En Güzel ve Sevimli İmtihan Çocuk

İnsanoğlunun hayatta en çok arzu ettiği şeylerden biri sıcak bir aile yuvasıdır. Eşi, çocukları ve kendi. Peki her şey her zaman iyi mi gider? Elbette hayır. Çocuklar ve aile en güzel ve en sevimli imtihan vesilesidir.

İnsanoğlunun hayatta en çok arzu ettiği şeylerden biri başını sokacak bir yere sahip olmaktır. Ardından da onu paylaşacağı; yanına yoldaş olacak, yalnızlığını gideren nefes olacak, yardım edecek biri olsun ister. Bir çatı ve bir de onu birlikte ayakta tutacak sağlam bir arkadaş…

Temel atılır, aile kurulur fakat insanın ileride yalnız kalmama hayalleri bitmez. Bu sefer de bir evladı olsun nesli devam etsin; yaşlandığında elinden tutacak, ona sahip çıkacak bir çocuğu olsun ister. Bu istekler ve duygular son derece insani ve fıtridir. Yaygın bir söylem vardır; çocuk imtihan demektir. İnsanoğlu; sahip olacağı çocuğun hayatı boyunca başına sıkıntı olabilme ihtimaline rağmen evinin neşe kaynağı olacak, soyunu sürdürecek geleceği olması ümidi ile illa da bir çocuğu olsun ister. Çocuk hem gelecektir hem de ölümünden sonra anne babaların geride bıraktıkları dua eden miraslarıdır.

HZ. ZEKERİYA VE ÇOCUK DUASI

Çocuk sahibi olmayı istemek peygamber dualarında da yer almıştır. Bunun en güzel örneği Hz. Zekeriya’dır. “Zekeriya'yı da hatırla. Hani o, Rabbine, ‘Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen vârislerin en hayırlısısın.’ diye dua etmişti.” (Enbiya, 21 /89.), “Orada Zekeriya Rabbine dua etti: ‘Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.’ dedi.” (Âl-i İmran, 3/38.) Allah (c.c.) da, “Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiya, 21/90.) buyurmuştur. Yine Hz. İbrahim’in Rabbine ‘salih çocuk’ duasına karşılık Cenab-ı Hak ona halim bir evlat, İsmail’i bahşetmiştir. (Saffat, 37/101.)

Nihayet, Hz. İbrahim’in hasretle yolunu gözlediği çocuğu İsmail dünyaya geldikten kısa süre sonra imtihan başlamış ve Rabbinin izniyle çocuğunu annesiyle birlikte yapayalnız ekin bitmez bir vadide bırakıp dönmek zorunda kalmıştır. Böylece Hz. Hacer, anne olarak bu imtihanı devralmıştır. Küçücük çocuğuyla çölün ortasında Yaratan’a tevekkülden başka çaresi olmayan bir anne olarak ayağa kalkmış ve yürümüştür. Çaresizlik ve ümitle kâh yürüyen kâh koşan Hz. Hacer; gayreti, sabrı ve tevekkülü ile imtihanını başarmıştır. Başta varlığıyla dert ve zor bir imtihan gibi gözüken çocuğu; sonunda hayırla neticelenmiş, zemzem ile bereketlenmiştir.

MALLARINIZ VE EVLATLARINIZ BİRER İMTİHAN VESİLESİDİR

Allah (c.c.), Kur’an’da malların ve evlatların birer imtihan aracı olduklarına dikkat çekerek kendi rızası doğrultusunda kalındığı sürece alınacak ecrin büyük olduğunu ifade etmiştir. (Enfal, 8/28; Teğâbun, 64 /15.) Başka bir ayette de çocukların ebeveynlerinin aleyhine olabileceklerini ifade ederek (Teğabün, 64/14.) onlardan sakınmalarını ama affedip, kusurlarını başlarına kakmadan, hoşgörü ve bağışlamayı tavsiye etmiştir.

Peygamber dualarından; bu imtihanı kazanabilmek için temiz bir nesil, salih bir çocuk istemenin önemli olduğu anlaşılıyor. Diğer yandan çocuk sahibi olmanın sıkıntılı bir imtihan olduğunu bilerek evlat kaygıları yüzünden Allah’a itaat ve ibadetten, O’na olan sevgi ve saygıdan uzak kalınmamalıdır. Çocuk sahibi olmak ve onlar için çalışıp rızıklarını helalinden temin etmek gerekir. Onlara rızık temin edeyim derken meşru olmayan yollara tevessül edilmemelidir. Onları sadece yedirip içirmek de yetmez; kötülüklerden korumak için tedbirler almak, ahlaken eğitmek ve ahiretlerini imar için çaba sarf etmek ve mücadele de etmek gerekir.

ÇOCUK SAHİBİ OLMAK YA DA OLMAMAK

Çocuk sahibi olmak ya da olmamak konusunda; Allah’ın her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla her şeye gücü yeten olduğunu bilerek hayırlısı istenmelidir. Yaratacak olan Allah’tır. Allah’ın dilemesi olmadan çocuk sahibi olmak mümkün değildir. Allah (c.c.), ayet-i kerimede “Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar.” (Şura, 42/50.) buyurur. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de: “Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir.” (Şura, 42/49.) buyurur. Bu yüzden mümin dua ederken hayırlısını istemelidir.

Anlaşılacağı üzere müminin evlat sahibi olma duası; bunun Allah’ın iradesi ile olabileceğine inanarak Cenab-ı Hak’tan “Hayırlı ise ve salihlerden ver Rabbim!” şeklinde olmalıdır. Çünkü çocuk sahibi olmak Allah’ın dilemesi iledir. Dilediğine çocuk vermediğinde de bu, onun için imtihan olur. Yani varlığı başka yokluğu başka imtihandır çocuk. Bu durumda da Rabbinden gelene razı olmak, bunun da bir hikmeti olduğunu kabul ederek sabretmek gerekir. Bu takdirde Cenab-ı Hak hem sabır gücünü artıracak hem de başka hayırlı kapılar açacaktır; çünkü toplumda anne baba sevgisinden, kucağından mahrum nice yetimler öksüzler bulunmaktadır. Çocuğunu belki meşru olmayan yolla dünyaya getirdiği utancıyla imtihan olanların cami bahçelerine, hastahanelere bıraktıkları minik yavruları; imkânsızlık veya yetersizlik nedeniyle yuvalara bırakılan çocukları bulup onları himaye etmek, topluma bu şekilde hizmet etmek gerekecektir. Ne yazık ki, kiminin arayıp da bulamadığı kiminin de bulup kıymetini bilemediği bir imtihandır çocuk.

Kaynak: diyanetdergi - aile - Yazan  Selva ÖZELBAŞ

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.