Yüzakı Dergisinin Ekim 2019 Sayısı Çıktı!

Yüzakı dergisinin 176. sayısı çıktı. Yüzakı dergisinin Ekim 2019 sayısı “«Kardeşin Kimdir?” kapağıyla yayınlandı.

Yüzakı dergisi hakkında detaylı bilgi ve abonelik için tıklayınız...

“«Kardeşin Kimdir?” kapağıyla çıkan Yüzakı dergisinin 176. sayısı şu şekilde takdim edildi.

KARDEŞİN KİMDİR?

Bu ay gönlümüze suâlimiz...

İçinde yaşadığımız bencil dünya; öyle egoist, öyle ferdiyetçi, öyle keyif ve rahat düşkünü bir hâle büründü ki, öz kardeşleri bile insana tekrar hatırlatmak gerekiyor. Çünkü, Mehmed Âkif’in;

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta,
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi...

diye tarif ettiği câhiliyye yeniden zuhûr etti!..

Kardeşlerimiz kim suâline âyet-i kerîme;

“Mü’minler!” diye cevap veriyor. “Mü’minler ancak kardeştir.” (el-Hucurât, 10)

Kardeşlikten kastımız, bölüşerek kuvvetlenmek. Bölünerek zaafa düşmemek.

Diğer bir âyet, imkânlarımızı kardeşçe bölüşmemiz gereken mahrumları tek tek sayıyor:

“Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver; sakın saçıp savurma! Çünkü savurganlar şeytanların kardeşi olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” (el-İsrâ, 26-27)

İçlerinden biri; «İbnü’s-sebîl» yani evinden, yurdundan uzağa düşmüş garipler, yolda kalmışlar...

Âyetin sonunda israf îkazının olması da ne kadar mânidar. Zira; kardeşlerden esirgenen imkânlar, öyle lüzumsuz, mânâsız, nefsânî israflara harcanıyor ki!..

Bu sebeple kardeşleri tespitten sonraki sual şu:

KENDİMİZE NE KADAR?

BİZE ZİMMETLİ MAZLUMLARA NE KADAR?

Yedi-sekiz senedir ülkemizde misafir olan Suriyeli komşularımıza karşı; «İstemiyoruz, gitsinler, şuraya girmesinler, dükkân açmasınlar, levha asmasınlar, ucuz çalışmasınlar...» gibi yaygaralar çoğaldı. Batılı ülkeler gibi düşünüp, refleks vermeye başlamak hayra alâmet midir?

«Tanrı misafiri» diye bir mefhuma sahip bir millet, bu davranış ve düşüncelere kapı açamaz. Önce Orta Asya’dan sonra da, Kafkaslardan ve Balkanlardan aldığı göçlerle oluşmuş bir toplum yapısından bu anlayış çıkamaz. Avrupa’da milyonlarca akrabası yaşayan bir topluma da bunlar yakışmaz.

Bu sebeple «Kardeşlerin Kim?» suâliyle, mevzuya millî, mânevî ve medenî açılardan yeniden bakmayı hedefledik bu ay. Çünkü; «Öyle ama!» diye başlayıp, sanki gaddar batılıların ikiz kardeşleriymişiz gibi fikirler serdetmeye başlar olduk!

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; kardeşliğin türleri, hakları ve şartları üzerine ilâhî ve nebevî düsturlar ile çerçeveyi çizdi. Kardeşliği yıkan fay hatlarına dikkat çekti.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, «Kur’ânî Tâlimatlar» makale silsilesinde; «İslâm’da Kardeşlik» mevzuunu kaleme aldı. İslâm’da «Hak» mefhumunu da bu makalede okuyabilirsiniz.

Mevlânâ köşesinde ise «Arı Duru Bir Tasavvuf» başlığı altında, gerçek tasavvuf anlayışı; Fahr-i Kâinât Efendimiz, sahâbe-i kiram ve diğer Hak dostlarının hayatlarından misallerle tarif edilmekte.

Muharrirlerimiz; ülkemizdeki Suriyeliler gerçeğine içtimâî, insânî, dînî, ahlâkî, siyâsî ve tarihî bakışlarla yaklaştılar.

Hicret, mültecî ve muhâcir vâkıası; aslında bir yerlerde yaşanan zulümlerin neticesi. Yoksa kimse vatanını, toprağını terk etmenin meraklısı değil. Son yaşanan gelişmelerle yeniden kanamaya başlayan Keşmir yarası, dosyamızda.

«Kadına şiddet» vak‘alarına derin tahlilci bakışlar, Rus işgalindan hâtıralar, Fârâbî ve Sokollu Mehmed Paşa’dan Hasan el-Bennâ ve Aliya İzzetbegoviç’e birçok sîmâ ve alternatif tıp çalışmaları dosyamızda câlib-i dikkat satır başları...

Şiirler ise; güz mevsiminde dökülen yaprakların melâline refâkat ederken, aynı zamanda sonsuz baharı müjdeliyor.

Yüzakı dergisi hakkında detaylı bilgi ve abonelik için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.