Üstü Açık Tarihi Camide Cuma Namazı

Gümüşhane-Trabzon sınırında yer alan bin 800 rakımlı Kadırga Yaylası'ndaki 557 yıllık üstü açık camide, yüzyıllardır insanlar, açık havada çimenler üzerinde ibadet ediyor.

Yaz mevsiminin gelmesiyle Trabzon, Giresun ve Gümüşhane'den yaylaya göçen çok sayıda vatandaş, Kadırga Yaylası Açık Camisi'nde her hafta cuma günü bir araya gelerek namaz kılıyor.

Bu yıl da camiye akın eden vatandaşlar, cuma namazını üstü açık camide kılarak, yüzyıllardır devam eden geleneğe eşlik etti.

Camide, Gümüşhane'nin Özkürtün ilçesinden geçici olarak görevlendirilen imam Akif Yazıcı,  Kadırga Yaylası Açık Camisi'ne yaz aylarında, Müftülük tarafından geçici görevlendirme yapıldığını söyledi.

Kendisine bu yıl ilk defa burada görev yapmanın nasip olduğunu belirten Yazıcı, "Bundan dolayı Allah'a şükrediyorum. Bu güzel ortamda ve bu güzel yaylada insanlarla beraber cuma namazı kılmak ve kıldırmak, her imam arkadaşımızın dileğidir." ifadesini kullandı.

Caminin tarihi açıdan önemli olduğunu vurgulayan Yazıcı, Fatih Sultan Mehmet'in, Trabzon'u fethe giderken burada konaklama ihtiyacı duyduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"O gün de cumaya denk geldiği için burada beraberindeki askerleriyle cuma namazını kıldı. Buranın iyileştirilmesi için etrafının taşlarla çevrilmesi yönünde bir rüya gördüğü söylenir. Buranın etrafının çevrilmesinin ardından o günden bu zamana kadar burada cuma namazı kılınıyor."

Yazıcı, Gümüşhane, Trabzon ve Giresun'dan çok sayıda insanın, yaz mevsimini yaylada geçirdiğini de sözlerine ekledi.

Camide cuma namazı kılanlardan İsmail Bilgili ise cami tarihinin kendisi için önemli olduğunu ifade ederek, "Bizim için cuma namazları, beraberlik açısından çok önemli. Mümkün olduğu kadar da yaz aylarında zamanımızı burada değerlendirmeye çalışıyoruz. Temmuz ayının ortalarında yayla daha kalabalık oluyor. İnsanların hem yaylanın güzelliklerini görmesini hem de uygun olursa burada namaz kılmasını isterim." diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.