Yeni Teknolojiler Topraksız Tarımla Evde Ürün Yetiştirmeyi Mümkün Kılıyor

Arazi kaynaklı sorunları ortadan kaldıran, su ve gübre tasarrufu sağlayan topraksız tarım yöntemleri, bitki üretim kabinleri gibi yeni teknolojiler sayesinde evlerde de uygulanabilir hale geliyor.

İklim koşulların değişmesi, buna bağlı olarak tarımsal ürünlerde kalite ve verimin düşmesi, özellikle büyük kentlerde tarım arazilerinin azalması gibi faktörler, gıda arzında sıkıntılara ve fiyatlarda artışa neden oluyor. Dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi verimsiz hale gelirken artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanmasında topraksız tarım yöntemleri alternatif oluyor.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Demir, topraksız tarımın ilk olarak seralarda, zorunluluktan doğan bir üretim şekli olduğunu, günümüzde ise seraların dışında da açık ve kapalı mekanlarda su kültürü, aeroponik kültür, akuaponik kültür, hatta ultrasonik su buharı ve soğuk buhar gibi yöntemlerle topraksız tarım yapılabileceğini anlattı.

Demir, "Sonuç olarak toprak olmadan sadece su ve minerallerle topraksız tarım tekniklerini kullanarak çok sağlıklı, güvenilir, katkısız her türlü bitkiyi üretebiliriz." dedi.

"Sağlık açısından tehdit oluşturmuyor"

Topraksız tarımın geleneksel tarıma göre daha fazla mühendislik bilgisi ve teknoloji gerektirdiğini, en büyük sıkıntının, işi bilen mühendis ve eleman bulmada yaşandığını vurgulayan Demir, bu yöntemin insan sağlığı açısından herhangi bir tehdit oluşturmadığının altını çizdi.

Demir, şöyle devam etti:

"Usulüne uygun üretim yaptığınızda topraksız tarım yöntemi 50 kat, 100 kat insan sağlığı için daha güvenli. Dünya nüfusuna gıda temini için, var olan toprakları korumak ve üretim kalitesini yükseltmek gerekiyor. Bu da bir gereklilik. Topraklı tarımı da kötülemiyorum ama en çok hastalık ve zarar topraktan geliyor. Yani oradaki hastalık, mantar, bakteri, virüs, böceklerle topraksız tarımda uğraşmıyorsunuz. Topraksız tarımda kullandığınız işletme sistemine ve uygulamalara bağlı olarak pestisit kullanımı yok ya da minimum düzeyde."

Demir, topraksız tarımla, atıl ve verimsiz durumdaki alanların değerlendirilebildiğini, su ve mineral kullanımında ciddi bir tasarruf sağlandığını, yabancı ot mücadelesine gerek kalmadığını ve kalitesi yüksek ürünler elde edildiğini dile getirdi.

Türkiye'nin su fakiri bir ülke olduğunu, sudan tasarruf edilmesi ve suyun titizlikle bilimsel kurallara uyarak kullanılması gerektiğini vurgulayan Demir, "Tarımda, suyun hepsini bitki kullanmıyor. Bitki, suyun yüzde 5 ila 15'ini büyüme ve gelişmesinde kullanıyor, yüzde 80-85’i ise buharlaşarak ve toprağın alt katmanlarına sızarak gidiyor. Bir de suyu gereğinden fazla tarımsal ilaçla, gübreyle kirletirsek, kirli su olarak gidiyor. Topraklı tarımda 100 litre su kullanarak yaptığınız üretimi, topraksız tarımda 5-15 litre su kullanarak yapabiliyorsunuz. Topraksız tarımın ultrasonik soğuk buhar yöntemiyle, bu rakam 5 litrelere kadar düşebiliyor." değerlendirmesini yaptı.

Topraksız tarım teknikleri kullanarak evlerde, teraslarda, depo gibi yapılarda üretim yapmanın mümkün olduğunu belirten Demir, bu sistemin hızla yaygınlaşmaya başladığını sözlerine ekledi.

"Yüzde 90 su, yüzde 70 gübre tasarrufu sağlanıyor"

Bitki yetiştirme kabinleri geliştiren Olfarm adlı girişimin kurucu ortağı Yusuf Demir de AR-GE çalışmalarını tamamlayarak prototiplerini ürettikleri kabinlerde kullandıkları topraksız tarım tekniğiyle iki kat hızlı şekilde, yüzde 90'ın üzerinde su ve yüzde 70'in üzerinde gübre tasarrufu sağlayarak yüksek verimlilikte ürün yetiştirdiklerini söyledi.

Katlı raflardan oluşan bitki üretim kabinlerinin, her rafta farklı dalga boyunda ışık kullanabilme imkanı sunduğunu, böylece farklı türde bitkilerin aynı anda yetiştirilebildiğini aktaran Demir, "Aynı anda bin 200 adet marul veya 15 bin 600 adet sebze, süs bitkisi ve tıbbi aromatik bitki, ortalama 20 gün içinde hasada hazır hale gelebiliyor" dedi.

Bitkiler için optimum koşulların yapay zeka tarafından kontrol edilen otonom havalandırma sistemiyle sağlandığını aktaran Demir, üretim kabini içinde nem, sıcaklık, karbondioksit ve oksijen dengesinin sürekli ölçülerek kontrol altında tutulduğunu kaydetti.

Demir, uyguladıkları tekniğe ilişkin şu bilgileri paylaştı:

"Topraksız tarım tekniklerinden, aeroponik dediğimiz, bitkilerin aslında havada asılı kaldığı, köklerin de boşlukta olduğu bir teknik kullanıyoruz. Sistem şu şekilde çalışıyor: Bitkilerin köklerine önceden hazırlanan minerallerle beslenmiş suyu püskürterek bir sulama yapıyoruz. Diğer taraftan iklim kontrolü, nem, sıcaklık karbondioksit, duruma göre oksijen ve ışık yoğunluğu ile aydınlanma süresi gibi parametreleri kontrol ederek, her ne kadar suni olsa da, bitkiler için aslında ideal bir ortam sağlayarak bitki yetiştirebiliyoruz."

"Tarımla ilgili bilgi, birikime ihtiyaç yok"

Şehir merkezlerinde, bir binanın altında ya da en üst katında, kapalı herhangi bir alanda bitki yetiştirmenin bu sistemle mümkün olduğunu işaret eden Demir, "İstanbul gibi büyük şehirlerde, toprak kirliliği yaratmadan, lojistiği minimuma indirerek hatta bir noktada karbon ayak izini de düşürerek bitkileri çok daha çevreci bir şekilde yetiştirmek mümkün olacak." dedi.

Endüstriyel ve ev tipi olmak üzere iki ayrı kullanım amacı için kabin prototipleri geliştirdiklerini bildiren Demir, ev tipi kabinleri kullanmak için tarımla ilgili herhangi bir bilgi ve birikime ihtiyaç olmadığının altını çizerek "Kabine, tohum veya fideyi koyduktan sonra bitki türünü seçip başlatıyorsunuz. İklimlendirme, sulama gibi bütün kontrolleri sistem otomatik olarak yapıyor, 20-30 gün sonra bitkiler yetişmiş oluyor ve siz sadece onları toplamak için kabine giriyorsunuz. Bu işlerden hiç anlamayan bir insan bile evinde bu bitkileri yetiştirebilir." ifadelerini kullandı.

Demir, "Hem endüstriyel alanda hem de ev tipi ürünlerimizle birlikte ev veya restoran ortamlarında bitki yetiştirilmesini sağlayan sistemleri ülkemizde yaymak, tanıtmak istiyoruz. AR-GE çalışmalarını yaptık, prototiplerimizi ürettik. Şimdiki hedefimiz ticari anlamda endüstriyel sistemlerimizi, tesislerimizi kurmak ve ülkemizde bu teknolojinin yayılmasında öncü olmak." diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.