarslan, 1228/29 yılında, Konya’da doğdu. Babası Sultan I. Alaattin Keykubat, annesi Melike Adile Sultan’dır.

Sultan Alaattin Keykubat, ömrünün son döneminde Eyyubi Meliki Adil’in kızı olan Melike Adile Sultan’dan doğma oğlu İzzettin Kılıçarslan’ı Moğollara karşı İslam dünyasının desteğini sağlama adına Selçuklu tahtına veliaht ilan etmişti.

Sultan Alaattin Keykubat, öldüğü zaman geride üç oğlu kalmıştı. Bunlar 16 (veya 13-14) yaşlarında olan Gıyasettin Keyhüsrev, 8-9 yaşlarında İzzettin Kılıçarslan ve daha küçük yaştaki Rüknettin idi.

SULTAN ALAATTİN KEYKUBAT’TAN SONRA TAHTA KİM GEÇTİ?

Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaattin Keykubat’ın evlatlarından en büyüğü olan II. Gıyasettin Keyhüsrev, saltanat tahtına şaibeli bir biçimde oturdu. Keyhüsrev, babası Sultan Alaattin’in zehirlenerek vefat etmesinden sonra bazı devlet adamlarının tertibiyle veliaht tayin edilen kardeşi İzzettin Kılıçarslan’ın tüm hakları gasbedilerek Selçuklu tahtına geçirildi.

SULTAN ALAATTİN KEYKUBAT’I KİM ÖLDÜRDÜ?

Sultan Alaattin Keykubat döneminde, Sultanın yanındakiler ve karşısındakiler olarak devlet adamları iki gruba ayrılmıştı. Sultan Naibi (Vekil) Kemalettin Kamyar, Sivas Valisi Kayır Han ve Hüsamettin Kamyeri Sultanın yanında, Atabek Şemsettin Altunapa, Tacettin Pervane, Lala Cemalettin Ferruh, Vezir Sadettin Köpek ve Gürcüoğlu Zahirettin ise Sultanın karşısında bulunmaktaydı. İkinci grup elini çabuk tutarak Sultan Alaaddin Keykubat’ı şehit ederek Gıyasettin Keyhüsrev’i tahta geçirmişti.

SELÇUKLU DEVLETİ’NDE İÇ SAVAŞ NASIL ENGELLENDİ?

Sultan Alaattin’in ani ölümü ve tahta İzzetin Kılıçarslan’ın yerine Gıyasettin Keyhüsrev’in geçirilmesi kanlı bir çatışmaya neden olacaktı ama bu durum Kemalettin Kamyar’ın işgüzarlığı sayesinde önlendi. Dolayısıyla diğer devlet adamları ve komutanlar seslerini çıkarmadılar. Ama durumun böyle gitmeyeceği daha sonra belli oldu.

Gıyasettin Keyhüsrev’i Selçuklu tahtına geçirenler arasındaki dayanışma ve işbirliği kısa bir zaman sonra zayıflamaya başladı. Muhalifler arasında da, İzzettin Kılıçarslan’ı bir darbeyle başa geçirme fikri zayıfladı. Her iki grup da birbirini kontrol altında tuttu. Daha sonra Sadettin Köpek’in telkinleriyle yetenekli devlet adamları bir bir ortadan kaldırıldı veya sindirildi.

İZZETTİN KILIÇARSLAN NASIL ÖLDÜ?

Genç ve tecrübesiz Sultan II. Gıyasettin Keyhüsrev, Sadettin Köpek’in tahrikleriyle kardeşleri, Şehzade İzzettin Kılıçarslan ve Ruknettin’i Isparta’da bulunan Uluborlu kalesine hapsetti ama hayatlarına dokunmadı. Çünkü Sultanın daha çocuğu yoktu. Öldürülürlerse devletin geleceği tehlikeye düşebilirdi. Bu durum çok sürmedi. Sultanın ilk çocuğu, yani İzzettin Keykavus dünyaya geldikten sonra öldürülmelerine karar verildi. Mübariz Armağanşah onun atabekliğine tayin edildiği gibi, şehzadelerin öldürülmesiyle de görevlendirildi. Emir üzerine Isparta’ya giden Atabek Mübariz Armağanşah şehzadeleri öldürdü.

ANNESİ DE KURTULAMADI

Sultan Keyhüsrev ve Sadettin Köpek’in bu hırsından kadınlar bile kurtulamadı, şehzadelerin anneleri Melike Adile Sultan (Melike-i Adiliye) da yayının kirişi ile boğduruldu.

İslam ve İhsan

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ SULTANLARI

Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları

SULTAN ALAADDİN KEYKUBAD KİMDİR?

Sultan Alaaddin Keykubad Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.