Umre ile İlgili Ayet ve Hadisler

İslam’a göre umre yapmanın hükmü nedir? Umre hakkında ayet ve hadisler nelerdir? Umrenin hükmü ve önemi.

Umre; ihrama girerek tavaf ve sa’y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkmaktan ibaret bir ibadettir. Hanefî ve Mâlikîler’e göre Müslümanın ömründe bir kere umre yapması müekked sünnet, Şâfi ve Hanbelîler’e göre ise farzdır.

Hanefîlere göre umrenin farzları ihram ve tavaf olmak üzere ikidir. Bunlardan ihram şart, tavaf ise rükundur. Şâfi ve Hanbelîler’e göre ise umrenin dört rüknü vardır. bunlar da; ihram, tavaf, sa’y ve tıraştır. Mâlikîler’e göre bunlardan ilk üçü rükun, tıraş olmak ise vâciptir.

UMRE HAKKINDA AYET VE HADİS-İ ŞERİFLER

Kur’an’da şöyle buyurulur:

“Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer hacdan engellenmiş olursanız, size gücünüzün yettiği bir kurban gerekir. Kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur veya başında bir rahatsızlık bulunursa tıraş olabilir. Ve bunun için oruç tutmak veya sadaka vermek yahut da kurban kesmek suretiyle fidye versin. Sonra güvene kavuştuğunuzda, hac zamanına kadar umre yapana, gücünün yettiği bir kurban gerekir. Kurban bulamayan kimseye hac sırasında üç gün, döndüğünüzden sonra da yedi gün oruç tutması gerekir. Bu, tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram çevresinde oturmayan kimseler içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah cezası çetin olandır.” [1]

Bu âyet, Hudeybiye antlaşmasından sonraki yılda yapılan Kaza umresi yılında inmiştir. Haccın farz olduğunu kesin olarak ifade etmeyip, başlanmış olan hac ve umrenin tamamlanmasının vacip olduğunu bildirir. Başında rahatsızlık bulunan Ka’b İbn Ucre’nin ihramlı iken Hz. Peygamber’e başvurması üzerine inmiştir. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi, ona tıraş olmasını, bu arada -yukarıdaki âyetin ikinci bölümü inince de- üç gün oruç tutmasını veya yedi yoksulu doyurmasını yahut da kolayına gelen bir kurban kesmesini, başka rivayette; kurbanın koyun olmasını veya yedi yoksuldan herbirine birer fitre miktarı kadar gıda maddesi bağışlanmasını bildirmiştir.[2]

Sa’yin dayandığı delil şu âyettir: “Şüphe yok ki, Safâ ile Merve, Allah’ın nişanlarındandır. Kim hac için Kâbe’yi ziyaret eder veya umre yaparsa, Safâ ile Merve’yi tavaf etmesinde, kendisine bir sakınca yoktur…” [3]

Hz. Âişe’den rivâyete göre, ensar Safa ile Merve arasında yapacağı sa’y için Mina’dan itibaren tehlil getirerek başlar ve bu da zorluk meydana getirirdi. Durumu Hz. Peygamber’e sorunca, yukarıdaki âyet inmiş ve sa’y kolaylaşmıştır. Safâ ile Merve, Kâbe’nin doğusunda iki tepedir. Hz. Hâcer oğlu İsmâil’e su ararken bu iki tepecik arasında yedi kere gidip geldiği için İslâm, bunun sembolü olarak sa’y usûlünü koymuştur. Hac ve umre’de Safâ’dan Merve’ye dört gidiş ve üç geliş yolculuğuna “sa’y” denir. Sa’y haccın vaciplerinden, umre’nin ise esas menâsikindendir.”[4]

UMRE NE ZAMAN YAPILIR?

Umre için belirli bir zaman yoktur, her zaman yapılabilir. Ramazanda yapılması daha faziletlidir. Ancak Hanefîlere göre, “teşrîk günleri” denilen yılda beş gün yani arefe günü sabahından, bayramın 4. günü güneş batıncaya kadarki süre içinde umre yapmak tahrîmen mekruhtur. Diğer üç mezhebe göre ise, o yıl hac yapmayan kişilerin teşrîk günleri dahil her zaman umre yapmaları kerâhetsiz caizdir. Hac yapanlar ise, Mâlikîler’e göre bayramın 4. günü güneş batıncaya kadar, Şâfiler’e göre ise, vedâ tavafı dışında, haccın bütün menâsiki tamamlanmadıkça umre yapamazlar.

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/196. [2] bk. Buhârî, Muhsar, 6, 7. [3] Bakara, 2/158. [4] Hac ve umre için ayrıca bk. Bakara, 2/ 196- 200; Âl-i Imran, 3/ 96, 97.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

UMRE NE DEMEK?

Umre Ne Demek?

UMRE NASIL YAPILIR?

Umre Nasıl Yapılır?

HAC VE UMRE İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Hac ve Umre İle İlgili Kavramlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.