Vaazlarda Konu Seçimi

Vaazlarda konu seçimi nasıl yapılmalıdır?

Vaizin ilk işi konu seçimidir. Konu cemaatin ihtiyacına göre belirlenmelidir. Cemaatin ihtiyacının ne olduğu, sürekli bir gözlemi gerektirir. Bu yüzden vâiz, görev yerinde etrafına karşı sürekli bir duyarlılık içinde bulunmak zorundadır. “Müslümanların derdini derd edinmek” vâizin konu seçimi açısından değişmeyen önemli bir niteliği olmalıdır.

İnsanlar günlük problemlerine acil pratik çareler arar. Günlük hayatı ilgilendirmeyen bilgi seviyesi yüksek meseleleri konu edinmemeli. Çünkü bu tür konular cemaatin ilgisini çekmez, dinlemekten uzaklaştırır. Bu yüzden cemaatin ilgisini çeken, günlük hayatında ihtiyacı olan konuları seçmeli ve anlatmalı.   Nitekim Peygamber Efendimiz (sas) de “Muhatapların ihtiyaç ve maslahatlarının gereğine uygun olarak konu seçer ve konuşurdu”.

Konuların günlük hayatla ilgisinin belirtilmesi, vaazın canlılığını ve dinamizmini sağlar. Din de zaten dinamik yaşayış ilkelerinden oluşmaktadır. Nasıl ki bir doktor hastalık emaresi gördüğü bir kişi ile o farkında olmasa bile ilgilenmek sorumluluğunda ise, bir vâiz de cemaatini ikna ederek, tesbit ettiği noksanlarını giderme sorumluluğundadır. -Bu noktada kendisi de bir “Gönül Doktoru” olmalıdır.- Yani anlatılabilirse her konu günceldir. Anlatılamazsa, en güncel konu bile “eski” dir.

Konularını kutsal günler ve haftalara göre belirlemeli. Bayram vaazlarında İslâm’ın itikad, ibadet, ahlak, muamelat, eğitim gibi ana bölümlerinden biri veya kardeşlik, paylaşma, kurban gibi bir konu olarak seçilir. Genel prensipler, iknâ edici, sevdirici bir üslûp içinde verilir. Bayramdan bayrama camiye gelmiş olanların, İslâmi meselelere karşı meraklarını uyandırmaya gayret edilir, onlara karşı asla küstürücü bir tavır takınılmaz.

Mübarek gün ve gecelerde yapılacak vaazlarda da uzun uzun o gecenin hikâyesi değil, böyle gecelerin cemaate kazandırılması gereken dini uyanıklık ve insani değerler üzerinde durulur. “Dini bütün bir Müslüman olmak” için yapılması gerekenlerin duyurulmasına özen gösterilir.

İslam ve İhsan

VAAZ VE İRŞADIN DİNDEKİ YERİ

Vaaz ve İrşadın Dindeki Yeri

VAAZ VE VAİZLİK NEDİR?

Vaaz ve Vaizlik Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.