Vukûf ve Vukûfiyet Ne Demek? Vukûf ve Vukûfiyet Ne Anlama Gelir?

Vukûf ve vukûfiyet ne demek? Vukûf ve vukûfiyet kelimelerinin anlamı nedir? Vukûf ve vukûfiyet kelimelerine örnek cümleler...

Vukûf: Derinlemesine anlama, bilme, haberli olma anlamına gelmektedir.

Vukûfiyet: Derinlemesine anlama, bilme, haberli olma anlamına gelmektedir.

VUKÛF VE VUKÛFİYET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İstikâmet, umûmî mânâsıyla bir hedefe tezatsız, tereddütsüz ve devamlı olarak yönelip ilerlemek demektir. Tasavvuf ıstılâhında ise, yaratılıştaki mâsumiyet ve sâfiyeti lekelemeden muhâfaza edebilmektir.

Diğer bir ifâde ile istikâmet, Allâh Rasûlü’ne muhabbeti tâze tutarak O’nun örnek şahsiyetinden nasîb almak, ahlâkı ile ahlâklanmak, bir ömür Kur’ân ve Sünnet’in rûhâniyeti ile yaşamak, nefsânî dünyâ zevklerinden uzaklaşıp ibâdet, kulluk ve mârifet sırlarına vukûfiyet kazanabilmektir.

*****

Mevlânâ da bu gerçeğe yukarıdaki beyitlerinde işaret etmekte ve anlatılan birinci kategorideki bilgilere vukûfiyetin, beşerin tâkatini aşacağını ve bu sebeple onun acze mahkûm olacağını ifade etmektedir.

*****

Muhabbetin şartı ve ilk meyvesi, sevileni unutmamak; ona sözde, fiilde, hâlde ve fikirde muvâfakat etmektir. Peygamber Efendimiz’in muhabbetiyle dolu bir kalbe sâhip olabilmek için; evveliyetle O’nun sünnet-i seniyyesini bütün tafsîlâtıyla öğrenip bunları büyük bir tâzîm ve duygu derinliği içinde hâl ve davranışlara aksettirmek îcâb eder.

Çünkü O’nun hayâtı bilinmeden, kalpler O’nun sevgisiyle bezenmeden, makbûl bir İslâmî yaşayış mümkün değildir. Bunun gerçekleşmesi, siyer-i nebevîye vukûfiyet netîcesinde, hassâsiyet ve duygu derinliği kazanmaya bağlıdır. O’nu tanımadan gerçek muhabbeti yaşamak, O’na karşı muhabbette kemâle ermeden hakîkî îmâna nâil olmak mümkün değildir. Allâh’ın sevgisine nâiliyet dahî O’na tâbî olmaya bağlıdır. (Bkz. Âl-i İmrân, 31) Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, işte bu sebeple muhabbet üzerinde bu kadar titizlikle durmuş ve ısrarla sevgiye dâir inceliklere temâs etme ihtiyâcı hissetmiştir.

*****

Kurʼân ve Sünnet istikâmetindeki gerçek sûfîler ise, aklın tükendiği noktadan sonra, kalben teslîmiyet kanatlarıyla mesafe almaya devam etmişlerdir. Bu teslîmiyetin neticesinde hikmet ufuklarından nasîb alarak mârifetullah tecellîlerine mazhar olmuşlardır. İnsan rûhu da, hikmetlere vukûfu nisbetinde gerçek huzura kavuşabilir.

*****

Sonra da Yûnus Dede’den dinlediklerinden ilhâm alarak varlığın bir yerden başlayabilmesi için var edicilik sıfatını hâiz ve var edilmek ihtiyâcından berî bir ilk sebebin varlığının, aklen ve mantıken zarûretine dâir bir sürü akâid ve ilm-i kelâm bilgisi nakletti. Sonra o ilk sebebin Allâh olduğunu, O’nun varlığına ancak kâinattaki varlıkları tahlîl ile vukuf peydâ edilebileceğini, Cenâb-ı Hakk’ın zâtının hakîkatini kavramanın ise, insan idrâkini aşan bir durum olduğunu; zîrâ göz, kulak ve diğer uzuvlar gibi aklın da belli bir sınır içinde fonksiyon icrâ edebileceğini uzun uzun anlattı.

*****

Yûnus Dede bu sözlerinin ardından, Pozitivizm ve Darvinizm’in İslâmiyet önünde muhâkemesini yapan uzun bir îzah ile Abdülhâdî’nin zihnini allak bullak etti. Abdülhâdî, felsefe tahsil etmesine ve fakültenin son sınıfına gelmiş olmasına rağmen, ne Pozitivizm’i ne de Darvinizm’i Yûnus Dede kadar bilmediğini fark etti. Yûnus Dede’nin engin tasavvufî bilgisi yanında, batı filozoflarının sistemli bir sapıklık telkin eden görüşlerine vukûfu da Abdülhâdî’nin hayranlığını celbetmişti.

*****

Müminlere merhametli ol. Sakın halktan kopuk yaşama. Çünkü vâlilerin halktan uzak olması, bir nevî sıkıntı olduktan başka, memleket işlerine vukuflarını azaltır. Vâlilerin perde arkasında oturmaları, perdenin dışında dönen işlerden haberdâr olmalarını engeller. Binaenaleyh nazarlarında hâdisâtın büyüğü küçülür, küçüğü de büyür. Güzeli çirkin, çirkini güzel olur. Hak, bâtıl ile karışır.

*****

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allâh’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve «hikmet»i öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lûtufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar, apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Âl-i İmrân, 164)

Âyet-i kerîmeden de anlaşılacağı üzere, hikmete vukuf bakımından insanlığın zirvesinde yer alan peygamberlerin umûmî mânâda üç vazifesi
vardır:

1. Allâhʼın âyetlerinin tebliğ ve tatbiki, yani ilâhî emir ve nehiyleri beyân edip uygulamak.

2. Tezkiye, yani insanların iç dünyasını mânevî kirlerden ve gaflete dûçâr edecek hâllerden arındırmak.

Bunların neticesinde de;

3. Kitap ve “hikmet”in tâlimi; yani kalpleri ilâhî hakîkatlere ve sırlara âşinâ kılmak…

İslam ve İhsan

VUKU VE VUKUAT NE DEMEK? VUKU VE VUKUAT NE ANLAMA GELİR?

Vuku ve Vukuat Ne Demek? Vuku ve vukuat Ne Anlama Gelir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.