Yeni Doğan Bebek Tuzlanır mı?

Yeni doğan bebek tuzlanmalı mı? Yeni doğan bebeğin kokmaması için tuzlanması doğru mu? Yeni doğan bebeklerin doğar doğmaz tuzlanmasının getirdiği tehlike...

Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nejat Narlı, Çukurova kentlerinde bazı ailelerin, yenidoğan bebekleri doğar doğmaz tuzladığını belirterek, “Yeni doğan, savunmasız bebeğin vücuduna sürülen tuz, sıvı kaybına neden oluyor. Böyle olunca bebeğini kendince korumaya çalışan aile, istemeden onun beyin kanaması geçirip, ölmesine neden oluyor” dedi.

Anne adaylarını uyaran Narlı, bebeklerin çevreden duyulan bilgilerle değil sağlık kuruluşlarındaki doktorların tavsiyesiyle büyütülmesi gerektiğini vurguladı.

Yeni doğan bebeklerin genellikle aile büyüklerinin tavsiyesiyle tuzlandığını belirten Narlı, şu ifadeleri kullandı:

“Yeni doğan bebekler, aile büyükleri tarafından tuz veya zeytin yağı ile birlikte ovulup, banyo ettirilerek ağız, koltuk altı, kasık, dahil tüm vücuda sürülerek tuzlanmaktadır. Ne yazık ki ciltten emilen aşırı miktarda tuz, ciddi ve hayatı tehdit eden hipernatremi (kanda tuz oranının yükselmesi) ile sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle yaşamını yitiren bebekler bulunuyor. Bebeğinizi kesinlikle tuzlamayınız.” 

BEYİN KANAMASI GEÇİRİP ÖLÜYORLAR

Tuzlamanın genellikle Adana ve Hatay çevresinde yapıldığını belirten Narlı, “Özellikle bölgemizde doktor desteğini almayan bazı aileler tuzlamayı uyguluyorlar.

Bebekleri doğar doğmaz kokmasın, diye tuzluyorlar. Yeni doğan, savunmasız bebeğin vücuduna sürülen tuz, sıvı kaybına neden oluyor. Böyle olunca bebeğini kendince korumaya çalışan aile, istemeden onun beyin kanaması geçirip, ölmesine neden oluyor. Bazı soğuk bölgelerde de bebek doğar doğmaz vücudu toprak ile sarılıyor. Bu da bebeğin tetanos olmasına neden oluyor.

Çoğu zaman da bebeğe doğduktan sonra birkaç kez ezan okunmadan anne sütü verilmiyor. Bebeğin gözüne iyi göreceği düşünülerek limon damlatılıyor. Yapılan bu işlemler hemen ters etki göstermezse de bir süre sonra sağlık problemleri olarak kendini gösteriyor.” diye konuştu.

 

İslam ve İhsan

YENİDOĞAN BEBEK NEDEN AĞLAR?

Yenidoğan Bebek Neden Ağlar?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.